- 24.12.2015 00:00
Bir ülke düşünün, komşusu olan bir ülkenin topraklarına habersiz, hesapsız elini kolunu sallayarak girsin ve sonra da yani 48 saat geçmeden girdiği o topraklardan “çekilmeyeceğiz” diye, diye geri çekilsin.
Nasıl olur bilmiyorum ama bu tam bir dış politika ve diplomaside, yeni “hariciyecilere” öğretilmesi gereken bir ders konusu olmalı. Dersin adı ise herhalde “dış politikanın sefaleti” olur.
Bu gelişme Türkiye için bir başka sorun kapısının da daha açıldığına işaret ediyor.
Şöyle ki; iktidarın bölgede veya bölge dışında alacağı uluslararası hukuka uymayan kararlar ve atacağı adımların bundan böyle diğer ülkeler tarafında BMGK’ye taşınmasına bu gelişme emsal oluşturacak ve Türkiye öncelikle bölge barışı için BM tarafından sürekli izlenen ülkeler durumuna düşecek diye düşünüyorum.
Bu düşüncemi etkileyen önemli bir diğer gelişme de hem NATO’nun hava sahamızın kontrol edilmesinde devreye girmiş olması ve hem de düşürülen Rus savaş uçağının karakutusunun açılmasından ve ortaya çıkacak bilgilerden sonra Rusya’nın da sorunu BMGK taşıyacağını açıklamış olmasından sonra Musul’a asker gönderilmesi üst üste düşen dış politika hatalarını oluşturdu.
Ne olacak, zaten bölgede ve dış politikada olan yalnızlık daha da artacak ancak AKP iktidarı bunu bildiği için elindeki dışa açılma seçeneklerini değerlendirerek kendine hem bölgede ve hem de dünyada yer açmaya çalışacak.
ABD ve AB ile IŞİD terörü ve Suriye’den göç sorunu ile Gazze sorunu nedeniyle bozulan İsrail ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesi ile başlayan gelişmeleri bu gözle değerlendirmek gerekiyor.
Yalnız İsrail ilişkilerinde başlayan gelişmelere Türkiye’nin tam bir “mal bulmuş mağribi” gibi atlaması bırakın geçmişte neler demişlerdi konusunda söyleneceklere, AKP sözcüsü Ömer Çelik’in “pişkince” “İsrail devleti ve halkı bizim dostumuzdur” demiş olması bu gelişmenin alameti olarak görülmeli.
İsrail ile ilişkilerde sürekli gündeme getirilen “özür, tazminat ve Gazze ablukasının kaldırılması” şartlarından anladığımız kadarıyla ilk ikisinde bir anlaşma sağlanmış ancak Gazze ablukası konusunda sorun olduğu anlaşılıyor.
Şimdi zaten “van minut” olayı ile başlayan İsrail ilişkilerin bozulmasının nedeni Gazze sorunuydu. Yani Mavi Marmara olayı ve sonrasının nedeni buydu. Şimdi İsrail ile ilişkiler özür ve tazminatla düzelecek olursa bunun anlamı, sonuçlar üzerinde anlaştık ancak bunun nedeni olan Gazze sorunu devam ediyor olarak özetlenecektir.
Sorun yerinde duruyor ancak sonuçları üzerinde olan bir anlaşma olacaktır. Bunun da anlamı İsrail bildiğini yapmaya devam edecek biz de bunu seyredeceğiz demektir.
O zaman sormazlar mı, madem sonunda İsrail’in dediği noktaya gelecektin ne diye bunca zamandır bu sorunu efelik yaparak uzattın diye.
İşte bunun cevabını şimdiki köşeye sıkışmışlıkta aramak lazım…
AB ile ilişkilerin IŞİD’in Paris saldırıları ve Suriye üzerinden gelen göç nedeniyle yeniden canlanması süreci 17. Faslın müzakereye açılması noktasına getirdi. Nerdeyse ortadan kalkmaya yüz tutmuş ilişkilerin dış etkenler üzerinden yeniden canlanması kimi umutları ve fırsatları yeniden sağlayabilir diye iyimser düşünüyorum.
Cizre, Nusaybin, Dargeçit ve Yüksekova’nın savaş meydanına döndürüldüğü ve bölge halkının nerdeyse tüm insani ihtiyaçlarının ortadan kaldırıldığı bir ortamda bunları konuşuyor olmamda belki AB sürecinin kazandıracağı ivme nedeniyle yeniden barış ve demokratikleşme sürecine geri dönülebilir umudu taşıyor olmamın iyimserliği bulunuyor.
AKP iktidarından bu konularda umudumu yitirdim ama olsun yine de ülkemizin ve halkımızın selameti için ateşkesin sağlanması, şehirlerdeki ablukanın kaldırılması ve yeniden barış ve demokratikleşme sürecine dönülmesinin bu kaos noktasından tek çıkış noktası olduğunu düşünüyorum.
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap