- 21.04.2011 00:00
YSK bir kararla barışa ve demokrasiye dinamit attı. Herkes üzerinde hemfikir, bu karar hukuki bir karar değil siyasi bir karar. Öyle olduğunu sonuçlarından da görüyoruz. Ortalık karıştı, Türkiye ayağa kalktı. Kendi içinde tutarsız olan, çelişkilerle dolu, hukuken güçlü dayanaklara sahip olmayan böyle bir kararı alanların doğacak sonuçları öngörmemiş olmaları düşünülemez.
BDP Milletvekili Sırrı Sakık’ın dünkü açıklaması kararla ilgili kuşkuları arttırıyor. YSK Başkanı ve YSK içinde ilgili birimle yüz yüze görüşülmüş. Dosyalara bakıp sorun yok demişler. Yani adaylar onaylanmış. Ardından 48 saat sonra veto gelmesini kasıtlı bulan Sakık, “Türkiye tekrar çatışma ortamına sürüklenmek isteniyor, birileri düğmeye bastı” diyor. Hukukçu Kezban Hatemi de aynı kanıda “Karar bana, derin bir amaç güdüldüğünü açık biçimde gösteriyor” demiş.
YSK’nın veto kararı ölü doğmuş bir karardır ve bu ölü kaldırılmalıdır. Aksi halde demokrasimizi ciddi bir tehdit beklemektedir. Seçimler de, bu seçimler sonucu oluşacak Meclis de, bu Meclis’ten çıkacak hükümet de ve bu hükümetin kararları da şaibeli olacak, meşruiyeti her zaman tartışılacaktır.
Türkiye bu ağır yükü kaldıramaz
Bu ölü nasıl kaldırılırsa kaldırılsın YSK’ın veto kararıyla nasıl bir dinamit deposu üstünde oturduğumuz bir kez daha görüldü. Şaka değil.
Gördük ki, Türkiye radikal bir yapısal demokratik değişimi gerçekleştiremediği durumda önce barış sonra onunla birlikte demokrasimiz her an kopabilecek pamuk ipliğine bağlı olacak. Yüzde on barajıyla, bu seçim ve Siyasi Partiler Yasası’yla demokrasimiz geldiği noktadan daha öteye büyüyemez. Ama esas mesele demokrasimizin parametresini değiştirecek yeni sivil demokratik anayasadır.
Yasaların vatandaştan (insandan) önce geldiği bir devlet kanun devletidir ama hukuk devleti değildir. Vatandaşın (insanın) önde geldiği yeniden yapılanma gerçekleşmedikçe bu çarpık yapının bir duvarını düzeltirsiniz öbürü yıkılır. HSYK’yı düzeltirsiniz, YSK çıkar karşınıza. Yani sistem tabiyet ilişkisi üretmeye devam eder. YSK’nın en hafif nitelemeyle bu sorumsuz veto kararı, hiç değilse bu gerçeğin bir kez daha görülmesini sağlamış olursa zarardan kâr etmiş oluruz.
Önümüzde kolay olamayan dönemeçler var
Seçimler eğer bir kazaya uğramaz da yapılırsa yeni seçilecek TBMM’nin önünde demokrasinin sorunları en başta gelecek. Demokrasimizin iki ana sorunu var: Yeni sivil anayasa ve Kürt sorununun barışçı çözümü. Bu iki sorun biri ihmal edilerek öteki çözülebilir cinsten değildir. Bir yandan KCK davaları , operasyonlar sürecek, dağda olanları düze indirecek ortamı yaratmış olmayacaksınız, ama aynı zamanda yeni anayasa yapmaya soyunacaksınız!.. Yeni anayasa diyeceksiniz, ama anayasanın insanı değil devleti öne alan hükümlerine dokunmayacaksınız!…
Bu yolun anlamı ikili iktidar sistemini devam ettirmektir.
Dün bu çelişki yani ikili iktidar yapısı görülmüyordu ama bugün bütün ihtişamıyla orta yerde. Devlet öncelikli iktidar ve insan öncelikli iktidar artık yan yana kuzu sarması gidemez. YSK’nın sorumsuz veto kararı bir kez daha bu ikili iktidar yapısını gözler önüne serdi.
Ya tabiyet ilişkisi ya özgürlük ilişkisi
Türkiye bu seçimi yapmak zorunda artık. Aslında halk seçimini yaptı, hem de iki kez. Birincisi Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararını tanımayarak yaptı, 2007 seçimlerinde yüzde 47 ile; ikinci olarak kısmi Anayasa değişikliğinde yüzde 58 ve üstüyle. Her ikisinde de halkın verdiği kuvvetli mesaj yorum gerektirmeyecek denli açıktı.
Bu ülkenin geleceğini belirleyecek kurucu irade bendedir dedi.
Bu iki zirvenin ardından olması gereken şey vesayet yani tabiyet ilişkisi üstünde yapılanmış devleti ve siyaseti özgürlük ilişkisi temelinde yeniden yapılandıracak toptan yeni anayasa yapma işine girişmekti. Yeni anayasa yapabilmek için ortamı demokratik reformları sürdürerek iyileştirmekti. Düşünce, ifade, basın özgürlüğü önündeki engelleri temizlemek, seçim barajını kaldırmak, Kürt halkı üstünde KCK davası türünden baskılara ve operasyonlara son vermekti.
Tersi oldu, AKP en olmayacak yerde frene bastı ve araba kaymaya başladı.
Seçimler sonrasında tüm bu ana sorunlar ve çözümleri kendisini dayatacaktır. Çözümlerin derin demokrasi yönünde tecelli etmesini istemeyenler derin provokasyon tezgâhlarında yeni kumaşlar dokuyacaklar.
Hiç kuşkum yok.
nabi.y@superonline.com
Yorum Yap