- 13.11.2014 00:00
Başbakan Ahmet Davutoğlu geçen perşembe günü “Ekonomide Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı”nı açıkladı. Bu açıklamayla 25 alanda ekonomik dönüşüm öngören eylem planı paketinin ilk dokuz programı belli oldu.
Davutoğlu bu ekonomik programlar ve eylem planları ile
2018 yılına kadar GSMH’yı 1,3 trilyon USD’ye çıkaracaklarını, İşsizliği yüzde 7’ye ve cari açığı da yüzde -5,2’ye düşüreceklerini açıkladı.
Ekonomik reform programının dokuz eylem planı şöyle; İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması Programı, Öncelikli Teknoloji Alanlarında Ticarileştirme Programı, Kamu Alımları Yoluyla Teknoloji Geliştirme ve Yerli Üretim Programı, Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretimi Programı, Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı, Tarımda Su Kullanımının Etkinleştirilmesi Programı, Sağlık Endüstrilerinde Yapısal DönüşümProgramı, Sağlık Turizminin Geliştirilmesi Programı, Taşımacılıktan Lojistiğe DönüşümProgramı...
Şimdi Türkiye için bu türden ekonomik eylem planlarının bu ilki değil sonuncusu da olmayacak; hükümetlerin özellikle seçim önceleri tercih ettiği bir tarihte böyle oldukça açıklanmış ancak sonuçları hedeflere göre alınamamış çokça ekonomik planlar var.
Neyse yine de bir planın olması plansızlıktan iyidir diyelim.
Yalnız hükümetin bu seferki ekonomide eylem planları pek çok yönden sorunları olan planlar.
Öncelikle bu hükümetin planlarınıngerçekleşmesi Türkiye’nin kaynakları ile orantılı değil. Çünkü buplanların gerçekleşmesi için finansman, teknoloji, nitelikli emek gibi kaynakların yeterli olmasına ihtiyaç var. Türkiye’nin zayıf olduğu noktalar da bunlar.
Yatırım bakımında öz kaynaklarımız yetersiz olduğunda dış finansman ihtiyacı yüksek bir ülkeyiz. Bilim ve teknoloji alanında fazla bir şey söylemeye gerek yok. Nitelikli işgücü eğitim sorunumuzla iç içe bir sorun, bu da kendimize yeterli olmadığımız alanlar içinde bulunuyor.
İkincisi, eylem planları 10. Beş Yıllık Kalkınma Planlarıyla çelişkili bir içeriğe sahip gözüküyor.
Örneğin, 2018 yılına kadar 2,5 milyar USD hedefi 1,3 trilyon USD’ye çekilmiş, işsizlik oranında 0,2’lik bir gerileme gözüküyor. 2014-2018 arası yüzde 4,8 olarak hedeflenen enflasyon oranı ise yüzde 5 ve üzerinde hesaplanıyor.
Daha önce 2023 ekonomik hedeflerine varılamayacağı noktasına gelen hükümet, şimdi de 2018 hedeflerini revize etmek durumunda kalmış gözüküyor.
Diğer yandan enerjide dışa bağımlılığı azaltmak ve enerjide verimlilik yaklaşımı içinde olan hükümet yerel enerji kaynaklarının etkin kullanımı derken rüzgâr ve güneş enerjilerinden daha fazla yararlanmayı öngörürken kömürden de daha fazla yararlanmayı enerji tasarrufu hedefleri arasına koymakta. Beklentimiz hükümetin Soma ve Ermenek facialarını dikkate alarak bu tercihini kullanması yönündedir.
Bir başka boyut ise, bu planlarda bölgeler arası ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin giderilmesi ve eğitim reformu gibi eylem planlarını destekleyecek olan politikalar ve programlar eksikliğidir.
Bilinmesi gereken diğer önemli bir gerçek de; Türkiye ekonomisinin 1,3 trilyon USD’lik bir büyüklüğe ulaşması ve diğer yandan işsizlik oranlarını yüzde 7’lik oranlara çekebilmesi için her yıl yüzde 10’lar civarlarında büyümesi gereğidir.
Yani bu eylem planları seçim öncesi kamuoyu algısını “ekonomi tıkırında” yönünde oluşturmaya yönelik bir PR çalışması gibi duruyor.
Oysaki Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına müdahale edecek acil ekonomi planlarına çok ihtiyacı var.
Nedenini 2014 yılı AB ilerleme raporundan bir alıntıyla açıklayalım.
“Türkiye ekonomisi finansal belirsizlikler ve küresel risk algısındaki değişikliklere karşı kırılgan kalmaya devam etmekte olup, makroekonomik dengesizliklerin azaltılması için para ve maliye politikasının uyumlaştırılması ihtiyacı bulunmaktadır.”
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap