- 19.11.2015 00:00
Asgari ücret tartışmalarının yapıldığı alan bir hayli genişleyerek siyaset alanı dâhil, tüm ülke gündeminde ilk sıralarda yer aldı.
Bence iyi de oldu.
Çünkü emek, ücret ve sendika gibi konular ve sorunlar kamuoyu gündeminde kendine “özel ideolojik” nedenler yüzünden hemen hiç yer bulamıyor.
Neyse konumuza, asgari ücrete dönelim.
Önce, her ne kadar adı asgari ücret ise de –yani bunu duyan memleketin en düşük ücreti, diğer ücretler bunun üzerindedir diye düşünse de– bu, gerçek durumu yansıtmaktan uzak kalır
Çünkü ülkede beş milyondan fazla işçi –ki bu kayıtlı olanlardır– asgari ücretle çalışıyor. Yani asgari olması gereken ücret aslında yaygın reel bir ücret durumundadır.
Bir de çokça kayıt dışı olan tarım kesimi ve küçük işletmelerde asgari ücret dahi ödenmiyor. Ki bu sayı da iki milyon civarındadır.
Bu da işin başka bir vahim boyutunu oluşturmaktadır.
Diğer yandan dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı olan gelirinin dört bin beş yüz lira, açlık sınırının da yaklaşık bin beş yüz lira olduğu bir ülkede asgari ücretin bin lira net olmasının yarattığı “çalışırken yoksullaşma” durumunu buna ilave ettiğimizde asgari ücretin ne denli önemli bir sosyo-ekonomik enstrüman olduğu kendiliğinde ortaya çıkmaktadır.
CHP’nin 7 Haziran seçimlerinden önce ortaya attığı bir vaat olarak gündeme gelen asgari ücret artışına her ne kadar AKP sözcüleri “kaynak nerede” diye itiraz etmeye çalışmış olsalar da 1 Kasım seçimleri öncesi onlar da “topa girmek”, diğer partiler gibi karar vermek zorunda kaldılar.
CHP’yi asgari ücret ve diğer sosyal politikaları nedeniyle kutluyorum.
Bu gelişmelerden sonra asgari ücret 1.300 net ile AKP’nin seçim vaatleri arasında yerini aldı.
Son durum şu; AKP hükümeti, 1 Aralık tarihinde toplanması öngörülen Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na bu seçim vaadini taşıyacağını ve buradan da bu oranda bir artışla yeni asgari ücretin belirleneceğini açıklamış oldu.
Bu durum üzerine ortalığı aldı bir pazarlık, iş dünyası sözcüleri bu artışlar olursa işsizlik artar ya da biz bu parayı verelim ama siz de bize vergi ve esnek çalışma gibi alanlarda ne tür kolaylıklar sağlayacaksınız demeye başladı.
Ayrıca işyerlerinde yapılan işlerin ağır ve tehlikeli olmasına ve bölgesel sosyo-ekonomik gerçekleri dikkate alan ayrı ayrı asgari ücret tespitleri de bu tartışmalara ilave olarak sürüyor.
Bu tartışmalar bize bir şey gösteriyor. Bir, mevcut asgari ücreti tespit sistemi hatalı ve yanlış; iki, asgari ücret gibi konu ve sorunları yanlış zeminde tartışıyoruz.
Bir kere asgari ücret tartışması siyasilerden ziyade ekonomik ve sosyal aktörlerin konuşacağı bir konudur.
İkincisi asgari ücretin komisyon eliyle belirlenmesi kaldırılmalıdır.
Asgari ücret sosyal taraflar arasında sektörel, bölgesel ve iş riski gibi faktörler dikkate alınarak ücret adaleti temelinde toplu pazarlık ile belirlenmelidir.
Asgari ücret üzerinden alınan vergiler sosyal nedenler dikkate alınarak daha da uygun oranlara indirilmelidir.
Asgari ücret oranlarını artışında reel asgari geçim şartları dikkate alınmalıdır.
Toplu iş sözleşmesi düzeni ile asgari ücret arasında olan hassas dengelere dikkat edilmelidir.
Asgari ücret artışının getirdiği ilave maliyetler devlet tarafında kimi muafiyetleri sağlanarak azaltılabilir. Bu da asgari ücret artışının ekonomik büyümeye ilave katkı sağlamasıyla giderilebilir.
Yani sürdürülebilirliği olan bir konuyu içinden çıkılmaz gibi göstermeyin.
Sonunda 1.300.TL olacak asgari ücrete, bir de ev geçindirmek gözüyle bakmanızı tavsiye ederim.
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap