- 28.11.2013 00:00
Türkiye’nin çocukları üzerine konuşulacak çok konu ve sorunlar var.
Ancak yüreğimi en çok doğum sonrası bebek ölümleri sızlatır.
Türkiye’de doğumdan sonraki ilk bir yıl içindeki bebek ölümleri, yıllık, her bin bebekte 5,3’tür.
Türkiye, bu hâliyle 186 ülke arasında 133. sırada bulunmaktadır.
Dünyada en fazla bebek ölümleri binde 66,6 ile Afganistan’da, en düşük ise 1,9 ile İzlanda veSingapur’da olmaktadır.
AB ortalaması ise binde 2 civarında bulunmaktadır.
Çocuk sorunlarıyla ilgili duruma baktığımızda ise.
Çocuklara ilişkin küresel göstergeler, bizi bebek ölümlerinden daha da sorunlu bir tablo ile karşı karşıya bırakıyor.
Savaşlar, iklim değişikliğine bağlı çevre sorunları, yoksulluk, göç ve ekonomik kriz gibi sorunların sosyal sonuçlarına bakıldığında en fazla bedel ödeyenlerin başında çocukları ve tabii kadınları da görüyoruz.
Hemen burnumuzun dibindeki Suriye’de, sürmekte olan iç savaşta ölen yüz elli bin insanın en az dörtte birini maalesef çocuk ölümleri oluşturuyor.
Ekonomik kriz, yoksullaşma ve göç bağlamında soruna baktığımızda ise yine çocukları ve yanı sıra kadınları en mağdur olanların başında bulursunuz.
Ülkemizde ise Kürt sorununun yarattığı savaş ortamının doğal sonucu olarak ortaya çıkan bölgesel yoksulluk ve göç sorununun en çok bedelini, canları ve kanları ile yine bizim çocuklarımız ödemiş oldu.
Bugün gerek bölgeler arası gelişmişlik farkı olsun ve gerekse yoksulluk, işsizlik sorunu olsun Kürt illeri ve benzer diğer illerimiz, ortak kaderi paylaşmakta ve ağır sosyal bedeller ödemektedirler.
Bu ödenen sosyal bedellerden biri ve en önemlisi de çocuk işçiliği sorundur.
Genel olarak yoksulluğa bağlı nedenlerle ortaya çıkan çocuk işçiliğinin, ülkemizde geçmiş yıllara göre nispeten azaldığını söylesek bile, 6-16 yaş grubunda bulunan yaklaşık on yedi milyon çocuğun yüzde 6’sının ekonomik bir faaliyet içinde olduğunu görüyoruz.
Bunun anlamı, bir milyondan fazla çocuk çalışıyor demektir.
Bu çalışan çocukların neredeyse yarısı tarım sektöründe çalışmaktadır.
Özellikle mevsimlik gezici işçi olarak çalışan bu çocukların eğitim ve sağlık sorunları en başta bilinen sorunları oluşturmaktadır.
Çocuklar için bir diğer çalışma alanı ise KOBİ’ler. Özellikle montaja dayalı sanayi işletmelerinde istihdam edilen bu çocuklar da her türlü sosyal haktan mahrum durumda bulunmaktadır.
Türkiye, çocuk işçiliğinin önlenmesi için BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabul etmesinin yanı sıra, ILO’nun 138 sayılı “Asgari Yaş Sözleşmesi” ile 182 sayılı “Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimlerinin Önlenmesi Sözleşmesi”ni kabul ederek yasal ve hukuki bir altyapıya sahip olmasına rağmen, bu alanda yoğun bir idari ve kamu denetimi sorunu yaşamaktadır.
Dünyada ise çocuk işçiliği, ILO araştırmalarına göre, 5-14 yaş grubunda iki yüz elli milyon çalışan çocuğun bulunduğunu ve 12-17 yaş grubunda ise iki yüz seksen üç milyon çocuğun çalıştıkları için okula gidemediğini ortaya koymaktadır.
Özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde sık rastlanan çocuk işçiliğinin önlenmesi için BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni (ÇHS), Türkiye dâhil dünyada 193 ülke imzalamış olduğu hâlde sorunun önüne henüz geçilebilmiş değildir.
Bilindiği üzere 20 Kasım 1989 tarihi, BM Genel Kurulu’nun, ÇHS’yi kabul ettiği tarihtir. Bu gün, Dünya Çocuk Hakları Günü olarak, çeşitli etkinliklerle anılır.
Bizde de geçtiğimiz hafta bu gün anıldı.
Bu günlerin sadece anma günleri olmanın yanı sıra, sorunun çözümü için eylem günleri de olması oldukça önemli gözüküyor.
Yani bu iş çocuk oyuncağı değil...
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap