OLAYLARA ÜÇÜNCÜ GÖZLE BAKMAK…

  • 22.11.2011 00:00

 Son günlerde KCK operasyonları üzerinden yapılan tartışılmalarda aslında kısaca bu soru sorulmak isteniyor.

Kimden yanasın?

Söyle devletten ya da hükümetten yana mı? yoksa PKK’dan yanamısın? 
Aşağı tükürsen sakal,yukarı tükürsen bıyık misali bir şey bu…
Benim bu soruya cevap vermemin ne kadar önemi var bilmiyorum. 
Ama bu konu üzerinden yapılan tartışmalar beni irite ettiği için bu konuda bir şeyler söylemek gereğini duydum.

Önce süreçle ilgili bir “açılım” yapmak istiyorum.

Küyerel’de son çıkan yazımda mealen Devlet-Öcalan görüşmelerinde ortaya çıkan “çözüme yönelik iyimser hava” ile seçim sonrası kurulan hükümetin açıklanan “umut var” programı ve Kıbrıs sorununda tarafların yıl sonuna kadar “çözüm için” bir araya geliyor olmasını puzzle’ın parçaları gibi bir araya getirdiğimde, gerek yeni anayasa ve Kürt sorunu ve gerekse de tıkanmış olan Türkiye-AB üyelik ilişkilerinin normalleşmesine önemli katkılar sağlayacağını yazmıştım.
Ay yazmaz olaydım.

Hemen bunun arkasında Silvan’la başlayan,Çukurca ile devam eden PKK saldırıları geldi.

Ve oluşan ılık siyasi iklim gitti ve yerine kış kıyamet boran bir hava geldi veya getirildi.

Aslında ne oluyor? Sorusu bu gelişmelerden sonra uzun,uzun tartışıldı yazıldı ve çizildi.

Evet aslında ne oluyordu,ve hala neler oluyordu?

Benim kafamdaki soru şu idi? 

Devlet-Öcalan görüşmelerinde çözüm için tarihi bir etap geçilmişken ve yeni anayasa ve demokratikleşme sürecinde çok önemli bir toplumsal fırsat yakalamışken ve buna bağlı AB üyelik sürecinde tıkanıkların aşılması gibi çoklu siyasi momentin zemini belirgin hale gelmişken bu sürecin sabote edilmesini kim veya kimler istemiş olabilirdi?
Bu gelişmelere bu soruyu sorarak baktığımda ben PKK’yı sorumlu görüyorum.

Çünkü anormalleşmenin şimdiki devlet aklına ve çıkarına ve hükümete hiçbir ideolojik ve siyasi yararı olamaz diye düşünüyorum.
Neden öyle düşünüyorum şunun için öyle düşünüyorum.
Türkiye gerek bölgesel ve gerekse küresel düzeyde pek çok sofistike sorun yumağının olduğu bir dönemden geçiyor.

Türkiye, küresel ekonomik durgunluğun ve AB ekonomileri içinde özellikle euro bölgesi (17 ülke) içinde baş gösteren krizlerin ekonomisi üzerine yapacağı olumsuz etkiler varken,diğer yandan Arap baharının bölgesel etkilerinin yanı sıra Suriye’de Esat rejiminin sallanıyor olması yetmiyormuş gibi İran karşı nükleer silahlanma gerekçesiyle askeri müdahale dahil her türlü seçeneğin BM,ABD ve AB’nin masasında olması ve Türkiye-İsrail ilişkilerinin bu gündeme hiç uymayan boyutlara varması gibi nedenlerle devlet aklı ve hükümet,içerde güçlü olmak için daha istikrarlı bir siyasi,ekonomik bir suhulet ortamı olmasını ister diye düşünüyorum.

PKK aklı ve KCK’da Ortadoğu da kartlar yeniden dağıtılıyor diye, ben daha “ucuz” sonuçları olacak pazarlıklara girerek olası bu gelişmeler sonucunda daha “pahalı” avantajları kaybedebilirim diye düşünüyor olabilir ve bunun yanı sıra her ne kadar Öcalan ile yapılan görüşmelerde Kürt sorunu için olumlu adımlara atılmış olsa da bunun Öcalan’nın “özel” koşullarını iyileştirmek adına verdiği kimi tavizler olarak görebilir.Ayrıca PKK liderleri kendi özgün koşullarının iyileştirilmesi bakımından gelinen noktanın yeterli olmadığını söyleyebilir.

Devlet veya hükümet ile PKK’nın bu gerekçelerden hareket etmiş olabilmesi her ikisinin de konumu itibarı ile böyle düşündüğü söylenebilir.

Ancak benim farklı gördüğüm nokta şu; Kürt sorununun çözüm sürecinde tüm zamanlarda “ilk kez” devlet ve hükümet tarafının diyalog ve işbirliği açısından “PKK’ya göre” daha hazır ve daha olumlu noktaya geldiğini görüyorum.

Bu fırsatın sadece Kürt sorununun çözümünde değil,yeni anayasa ve genel demokratikleşme ile sosyo-ekonomik gelişme sürecine yapacağı katkıları olacağını ayrıca düşünüyorum.

Bu nedenle PKK liderlerinin niyeti Kürt sorunun çözümü ise bu fırsatı yaptıkları son saldırılar ile feda etmemeleri gerekiyordu.

Ancak böyle yapmadılar ve süreci sabote etmeyi tercih ettiler.
Peki bunun Kürtler dahil kime ne yararı oldu. Bu toz duman ortamından işe yarayacak ne çıkar? Hayatını baharında kaybeden gençler çıkar yani acı ve hüzün çıkar.Kırk yıldan bu yana olduğu gibi yetmedi mi insaf ya!!!

Bence bundan başka bir şey daha çıkar PKK Kürt sorununun çözümünü gerçekten istiyor mu diye başka ancak anlamlı bir soru daha ortaya çıkar.

Bence olan bitenlere baktığımda PKK sorunun çözümünü “sanki” istemiyor.Çünkü bunun siyasi sonuçlarının kendisinden çok Ak Partiye yarayacağından çekiniyor.Belki başka bilmediğimiz meşru olmayan nedenleri de olabilir.

Bence doğru düşünmüyorlar.
Çünkü Kürt sorununun çözümünde PKK yapıcı bir rol oynarsa bunun siyasi karşılığını hem bölgede ve ulusal düzeyde fazlasıyla alır diye düşünüyorum. 

Gelelim şimdi benim bu tartışmada kimden yana olduğum meselesine… Ben peşinen söyleyeyim ne Devlet veya hükümetten ve/veya nede PKK’dan yana olanlardan değilim.

Ben tüm insanların özgürlüğü,mutluluğu ve iyi ve sağlıklı yaşamasından yanayım.Ben bu gerçeklere kimin olumlu katkısı varsa onun yaptıklarına bakarım.

Dava konusu ne olursa olsun ister Ergenekon davası ister KCK davası olsun ben devletin veya hükümetin ve de yargının insan hak ve özgürlükleri açısından hukuk devletine göre mi davrandığına bakarım.
Ergenekon davası da olsa KCK davası da olsa insanların adil yargılanma haklarına uygun davranılıp,davranılmadığına bakarım.
TMK ve TCK 301.madde uygulamalarının insan hakları ve özgürlüğüne aykırı olduğunu söylerim.

Kürtlerin ve topraklar üzerinde yaşayan her insanın kendi inancı ve düşüncesi ile kendi etnik kimliği ve ana dilinde eğitim hakkı ile özgürce yaşamasını isterim.

Herkesin insan olmasından dolayı kazandığı tüm evrensel haklarının eksiksiz yerine getirilmesini isterim.

Yani üçüncü gözle bakıyorum olaylara bu gözün adı sivil bakış açısıdır.
Yani angajmanı olmayan bir gözle olaylara bakmaya çalışıyorum. 
Şimdi öneri anlamında düşüncelerimi şöyle özetlemek istiyorum. 
PKK liderleri için çözüm fırsatı hala kaçmadı.

Kürt sorunun çözümü için özgürlükçü demokratik sürece katkı vermek için diyalog ve işbirliği fırsatı hala masada duruyor.

Bunun için PKK sivil siyasi meşru alandaözgürlük ve demokrasi mücadelesi vermek koşulu ile silahlara veda etmeli,evlerine yurtlarına dönmeliler bunu özgürlük ve demokrasi mücadelesine katılmak için yapmalılar diye düşünmekteyim.

PKK’nın mevcut durumunu sürdürmesinin ne bölgesel ne de küresel karşılığı kalmadığını görüyor olması lazım.Artık günümüz dünyasında sorunlar siyasi,sosyal mücadele ve müzakere ile çözülüyor. (Bkz; ETA ve IRA örneğine) 

Bu söylediklerim bilmem kaçıncı baskı, söylenen konular yani kısacası artık silah elde siyasetle yapılmıyor artık sonuç vermiyor. 
Ne askeri darbelerin,ne işkence ve ne faili meçhul cinayetlerin sonuç vermediği gibi… 

Tüm bu objektif değerlendirmeler içinde BDP siyaset kurumu ve parlamento içinde kalarak yeni anayasa ve özgürlükçü demokrasi mücadelesine katkı vermelidir.

Yetmez KCK ve PKK’ya karşı silahsız,şiddetsiz siyasetin yanında olduğunu tavizsiz savunmalıdır.Hatta Kongre Partisi girişimi paydaşlarıyla birlikte bunu yapmalıdır diye düşünmekteyim.
Son olarak devlete her zaman karşı olmak lazım ve devlet her zaman yanlış yapar saplantısının yaratacağı siyasi körlüğün tedavide optik karşılığı yok diye düşünüyorum.

Olaylara birde üçüncü gözle bakmayı tavsiye ediyorum.
Dostça kalın

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums