Belkemiği ve beyin

  • 11.04.2011 00:00

Bir dostumun arabasıyla havaalanına ulaşıp sabahın yedisinde İzmir-Ankara-Diyarbakır üstünden Batman’a vardım. Böylece Yeni Anayasa Platformu’nun (YAP) Batman Barosu ile birlikte düzenledikleri anayasa paneline yetişebildim. Daha kuşların bile uyanmadığı saatlerde havaalanları kuşlar gibi cıvıldaşan insanlarla doluydu. Kalkacak uçakların anonsunu dinliyorum, neredeyse Türkiye’nin her ilinin adı geçiyor. Havaalanları, uçaklar tertemiz, pırıl pırıl, düzgün giyimli insanlar oradan oraya koşturup duruyorlar...

Otuz sene değil, son on, on beş sene içindeki muazzam değişimi düşünüyorum...

Diyarbakır’dan Batman’a doğru karayoluyla gidiyoruz. Yanımda oturan dostum Erol Katırcıoğlu elindeki cep telefonundan geçtiğimiz yollarda bulunduğumuz noktaları izliyor, eğilip bakıyorum geçtiğimiz yerlerde bizim görüş ufkumuza girmeyen ırmakları, nehirleri, yerleşim yerlerini görüyorum. Dünya ne kadar değişti, ona ayak uydurmakta zorlanıyoruz bir de kalkmış dünyayı değiştirmeye uğraşıyoruz diyorum...


Buraların ne kadar hızlı değiştiğini anlatıyor Batmanlı dostlarımız yol boyunca, biz ise “Anayasayı nasıl değiştirebiliriz” sorusuna yanıt bulmak üzere menzilimize doğru yol alıyoruz. Yalnızca ekonomik, teknolojik değil, sosyal yaşamın da hızla değiştiği bir ülkede siyasal yaşam, siyasal yaşamı belirleyen koşullar ne kadar da yavaş ve zor değişiyor diye düşünüyorum. Herkes değişsin dediği artık meşruiyeti kalmamış şu anayasayı değiştirmek için bunca çaba...


Niye?

Biraz sonra yapacağım kısa konuşmamın ana teması da bu olacaktı zaten. Her şey bu denli hızlı değişiyor da siyaseti belirleyen koşulları neden değiştiremiyoruz ya da siyasanın değişimi neden bu denli yavaş? Menzilimize doğru yol alırken yanıtlarım olsa da bu soru kafamın içinde yine dönüp duruyor.

Düşünürken aklıma internet ortamında, benim gibi değişimi görüp, değişimi dillendiren, habire kendini değiştirmeye uğraşanları eleştiri amaçlı söylenmiş bir laf aklıma düşüyor. Geçmişten alıp, “belkemiksiz aydınlar” sözünü tekrarlıyor yazan.

Ne büyük aymazlık. Bu kişi, aydınlar için gerekli olanın belkemiği değil düşünce organı olan beyin olduğunu unutuvermiş. Belkemiği çok gelişmiş ama beyni az gelişmiş birçok yaratık var bu âlemde oysa.


Mesele karmaşık değil, beynini kullanarak dışımızdaki değişimi görüp kendini de değiştirerek statükoya karşı mücadele etmek...

Bizde bu amaçla statükonun koruyucusu 12 Eylül dikta anayasasını değiştirmek üzere yollardayız, hem kendi düşüncelerimizi söylüyoruz hem de herkesin ne düşündüğünü öğrenmeye çalışıyoruz.

Toplantının yapılacağı Kültür Sarayı’nın salonu da yollar gibi yine halkla cıvıl cıvıl. Nihal Bengisu Karaca, Lale Mansur ve ben konuşmacıyız. Moderatörlüğünü Enver Sezgin’in yaptığı panel YAP adına Veysel Uçum’un açışıyla başlıyor. Bizler kısa konuşuyor ve sözü salona bırakıyoruz.

Burası Batman, diyar-ı Kürt, konuşanlar söze Kürtçe başlıyorlar, Enver hariç konuşmacı bizler Kürtçe bilmediğimiz için sözlerinin devamını Türkçe getiriyorlar. Dinlerken düşünüyorum. İşte mesele bundan ibaret; devletçi-statükocu kafalar olmasa halk meseleleri rıza yollu gönüllü biçimde çözer. Nerede Kürtçe konuşacak, nerede Türkçe konuşacak bilir. Dil aynı zamanda bir iletişim aracı, eğer birlikte yaşayacaksak iletişim kurmayı da elbette becereceğiz.


Yeter ki birlikte yaşama isteğimiz olsun. Yeni anayasa olacaksa ruhu bu olmak zorunda.

Akıl almaz biçimde Kürt halkının seçilmiş temsilcilerini ellerine kelepçe vurup içeri attınız, Kürtçe savunmalarını, “bilinemeyen bir dil” diyerek engellemeye kalktınız; Kalktınız da ne oldu? Panel sonrasında sokağa çıktık, sokaklar genç, kadın, çoluk çocuk cıvıl cıvıl ve herkes Kürtçe konuşmakta. Göze çarpan ilk görüntü gençlerin çokluğu. Baro yöneticilerinden olup, alçakgönüllülükle bize hem ev sahipliği hem mihmandarlık yapan genç dostum gençlerin yoğunluğunun Batman’a özgü olduğunu açıklıyor.

Hep birlikte “Çadır”a yöneliyoruz, ziyaret etmek ve destek bildirmek için. “ Çadır” diyorum, çünkü artık bir “Çadır” vakamız da var. BDP’nin başlattığı sivil itaatsizlik eylemleri hız kesmeden ve yığınsallaşarak sürüyor. Bu amaçla Batman’da kurulan “Demokrasi Çadırı”nı ziyaret ediyoruz. Çadırda ilk göze çarpan Abdullah Öcalan’ın çok sayıda posterleri ve Kürtçe afişler. Türkçe de var. Oturuyoruz, BDP Milletvekili Ayla Akat mikrofonu alıp hoş geldiniz dedikten sonra, pürüzsüz temiz bir Türkçeyle çadırın hikâyesini ve taleplerini açıklıyor. Çadırı yıkmak için polisin yaptığı gece baskınını anlatıyor, “Basına yansımadı ama pek çok kadının kolu kırıldı” diyor. Batıda basının sivil itaatsizlik eylemlerine gerekli ilgiyi göstermediğini söyleyerek sitem ediyor. Haksız değil.

Öğreniyoruz ki, o çatışmadan sonra Batman Barosu ve diğer sivil toplum kuruluşları araya girmişler, Batman Valisi de sağduyulu davranmış ve mesele çözümlenmiş.


Demek ki, bütün mesele belkemiğimizi unutup beynimizi kullanmakta.


nabi.y@superonline.com
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (3)

  • Can C.
    Can C.
    7.08.2012 12:30

    Kalem tutan elin dert görmesin Ahmet abi.

  • mehmet
    mehmet
    7.08.2012 10:48

    başbakanımız eski başbakan değil malesef

  • Hasan Deniz
    Hasan Deniz
    7.08.2012 09:48

    Dindar biri olarak "Seni yaradan Allaha kurban" diyorum.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums