- 26.06.2014 00:00
Sendika yazılarımın sonuncusunda sendikal hareketin içinde bulunduğu zorlukların nedenleri ve bundan çıkış yolları konusunda kimi alıştırmalar yapmaya çalışacağım.
Bir kere neo-liberal ekonomi politikaların küresel düzeyde yaygınlaşması ve bu sürecin daha fazla sosyal adaletsizlik yaratmış olması bile sendikaları güçlendirememiş aksine son otuz yılda sendikalar güçten düşmüştür.
Ayrıca sendikaların güçlü olduğu kamu sektörünün gerek bütçe sınırlamaları ve gerekse özelleştirmeler nedeniyle küçülmesi sendikaların üye kaybetmesinde bir başka önemli rolü oynamıştır.
Diğer yandan üretimin yapısı ve üretim teknolojilerinin sanayi çağına göre giderek yenilenmesi ve farklılaşması ile hem işletmelerin ve çalışanların sosyal yapısını değiştirmiş ve hem de yeni üretim modeli ve ilişkilerine sendikaları yabancılaştırmış olması diğer bir sendikal zayıflıknoktasını oluşturmuştur.
Sendikaların, büyük ölçekli sanayi üretimlerinin yerini daha küçük, daha esnek ve daha yüksek teknolojili üretim yapılarına terk etmesi ve bu tür işletmelerde geçmişe göre daha “Atipik” çalışma biçimleri ve göçmen işçilerin ortaya çıkmış olmasına karşı yeni örgütlenme modelleri geliştirememeleri de ayrı sorun alanı olarak karşımıza çıkmıştır.
Son olarak sendikaların kendi aralarındaki sendikal ve siyasi rekabet ve siyasi partilere, hükümetlere, devlete bağımlı davranmaları da sendikaları güçten düşüren bir başka faktör olmuştur.
Sendikal hareketi güçten düşüren nedenlere baktığımızda, her şeyden önce sendikal yapılanmaların bir yenilikçi stratejiye ihtiyacı olduğu hemen anlaşılıyor.
Bu yeni strateji hem sendikaların hem kurumsal yapıları ve hem politikalarını kapsayan bir bütünlükte olması oldukça önemli görülüyor.
Öncelikle üye kaybını durdurmak ve sendikasız işçiler ve sosyo-ekonomik sorunları olan diğer toplumsal gruplar arasında yeni örgütlenmelere gitmesi sendikalar için hayati bir önem taşıyor.
Bunun için örgütsüz çalışanlarla iletişim kurmak ve bunu örgütlenmeye çevirmek için yeni bir strateji ve örgütlenme modeline sahip olmak gerekiyor.
Örneğin medya ve sosyal medya gibi yeni iletişim yollarını daha etkin kullanmak gibi...
Diğer yandan sendikal yapıları daha açık, katılımcı ve demokratik bir organizasyon olarak aktifleştirmek, sendikalarla üyeleri arasında bir başka sinerji alanı yaratacaktır.
Kadınlar, gençler, göçmen işçiler ve atipik çalışanların sorunlarını ve çözümlerini kapsayan bir sendikal programı uygulamanın günümüzde her zamankinden daha önemli hâle geldiğini ayrıca anlamak gerekiyor.
Sendikaların özellikle siyasi ve ideolojik nedenlerle ayrı örgütlenmeye gitmeleri güçlerinin bölük pörçük olmasına neden olduğu gibi bu dağınık durumları çalışanlara ve kamuoyuna da güven vermiyor.
Aksine sendikaların yenilikçi sendikal bir strateji ve projelerin etrafında kurumsal yapısını açık ve katılımcı hâle getirmiş olarak birleştirmesi, bir başka güç kazanma seçeneğini oluşturuyor.
Diğer yandan sendikalar çalışanlara daha iyi yaşama ve çalışma koşulları sağlamak için işkolu ve sektörel bazlı ücret taleplerinin yerine, iş ve işyeri bazlı ücret politikalarını, mavi yakalıların kabaca “eşitlikçi ücret” taleplerinin yerine işin niteliğine, verimlilik, performans ve kişisel becerilere göre ücretlendirmeyi dikkate alarak ücrette adalet sağlaması oldukça önemli bir konu olduğunu unutmamalı...
Son olarak sendikaların çalışanların iş güvencesi ve yeterli ücret talebi ile işletmelerin verimli, inovatif üretim talebini uyumlaştırması ve sendikal politikaları ve sosyal diyalogu bu çerçevede oluşturması oldukça önemli görülmeli...
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap