- 16.05.2014 00:00
Sözün bittiği yerdeyiz. Ne söylesek anlamı yok...
Soma’da ekmek parası için maden ocağına giren işçiler yine hayatlarını kaybettiler.
Kazanın olduğu sırada 787 işçinin madende olduğu bilgisi verildi ve an itibarıyla 205 işçinin yaşamını kaybettiği bildiriliyor. Halen madende 300 dolayında işçi bulunduğu bilgisi var. Ümitler büyük oranda kayboluyor. Anlaşılan ölü sayısı daha da artacak...
Soma maden faciası Türkiye’nin en büyük, dünyada ise en acı maden kazaları arasında yerini daha şimdiden aldı.
1900’lü yıllarda rastladığımız bir kaza türüne benziyor.
Oysaki maden kazalarının önlenmesi için iş güvenliği tekniklerinde dünyada oldukça ilerleme sağlanmasına rağmen Soma faciası daha şimdiden ağır ihmal nedeniyle ortaya çıkmış bir kazaya benziyor.
Hep yazdık ve yazmaya devam ediyoruz.
İş güvenliğinde en önemli önlem; insan hayatına karşı ahlaki ve vicdani bir sorumluluk bilinci ve bir davranış kültürü yaratmaktır.
Yasal, teknik ve eğitim önlemleri ile kamu denetimlerinin sürekli ve düzenli yapılması bundan sonra gelen hayati önlemler olarak düşünülmelidir.
Soma faciası bize insan hayatına karşı duyulan sorumluluk anlayışımızın neresinde olduğumuzu bir kez daha acı bir şekilde hatırlattı.
Soma’da kazanın olduğu maden ocağı işletmesinin resmî web sayfasında iş sağlığı ve güvenliği konusunda “örnek” durumda olduklarını belirtiyor. Çalışma Bakanlığı, yapmış olduğu son denetimlerde “iş güvenliği açısından hiçbir sorun görülmediğini” söylüyor.
Ama sonuç bu tespitleri doğrulamıyor.
İş kazalarına bu gidişle daha ne kadar insanımızı kurban vereceğiz bu belli değil...
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve ilgili bakanlık yetkilileri ile Çalışma Bakanı ve ilgili bakanlık yetkilileri derhal istifa etmelidir. Manisa Valisi, Soma Kaymakamı gibi yerel yetkililer derhal istifa etmelidir.
Maden ocağı sahibi şirket ve sorumluları hakkında derhal adli ve idari soruşturma başlatılarak gereği yapılmalı, sorumluluğu olanlar cezalandırılmalıdır.
İş sağlığı ve güvenliği yasasına aykırı davrananlara ağır hapis cezaları getirilmelidir.Yasa ve yönetmeliklerdeki eksikler giderilmelidir.
Kazada yaşamını kaybetmiş ve yaralı olan işçilerin yasal tüm hakları ve tazminatları varislerine ve ailelerine derhal ödenmelidir.
Bu ibretlik faciadan sonra ülke düzeyinde halen faaliyette olan maden ocaklarında tüm iş güvenliği önlemleri yeniden denetlenmeli ve bu denetimler sık aralıklarla yinelenmelidir. Çalışma Bakanlığı her maden ocağı için doğrudan kendine bağlı bir iş güvenliği ekibiyle denetimleri sürekli duruma getirmelidir.
Maden işçilerinin iş sağlığı eğitimleri yılda en az iki kez uygulamalı olarak yapılmalıdır.
Tüm sendikalar bu faciayı protesto etmek için hep birlikte “sessiz ölüm” yürüyüşü gerçekleştirmelidir.
Tüm bunların yapılması herkese ders olması için, facianın unutulması veya unutturulmaması için, tarihe iz bırakmak için gerekli olanlardır.
Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi Türkiye, iş kazaları sayısında ve sonuçları bakımından Avrupa’da birinci, dünyada ise üçüncü sırada, bu durum böyle giderse değişecek ve herhalde dünyada da birinci olacağız.
İnsan hayatına verdiğimiz önemin ne düzeyde olduğunun bir başka önemli göstergesi de, Türkiye iş sağlığı ve güvenliğinde bir yasaya 20.06.2012 tarihinde ilk kez kavuştu ve yasa halen tam olarak uygulanamıyor.
Bir zamanlar Tuzla tersanelerindeki iş kazalarının ölümlü sonuçları, şimdi ise Soma maden faciası yüreğimizi yakıyor.
Ancak unutuyoruz, önemsemiyoruz, yeri geldiğinde alınyazısı diyerek kendimizi teselli ederek avutuyoruz. Tüm bunların nedeni, bu ülkede insan hayatının değeri yok, insana karşı sosyal sorumluluğu gelişmiş bir devlet anlayışı yok.
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap