- 12.12.2013 00:00
1 Ocak 2014 tarihinde yürürlüğe girecek olan yeni asgari ücrete ne kadar zam yapılacağı, geçen günlerde Asgari Ücret Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı.
Bu ayın son haftasında ise, muhtemelen yeni asgari ücret açıklanarak yürürlüğe girecek.
Asgari ücret konusunda, önceki yıllarda olduğu gibi, bu yıl da sosyal taraflar ve kamuoyu, işin daha çok artış oranını ve “geçim” için yeterli olup olmadığı yanını konuşuyor ve tartışıyor olacak.
Kuşkusuz asgari ücretin artış oranı, satın alma gücü, vergilendirme yanı ve hangi sosyoekonomik kriterlere göre belirlenmesi önemsiz konular değil, ancak bir yanıyla bu tartışmalar ve itirazlar eksik kalıyor.
Neden mi?
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 12 milyon civarında işçi çalışıyor.
Bu işçilerin yaklaşık yüzde 5’i sendikal haklarını kullanabiliyor.
Konuya böyle baktığımızda asgari ücret konusu yaklaşık 11,5 milyon işçiyi ilgilendiriyor.
Diğer bir ifade ile söyleyecek olursak asgari ücret toplam nüfusun neredeyse yarısına yakın için yaşamsal önemde bir toplumsal ve ekonomik araç konumda bulunuyor.
Şimdi 11,5 milyon işçiyi, nüfusun neredeyse yarısını ilgilendiren, çalışma hayatı ve işçiler için bu kadar yaşamsal olan bir ücret, yasa gereği bir komisyon tarafından belirlenerek yürürlüğe giriyor.
Öncelikle bu komisyon, yapısı itibarı ile temsil hakkaniyeti sağlanmış, demokratik bir komisyon değildir.
İşçileri sadece Türk-İş temsil ediyor, oysaki komisyonda Hak-İş ve DİSK de temsil edilmeli.
İşverenler TİSK tarafından temsil ediliyor. Çünkü işverenler tek çatı altında örgütlenmiş durumdalar.
Ve hükümet tarafı Çalışma Bakanlığı tarafından komisyonda temsil ediliyor.
Bir diğer ifade ile komisyon yapısını değerlendirecek olursak bir işçi, iki işveren tarafı komisyonda temsil ediliyor.
Bu komisyon 11,5 milyon işçi adına oy çokluğu ile karar vererek yeni asgari ücreti yürürlüğe koyabiliyor.
Komisyon bugüne kadar ağırlıkta işveren ve hükümet tarafının ortak oyları ile karar alarak, asgari ücretleri tespit ederek uygulamaya koydu.
Yani iki işveren tarafının oylarıyla yeni asgari ücretleri belirledi.
Günümüzde asgari ücretin, —işçiler için en az değil en yaşamsal ücret olduğu hâlde—, hiçbir şekilde toplu pazarlık konusu yapılmadan ve komisyonda ise işin şeklen müzakeresi yapılarak tespit edilmesi, artık kabul edilemez bir hâl aldı.
Bugüne kadar demokratik katılım ve sendikal hakları kullanmaktan mahrum bırakılmış bir asgari ücret tespitinin sonuçları, ne işçileri ve ne de sendikaları memnun edebildi.
Bu durumun demokratik şekilde düzeltilmesi için;
1. Asgari Ücret Komisyonu’na Türk-İş’in dışında Hak-İş ve DİSK de katılmalıdır. Ancak komisyonda işçi ve işveren temsili eşitlenmelidir.
2. Hükümet tarafı komisyonda kolaylaştırıcı bir rol oynamalı, taraf olmaktan çıkmalıdır.
3. İşveren tarafı ile işçi tarafı temsilcileri yapılan toplu pazarlıklar sonucunda bir uzlaşma sağlayamazlarsa, işçi tarafı bu nedenle süreli genel grev veya genel eylem gibi çağrılar yapabilmelidir.
Böylece, asgari ücretin belirlenmesinde sendikal hakların kullanımına kapalı olan bu alanın, toplu pazarlık ve genel grev gibi hakların sendikalar tarafından özgürce kullanılmasının önü açılmalıdır.
Böyle bir yöntemle belirlenecek asgari ücret, sonuçları itibarı ile çalışanların beklentilerini karşılaması bakımından daha doğru bir seçenek oluşturacaktır.
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap