- 26.11.2015 00:00
Suriye sınırında Rusya’ya ait bir savaş uçağının Türk savaş uçakları tarafından düşürülmüş olması, Suriye siyasetinde durumu oldukça sıcak bir noktaya getirdi.
Putin diplomatik dil estetiği olmayan oldukça sert açıklamalar yaparak “Sırtımızdan vurulduk, ilişkilerimize bunun ciddi yansımaları olacak” dedi.
Türkiye olayda kendini haklı görüyor.
ABD ve NATO Rusya’ya karşı temkinli, ancak Türkiye’ye olayda hak veren içerikte dengeli ve itidal tavsiye eden açıklamalarda bulundular.
Ancak kritik nokta hâlâ Rus savaş uçağının nerede düşürüldüğü noktasında düğümleniyor.
Eğer Rusya, uçağının Suriye sınırı içinde düşürüldüğünü kanıtlarsa bu, Rusya’nın ve dolayısıyla Esad’ın elini daha da güçlendirecektir ve buna ilaveten yeni Suriye politikasında Türkiye’yi pasif pozisyonda tutan Rusya ve ABD iradesi bu olaydan sonra daha da pekişir diye düşünülmelidir.
Ancak ilk kez bir Rus uçağının düşürülmesi ve bunun bölge siyaseti üzerindeki etkileri uzun ve zorlu olacağa benziyor.
Hep söylendi hep yazıldı.
Küreselleşme süreci içinde tüm bölgesel sorunların çözümü mümkün; yakın diyalog ve işbirliği içinde çözümlenebiliyor.
Kimi sorunların çözümünde ortaya çıkan en bilinen nedenlerin başında ise her bir sorunun hem kendi içindeki karmaşıklığı ve hem de kendi dışındaki kimi sorunların ortaya çıkmasını tetikleyebileceği öngörülüyor.
Ortadoğu dediğiniz zaman durumun daha da sofistike olacağı herkes tarafından biliniyor. Asırlar boyu din savaşları, sınır ve petrol savaşlarının yapıldığı bu coğrafyada tek yanlı bir siyasi nüfuz sağlamanın ne denli imkânsız olacağı bilindiği hâlde bu yolda sürdürülen bir bölge siyasetinin kaçınılmaz olarak başarısız olacağı bilinmeliydi.
Ancak öyle olmadı; bu yanlışta ısrar edildi.
Şimdi Ortadoğu siyasetinde “bizden habersiz yaprak kıpırdamaz” noktasından oldukça pasif bir pozisyona itilmenin yarattığı siyasi sonuçları yaşıyoruz.
Rusya ve Türkiye ilişkilerinde turizmden, enerjiye karşılıklı bağımlılığın zarar görmesinin yanı sıra olabilecek siyasi, ekonomik, askerî ve diplomatik sorunlar özellikle Türkiye için daha hasarlı sonuçlar verecektir.
Erdoğan’ın bu durumu dikkate alarak mevcut gerginliği azaltacak yapıcı adımları atması her açıdan olumlu olacaktır.
Bu arada Suriye sorununda önemli gelişmeler yaşanıyor.
Suriye’de siyasi rejimin demokrasi temelinde yenilenmesi ve savaşın tahrip ettiği ekonomik ve toplumsal sorunların masaya yatırılarak giderilmesi hayati önemde bulunuyor.
Sürmekte olan Viyana sürecinde bir karara varıldı.
Taraflar arasında yılbaşına kadar ateşkes dâhil ülkeyi seçimlere götürecek yeni hükümetin atanması, altı ay içinde seçimlerin yapılması ve on sekiz ay içinde yeni bir anayasanın yürürlüğe konulması konularında mutabakat sağlandı.
Bir konu şimdilik açıkta bulunuyor.
Esad’ın durumu ne olacak?
Rusya ve İran “Esad’ın geleceğine Suriye halkı karar versin” diyerek Esad’ın yapılacak başkanlık seçimlerinde aday olmasını istiyorlar. Türkiye buna karşı çıkıyor. ABD ise daha temkinli yaklaşarak bu durumu kesin bir dille ret etmiyor. Benim tahminim Suriye meselesine Esadlı bir çözüm bulunacak.
Diğer yanda bir başka pazarlık konusu da savaş ve çözüm sonrası Suriye ekonomisinin ve yeniden inşasının ortaya çıkaracağı işlerin kimler tarafından yapılacağı sorunudur.
Özellikle savaş bölgelerinde kamunun yapacağı alt ve üst yapı ihaleleri ile sanayi ve petrol gibi alanlarda yapılacak yeni ihaleleri hangi ülke şirketlerinin alacağı herhalde konuşuluyor ve daha şimdiden paylaşılıyor olabilir.
Son olarak Türkiye’nin kendi çıkarlarına uygun bir bölge politikasının olması kadar doğal bir durum olamaz ancak yaşadıklarımızdan çıkaracağımız ders, kendi çıkarlarımız ile diğer çıkarları olan ülkeler arasında bir haklı denge sağlamak işin “zırt” noktasıdır, bunu unutmamak gerekiyor.
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap