- 22.04.2016 00:00
İlk yazım nedeniyle herkese ve Haberdar ailesine merhaba…
Türkiye’ye dışarıdan bakıldığında hemen her alandaki görünümü sorunlu veya çok sorunlu bir ülke olarak görünüyor. Bunu raporlayan küresel kuruluşlar seçtikleri alanın değerlendirmelerinin objektif ölçülere ve uluslararası hukuk ve mesleki kurallara göre yapıyorlar.
Bu raporlar küresel ölçekte pek çok nedenle, o ülke hakkında bir referans noktası oluşturuyor.
Demokrasi, insan hakları ve hukuk devletinden tutun da ekonomik ve sosyal diğer parametrelere kadar bu raporlar sizi dünya portföyünün içinde bir yere koyarak hakkınızda bir algı ve bir fikir oluşturuyor.
Daha önceki pozitif görünümünden hızla uzaklaşan Türkiye hakkında üst üste negatif raporlamaların gelmesi asla bir tesadüf olarak görülmemeli aksine bu raporlar “malumun ilamı” olarak değerlendirilmelidir.
Son olarak Avrupa Parlamentosu Türkiye raporu aynen bundan önceki AB ilerleme raporunun başına gelenler gibi otoriter yönetimin duvarına çarparak iade edildi, bundan önceki AB raporu da çöpe atılmıştı.
Bu raporlara bu tür siyasi muamele yapılmış olması bu raporların içindeki gerçekleri değiştirmeyeceği gibi bu raporlar küresel ölçekte hakkınızdaki algı ve fikirleri de değiştirmez.
Yani kendinizi aldatmış olursunuz.
AP raporu hakkında Erdoğan, Avrupa Birliği ile ilişkilerin olumlu seyrettiğini belirterek "Bu dönemde böyle bir raporun önümüze getirilmesi tam anlamıyla provokatif bir yaklaşımdır, davranıştır" dedi.
Göçmen sorunu ve vize konularında AB ile yapılmış bir anlaşmanın Türkiye’nin insan hakları ve hukuk devleti alanındaki karnesine ve AB ilişkilerinin normalleşmesine ne tür olumlu bir katkı sağlayacağının iyimserliği bir kenara, hemen arkasından Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) vizesiz seyahat için gerekli olan tüm kriterleri yerine getirmesi gerektiğini ve bu kriterlerin Türkiye için "hafifletilmeyeceğini" söylemesi durum hakkında daha kapsamlı bir fikir sahibi olmamızı sağlıyor.
Avrupa parlamentosunda oy çokluğu ile kabul edilen Türkiye raporunun bırakın AB kriterlerine uygunluğun ölçüldüğü ilerleme raporlarını, bu rapor Avrupa Konseyi (AK) anlaşmaları ve sözleşmeleriyle bile Türkiye’nin uyum sağlamadığı konusunda son yılların en uyarıcı raporu oldu.
İşin yanisi AB kriterlerinin yanı sıra doğal olarak AK anlaşmalarıyla da uyum sorunu yaşayan bir ülke durumuna düşürüldük.
Herhalde BM anlaşmaları ve giderek NATO üyeliğimizde sorunlu hale gelecek diye tahminde bulunmak zor olmasa gerekir.
Yeni bir raporda Sınır Tanımayan Gazeteciler (STG) örgütünden geldi.
STG, 2016 Dünya Basın Özgürlüğü raporunda 180 ülkenin değerlendirildiğini ve basın özgürlüğünde Türkiye’nin yine sınıfta kaldığını belirtiyor. 2015 yılına göre iki sıra daha gerileyen Türkiye’nin 151'inci sıraya düştüğü ve "gazetecilik yapmanın zor olduğu ülkeler arasında" yer aldığı raporda belirtiliyor.
Türkiye bu haliyle basın özgürlüğünde Uganda, Tanzanya, Kenya, İtalya, Yunanistan gibi ülkeler arasında geri kalırken, Rusya, İran, Irak, Cezayir, Nijerya, Ethiopia gibi ülkelerle aynı kategoride yer aldığının altı çiziliyor.
Şimdi bu raporu da çöpe mi atarlar yoksa geri iade mi ederler ne yaparlarsa yapsınlar bu rapor da basın özgürlüğü alanında oldukça kötü bir yerde olduğumuzu tokat atar gibi yeniden hatırlatıyor.
Bu raporları alt alta veya yan yana koyduğumuz zaman çıkarılacak sonuç Türkiye sıradan bir Ortadoğu ülkesi görünümünü veriyor.
Oysa 2023 yılında 500 milyar USD ihracat yapmayı, kişi başı 25 bin USD milli gelir elde etmeyi ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefleyen bir ülke hakkında gelen bu raporlar bu hedeflere ulaşılmasını kesinlikle imkansız duruma getiriyor.
İktisatçılar her defasında söyledi. Hatta, AKP’li bakanlar da altını defalarca çizdi. Ekonomik büyüme ve rekabet için hukuk, demokrasi şart dedi.
Bölgesel ve uluslararası ilişkilerde zaten bu negatif tabloya paralel olarak tarihinin en kötü günlerini yaşanıyor olması işin tuzu biberini oluşturuyor.
Türkiye bu haliyle artık modern dünyadan kopmak üzere olan bir ülke durumunda bulunuyor.
Bu kopuşun insan hakları ve özgürlükler ile ekonomik ve sosyal alanda bir bedeli olacak.
Bakalım daha neler olacak…
MUSTAFA PAÇAL / HABERDAR
Yorum Yap