- 9.10.2014 00:00
Avrupa Birliği (AB) ilerleme raporlarının 17’ncisi bugün resmî olarak yayınlanmış olacak.
Türkiye’yi Aralık/1999’da “aday ülke” statüsüne alan AB Konseyi kararından bir yıl önce AB Komisyonu tarafından hazırlanan AB üyeliği yolunda ilerleme ve üyelik kriterlerine uyumun hangi seviyelerde sağlandığına ilişkin bu kapsamlı ilerleme raporları insan hakları ve demokratik alanda atılan veya atılmayan adımlar başta olmak üzere yargı, sosyal haklar ve ekonomi gibi pek çok alanda adeta Türkiye’nin MR’ını çeken raporlar niteliğinde bulunmaktadır.
Basına yansıdığı kadarıyla takip ettiğimiz bu yılki ön rapor bilgilerinden edindiğimiz izlenim, geçmişteki raporlara göre Türkiye özellikle hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı alanında kelimenin tam anlamıyla “çuvallamış” durumda gözüküyor.
Gezi olayları ve 17 Aralık yolsuzlukları sonrası “paralel devlet” iddiasıyla devlet içinde ve dışında başlatılan “cadı avı” ve hükümetin bu nedenle çıkarmış olduğu HSYK ve MİT kanunları, bırakın bir hukuk devleti olmayı, aksine AB kriterlerine tamamen ters otoriter bir devlet durumuna bizi düşürmüş durumda.
Bakın AB ilerleme taslak raporu yargı bölümünde hangi değerlendirmelere yer veriyor:
“Yargı
HSYK kanunu ve birçok yargı mensubunun görevlerinden alınarak başka görevlere atanmaları yargının bağımsızlık ve tarafsızlığı ile güçler ayrılığı ilkesi konularında ciddi endişelere yol açmıştır.
Anayasa Mahkemesi birçok kanunu anayasaya uygun bulmadığı için hükümete üç aylık gözden geçirme süreleri tanımıştır. Bunların arasında görevden uzaklaştırmalar da bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru almaya devam etmiştir. YouTube ve Twitter’a erişimin engellenmesi ve Hrant Dink davalarını ele almıştır.
Şubat ayında özel yetkili mahkemeler ortadan kaldırılmıştır. Terörle Mücadele Yasası’nın 10. maddesi ortadan kalkmış ve gözaltında bulundurma azami süresi 10 yıldan 5 yıla indirilmiştir. AB üye ülkeleri ile kıyaslandığında bu süre oldukça uzundur.
Paydaşlara danışılmaksızın adalet sisteminde sürekli değişiklikler yapılması Türk ceza sisteminin yapısının zayıflaması riskini barındırmaktadır.
Yeni MİT yasasının adli denetim olmaksızın telefon dinlemeleri ve gözetlemelere olanak sağlaması Avrupa standartlarına aykırıdır.
Savcıların soruşturma yürütme kapasitesi, savunmanın dava dosyalarına erişiminde kısıtlamalar, duruşmalarda çapraz sorgulamanın zayıf uygulaması, iddianamelerde gerekçeli delillerin zayıf kalması, yargılama öncesi gözaltı ve tutukluluk uygulamasının aşırı kullanımı ve tutukluluk sürelerinin uzunluğu başta olmak üzere ceza adalet sistemi mevzuatı ve uygulamalarına yönelik endişeler geçerliliğini korumaktadır.
Adli yardımın kapsamı ve kalitesi yetersiz kalmakta ve uzun zamandır süregelen sorunların çözümüne yönelik destek sağlayacak etkin gözetim gerçekleşmemektedir.
Bu alanda mesleki cinsiyet dengesine yönelik önemli bir gelişme olmamıştır. Kadınlar yargı mensuplarının yaklaşık dörtte birini oluşturmakta ve özellikle savcı ve yönetici kademelerinde daha az temsil edilmektedir.”
Yine taslak raporda yolsuzlukla mücadele bölümünde 17 ve 25 Aralık yolsuzlukları konusunda yerinde ve çarpıcı tespitler yapılıyor.
Raporda “Aralık 2013’te başlayan yolsuzluk soruşturmalarını takiben yolsuzluk iddiaları Türkiye’nin siyasi gündeminde geniş bir yer edinmiştir. Yolsuzluk iddialarının ele alınma şekli görevi suiistimal iddialarının ayrım gözetmeden, saydam ve tarafsız bir şekilde değerlendirilmeyeceğine ilişkin ciddi şüphelere yol açmıştır”değerlendirilmesi yapılıyor.
Ne diyelim...
AB herhalde yargı bağımsızlığı ve yolsuzluk konusunda durumunuz Afrika ülkelerine benziyor demek istiyor.
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap