Meselenin 'öz'ü

  • 2.04.2011 00:00

Ergenekon davasının gözü pek popüler savcısı Zekeriya Öz terfi mi ettirildiği yoksa cezalandırıldı mı? Tartışmaların "özü" bu. Tartışmanın özü bu olsa da bana göre meselenin "özü" bu değil.

Meslekî olarak terfi ettirildiği açık.

Bu demektir ki mesleğinde başarılı olmuş Öz. Mesleğinde başarısız bir savcıyı sırf görev alanını değiştirmek için terfi ettirmek yolunu tutmak dünkü HSYK yapısı içinde belki mümkün olabilirdi, göze alınabilirdi ama bugünkü HSYK yapısı içinde bu olamaz. Basına yansıyan bilgiler içinde oy dağılımı da bunu gösteriyor. Bu oy dağılımı bu kararın arkasında hükümetin olmadığını da göstermekte.

İster asker kanadından ister siyasetçilerden gelsin üç ayrı daire biçiminde çalışan ve meslekten gelme yargıçların ağırlıkta olduğu, sayısı artırılmış bir HSYK yapısı içinde düne benzer siyasi manipülasyonlar son derece zor bir olasılık.

Ne var ki, "Yüzyılın Davası" adı verilen bu dava dolu dizgin sürerken, Zirve üstüne yeniden gidilirken böyle bir konjonktürde siz olsanız, neredeyse adıyla simgelenmiş bir davadan dava konusuna çok vakıf bir savcıyı "terfi" ettirerek de olsa geri çeker miydiniz? Hayır. Öyleyse niye?

Kamuoyu ihmal edilmiştir.

Yargının tarafsızlığı ya da bağımsızlığı "kamuoyundan" da bağımsız olduğu anlamına gelmez. Yargıçlar bu toplumun dışında yaşayan varlıklar değil. Ahmet Şık olayı ve daha önce Türkan Saylan'ın evinin kaba biçimde aranması olayı gibi etmenler kamuoyunda rahatsızlık yaratmıştı. Benim gibi Ergenekon davasının arkasında duranlar bile bu tarzı eleştirmişti. Başarılı savcı Öz'ün yanlışı da bu oldu. Kamuoyundan gelen bu tepkiler hafife alınmamalıydı.

Çünkü siyasi davalardı bu davalar.

Genel başlığı "Ergenekon terör örgütü" olan davalar "teknik hukuk" davaları değildi, komşunun komşusuyla kavgası değildi konu. Ortada bir darbe teşebbüsü ve bununla ilgili dallı budaklı bir örgüt iddiası vardı. Bu yapıyı yayıldığı her alandan sökmenin zorluğu ortadaydı. Bu yapının bir yandan devletin tepelerine kadar uzandığını, diğer yandan kendilerine bir kamuoyu yaratmak için medya ve sivil toplum içinde ağlar yaratma yolunu tuttuğunu dava belgeleri içinde görüp okumuştuk. Siyasetteki, medyadaki ayakları vasıtasıyla ve cumhuriyet mitingleriyle kamuoyunu diri tutma çabası aralıksız sürdürüldü. Halen sürmekte bu çabalar.

Bu konu üstünde dünkü Taraf'ta Alper Görmüş etraflı biçimde duruyor. Yargılananların bütün çabaları kamuoyunu kazanmak iken öbür tarafın sanki bu davalar teknik hukuk davalarıymışçasına bir tutum sergilemeleri giderek dikkat çekici hale gelmişti.

Kamuoyunu kollama işi kimin işidir?

Savcılara da bu konuda hassas davranmak gibi bir sorumluluk elbette düşer ama asıl sorumluluk siyasi iradenindir. Siyasi irade bu davanın arkasında kararlılıkla durmuş olmasaydı bu noktaya da gelinemezdi. Bu kesin. Ama bu yeter mi?

Yetmediğini işte Savcı Öz'ün terfi yollu "azlinde" görüyoruz. Benim kanaatim bu işlem doğurduğu sonuç itibariyle terfi yollu azletme işlemidir. Niyet bu olmasa da sonuç budur. Kamuoyunun algısı da böyle olacaktır. Tersi olması için iyimser yorumlar dışında ne gibi neden var?

Bu noktada siyasi iradenin, hükümetin sorumluluğu ne anlama geliyor?

Bu sorumluluk herhalde doğrudan yargılama süreci ile ilgili değildir. Burada soruşturma ve yargılamaların da etrafını saran daha genel bir atmosferden söz ediyorum. Örneğin basılmamış kitabı toplatma olayı reformların hız kesmediği dünkü ortamda olsaydı, yine yanlış olurdu, yine eleştirilirdi ama kamuoyundaki algılama ve etkisi bugünküyle aynı olmaz, farklı endişelere kaynaklık yapmaz, Savcı Öz'ün başını yemezdi.

"Şeriat geliyor" sloganının tutmadığını gören karşı cephenin bir süredir "sivil dikta" sloganına sarıldığını biliyoruz. Reformların hız kesmesi yanı sıra "sivil dikta" propagandasını güçlendiren söylem ve uygulamalar da oldu. Nitekim bizlerin yaptıkları eleştirilerin neredeyse aynısını AB hükümete karşı ilk kez bu denli köşeli yaptı. Başbakanın eleştirilere karşı tahammülsüzlükle basına karşı üst üste açtığı tazminat davalarından tutun da, "Heykel" olayına, hâlâ düşünce suçu nedeniyle yargılanan ve hapiste olanlara dek uzanan eleştirilerdi bunlar. Hükümet bu eleştirilere ikna edici yanıtlar veremedi. Bizler de ikna olmadık.

İşte böyle bir atmosferde kamuoyunun tepkilerinden çekinen savcıların Ergenekon örgütlenmesinin medyadaki uzantıları üstüne gitmesi neredeyse imkânsızdır. Yeni gelişmeleri görmeden Öz'ün terfi yollu görev değişikliğini iyiye yormak pek mümkün değil.

Bu nedenle diyorum ki meselenin özü hukuki değil siyasidir.
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)

  • nihat
    nihat
    13.02.2012 15:32

    Eğer, Oslo müzakereleri vs. lerde vesayet ve milliyetçilikten ödün vermek, taviz vermek, gasp edilen hakları, hak sahiplerine iade etmek söz konusu ise. din teferruat oluyor. üzülerek söyliyelim ki yönünü dolaylı ve direkt "Kâbe" dönen bazı İslami cematlerin. temelerinde var olan pantürkizm duyguları devreye girer ve cin çarpış gibi ansızın yönlerini anıtkabire dönerler bu durum işi çıkmaza ve çözümsüzlüğe götürmektedir...

  • Ahmet KAYA
    Ahmet KAYA
    11.02.2012 20:47

    Sevgili Ahmet Altan yine uzun ve manidar bir yazı kaleme almış. Yayınladığınız için teşekkürler...

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums