- 16.07.2015 00:00
Anayasa Mahkemesi (AYM) 2014 yılının Mart ayında Meclis’te yasalaşan 6528 sayılı “Milli EğitimTemel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”u oy çokluğu ile iptal etti.
CHP’nin başvurusu üzerine yasayı esastan görüşen AYM iptal kararıyla, dershanelerin 1 Eylül 2015 tarihinden sonra faaliyetlerine devam edebileceği yönünde karar verdi.
AYM bu yasayı iptal kararıyla, “Faal dershanelerle, dönüşümünü tamamlamayan öğrenci etüt eğitim merkezlerinin faaliyetlerinin 1 Eylül 2015 tarihinde sona ereceğini, Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Teşkilatındaki yöneticilerin yasanın yürürlüğe gireceği tarihte görevlerinin sona ereceği, dershane öğretmenlerinin KPSS şartı aranmaksızın sözlü sınavla öğretmen olarak devlet memuriyetine geçebilmesi” hükümlerini de iptal etmiş oldu.
AYM iptal kararı yorumunda ise mealen şöyle dedi.
“Anayasa’nın 13. maddesi hak ihlallerinde hangi durumlarda sınırlanacağını belirtmektedir. Bu yasa bu sınırlara uymamaktadır. Aynı şekilde anayasanın 42. maddesi eğitim ve öğretim hakkının özgürce kullanımını sağlamaktadır. Yasanın bu maddeye de aykırı olduğu görülmüştür. Ayrıca anayasanın çalışma özgürlüğü ve girişim hakkını düzenleyen 48. maddeye de aykırılık görülmektedir. Eğitim ve öğretim hakkının Anayasa garantisine alındığı demokratik bir toplumda bu karar ölçülü bir karar değildir. İdarenin yaptığı müdahale de ölçülü bir müdahale değildir. Hakkın kullanımında idarenin müdahalesini toplum yararıyla ile ilgili bir sınırının olması gerekir. Her hak bir müdahale ile karşılaşabilir. Ama buradaki zorunluluk net değildir. Bu müdahalenin kamusal yararı ile haklarına müdahale edilenlerin mağduriyetleri arasında bir denge yoktur. Eğitim hakkı temel hak olarak vardır. Yönetim buna müdahale edecekse Anayasa’nın belirlediği sınırların korunması gerekir. Topluma sağlanan yarar ile zarar arasında bir dengenin oluşmadığı doğacak mağduriyetin adiliyet içermediği görülmektedir.”
AYM’nin bu kararı, geç de olsa, yani onca dershanenin kapanmasına, bir kısmının özel okula dönüşmesine rağmen yerinde bir karar oldu.
Yalnız AYM’nin bu kararını sadece dershanelerin kapatılması sorununun ortadan kaldırılmasıyla sınırlı bir karar olarak görmemek, bu kararı aynı zamanda “paralel devlet” ile mücadele sorunu içinde manidar bir karar olarak değerlendirmek gerekmektedir.
Öyle ya, dershanelerin kapatılması yasası sadece eğitimde bir sorunu ortadan kaldırmak amacıyla Meclis’e getirilmemişti, hattâ dershanelerden ziyade problemin kaynağı eğitim sisteminin kendisi olduğu hâlde ve eğitim sisteminin ortaya çıkardığı bir sorundu dershaneler sorunu.
Ancak dönemin hükümetinin meramı eğitim ve dershane sorununu çözmek değildi.
Hükümet, amacı ne olduğu belli olmayan sözde “paralel devlet” ile mücadele ediyorum diye, (dershaneler içinde “Gülen Cemaati”ne yakın çok fazla dershane var) Cemaat’in mali kaynaklarını kesmek amacıyla bu kanunu Meclis’ten çıkardı.
AYM’nin bu kararı hükümet için adeta çift taraflı bir “şok” oldu.
Şimdi, ne yani devletin en üst yargı organı AYM’ye bu kanunu iptal etti diye “paralel devlet” ile iş tutuyor mu diyeceksiniz. Ya da Cemaat’e ve dershanelere, aynı Ergenekon ve Balyoz davalarında yaptığınız gibi, “aldatıldık” kusura bakmayın mı diyeceksiniz.
Bence ne derseniz deyin, sizin mideniz geniş, ancak herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki eğitim sistemimiz ve kalitemiz yerlerde sürünüyor.
Dünyanın en büyük on ekonomisi arasına bu eğitim sorunuyla girmeyi bırakın, ilk yirmi beş ekonomi içinde olmayı bile hayal etmeyin.
Umarım hükümet veya yeni kurulacak koalisyon hükümeti eğitim sorununun ortaya çıkardığı sorunlar kadar eğitim sorununun kendisiyle uğraşan reformist politikaları gündeme getirirler.
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap