2008 küresel ekonomik krizinin etkileri henüz atlatılmış gözükmüyor.

Son olarak ABD Merkez Bankası (Fed), 28-29 Ekim’de düzenlenen Federal Açık Piyasalar Komitesi’nin (FOMC) toplantı tutanakları açıklandı. Fed ABD ekonomisinin zayıflayan küresel ekonomiye rağmen iyileşmeyi sürdüreceğini ve faiz artırımına yönelik sözlü yönlendirmenin, finansal dalgalanmalara neden olabileceği gerekçesiyle değiştirilmediğini açıkladı.

Fed yetkililerinin tahvil alım programını sonlandırma kararı aldığı bu toplantının tutanaklarında, ABD ekonomisindeki ölçülü büyümenin devam ettiği ve işgücü piyasasının güçlü istihdam artışıyla iyileştiği vurgulandı.

Fed yetkilileri ayrıca dolardaki güçlenme ve küresel ekonomideki yavaşlamadan ötürü orta vadeli büyüme tahminini aşağı yönlü revize etti.

Bu açıklamaların ardından USD yükselişe, dünya borsaları isedüşüşe geçti.

AB ekonomileri ise genel olarak durgunluğunu korurken 2014 yılında yüzde 0.20’lik bir büyüme öngörülüyor. Çin ekonomisinin de geçmiş yıllardan farklı olarak bu yıl yüzde 7 oranında bir büyümeyi yakalaması bekleniyor.

Küresel ekonominin yavaşlaması ve dengesiz bir görünüme sahip olmasının yanı sıra Ukrayna krizi, Suriye, Irak ve IŞİD sorunları ile Ebola salgını gibi olayların küresel ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri devam ediyor.

Yani anlaşılan o ki, 2008 öncesi daha pozitif ekonomik görünümlere ulaşmak bugünkü verili eğilimlere bakıldığında en azından kısa vadede olanaklı gözükmüyor.

Ancak doğal olarak küresel ekonomide 2008 krizinin, kriz öncesi zaten oldukça kötü olan sosyo-ekonomik dengeleri daha da bozduğunu görüyoruz.

Dünya Çalışma Örgütü(ILO) rakamları oldukça çarpıcı sonuçları ortaya koyuyor.

ILO son beş- altı yıldır küresel ekonomik kriz nedeniyle küresel işsizlik oranlarının arttığını her 10 kişiden dördünün işsizlikten etkilendiği ve 200 milyon işsizin olduğunu ve eğer küresel ekonomide iyileşmeler olmazsa 2018’e kadar bu sayıya 13 milyon işsizin ekleneceğinin altını çiziyor. Yine ILO dünyada 375 milyon işçi ailesinin günde 1.25 USD ile 829 milyon işçi ailesinin de 2.00 USD ile yoksullukla, açlık arasında yaşamaya çalıştıklarını söylüyor.

Diğer yandan Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) bu yıl Dünya Gıda Günü’nü “Aile Çiftçiliği” temasıyla kutladı. FAO hem çevrenin korunması ve hem de organik gıda tüketiminin teşvik edilmesi amacıyla bu seçimi yaptıklarını açıkladı.

Ayrıca FAO yaptığı diğer açıklamada dünyada 805 milyon insanın açlık sınırında yaşadığını buna karşın 1,2 milyar insanında obezite nedeniyle çeşitli sağlık sorunları ile uğraştığını belirtti.

Ekonomik krizler dönemleri işsizlik, açlık ve yoksulluk oranlarında daha fazla bozulmaya neden olurken sosyal adalet dengelerini de iyice bozuyor.

Ancak bozulmayan, aksine artış gösteren başka ekonomik gelişmeler de olmuyor değil, örneğinlüks tüketim gibi...

Bir önceki hafta 13. Küresel Lüks Tüketim Malları Raporu açıklandı.

Raporda uluslararası pahalı turizm, mücevherat, otomobil, kostüm gibi tüketim mallarında küresel lüks pazarının yüzde 5’lik büyüme oranı ile 2014’ü 223 milyar euro (276 milyar dolar) ile kapatacağı öngörülüyor.

Böylece lüks harcamaların büyüklüğü dünyada 38 büyük ülkenin milli gelirine kadar ulaşmış durumda gözüküyor.

Yani bir yanda işsizlik ve yoksulluk cehennem ateşi gibi insanları kavururken, diğer yanda adeta cennette yaşayan bir azınlık var.

Küreselleşme sürecinin daha da belirgin duruma getirdiği bu sosyo-ekonomik adaletsizlik her bakımdan sürdürülebilir değil.

Bu nedenle; küresel adalet için, küresel bir gündem oluşturulması ve çözümü için, daha fazla küresel örgütlenme, dayanışma ve mücadele verilmesi gerekiyor.

mustafapacal34@gmail.com