- 16.01.2014 00:00
2001-02 yılları ekonomik krizleri sonrası, kamuoyunda “Kemal Derviş yasaları” olarak bilinen ve 4 Ocak 2002’de TBMM’de kabul edilip 1 Ocak 2003’te yürürlüğe giren 4734 sayılı Kamu İhale Yasası’nda bu hükümet döneminde yapılan değişikliklerin sayısı 60’ı bulmuş durumda.
Yasa değişikliği yapılan maddelerin başında ise, yasadan muaf tutulacak kamu ihalelerinin belirtildiği “3. Madde” geliyor.
Bu sefer de, Anadolu Ajansı, KİT’lerin mal ve hizmet alımları, enerji kurumlarının yapacağı binalar, yasanın denetiminden çıkarılıyor.
Ayrıca, ihalelere şikâyet etme bedelini “iki kat artıran” yasa değişikliği, kamu ihale uzmanlığı için de kolaylaştırıcı düzenlemeler getiriyor. Artık, iki sınav ve üç yıllık fiili çalışmadan sonra “Kamu İhale Uzmanı” olunacak. Bir yıllığına kaldırılan değişikliğe göre, herhangi bir kamu kurumunda dört yıl çalışmış olan mimar veya mühendisler de artık uzman olabilecek.
Yasa tasarısı ile getirilmek istenen düzenlemede ise şikâyet bedellerine iki katı aşan oranlarda zamlar yapılacak. Buna göre ihalelere şikâyet etmek 3 bin TL’den başlayacak ve 12 bin TL’ye kadar çıkabilecek.
İhalelerde artık, Kamu İhale Kurulu tarafından verilen kararlarla ilgili olarak, mahkeme yerine Danıştay’a dava açılabilecek. Danıştay’ın yürütmenin durdurulması istemi hakkında verdiği kararların yanı sıra verdiği kararlar da kesin olacak. İhalelerde, Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvuru yapılamayacak.
Diğer yandan, AB müzakereleri sürecinde olan bir ülke olarak, konuya ilişkin AB Komisyonu’nun 2013 yılı ilerleme raporuna baktığımızda, kamu ihaleleri konusunda hiç de parlak olmayan saptamalarla karşılaşıyoruz.
Birlikte rapora bir göz atalım:
“Ekonomik Kriterler, Üyelik Kriterlerinin Üstlenme Yeteneği, Fasıl 5: Kamu Alımları bölümü
Genel ilkeler bakımından, üç yıldan bu yana taslak halde bulunan Kamu Alımları Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem Planı henüz kabul edilmemiştir. İstisnalar ve yerli ürün tercihleri konularının hâlâ ele alınması gerekmektedir. Uluslararası rekabete daha açık hale gelinmesine rağmen, yerli istekliler lehine fiyat avantajı sağlanması daha yaygın olarak kullanılmıştır. 2011 yılında toplam sözleşme bedelleri içinde yerli isteklilere fiyat avantajı sağlanması oranı %34 iken, 2012 yılında bu oran %41 olarak gerçekleşmiştir.
2011 yılında eşik değerin üzerinde yer alan sözleşmelerin %9’una yerli istekliler lehine fiyat avantajı uygulanırken, 2012 yılında bu oran %11 olmuştur. Yasal çerçevenin tutarlılığını sağlamak için, Kamu İhale Kanunu’nun kapsamının AB müktesebatı ile uyumlu hale getirilmesi gereklidir. (...)Türk kamu ihale mevzuatı ile AB müktesebatı arasındaki birtakım uyumsuzluklar devam etmektedir.”
Raporun Sonuç bölümü ise şöyle:
“Kamu alımları konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Kurumlar yeterli idari kapasite ile çalışmaya devam etmektedir. Türkiye’nin takvime bağlı bir eylem planını da içeren uyum stratejisini kabul etmesi ve başta istisnalar, su, enerji, ulaştırma ve posta sektörlerinde faaliyet gösteren kuruluşların alımları ile imtiyazlar ve kamu-özel işbirliği konuları olmak üzere, mevzuatını daha da uyumlu hale getirmesi gerekmektedir. Şikâyetlerin incelenmesi sisteminin halen gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu konudaki hazırlıklar nispeten ileri düzeydedir.”
Siyaset, yolsuzluklar ve kamu ihaleleri gibi bu sarmalın bizim ülkemizdeki örnekleri hemen tüm dönemlerde karşımıza hazin sonuçlarla çıktı ve çıkmaya devam ediyor.
Dünya ölçeğinde yolsuzlukları izleme ve değerlendirme kuruluşu olan Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International) 177 ülke arasında Türkiye’yi 53. sırada gösteriyor.
Bu durumun bundan başka uluslararası bir karşılığının olmaması bence normal...
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap