- 15.08.2013 00:00
Aslında işçi ölümleri, 80’li yılların ünlü tv dizisi Aşk Gemisi’ne mekânlık yapmış olan bir gemide olmasaydı, bu işçi ölümlerinden de kamuoyunun bilgisi olmazdı.
Olmazdı çünkü, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına göre 2012 yılında 1,5 milyon işyerinde, yaklaşık 75.000 iş kazası meydana geldi, (yalnız bu sayılara kayıtlara girmeyen kazaların ve işçi ölümlerinin sayısı dâhil değildir) ve bu kazalarda ortalama günde dört işçi hayatını kaybetti ve bundan hiçbirimizin haberi bile olmadı.
Bu nedenle iş güvenliği sorununda, genel duruma bir göz atmanın yeniden olanağı doğmuş oldu.
Türkiye, iş güvenliği alanında, Avrupa’nın en kötüsü ve Dünya İş Güvenliği Endeksi’nde ise 80’li sıralarda gezen bir ülke durumunda bulunuyor.
Ayrıca ILO (Dünya Çalışma Örgütü) verilerine göre Türkiye iş kazalarında, Hindistan ve Rusya’da sonra dünyada 3. durumda bulunuyor. Hindistan ve Rusya, ekonomi otoriteleri tarafından iki binli yılların büyüyen ve yükselen ekonomileri arasında gösteriliyor, Türkiye’de öyle.
Ancak işin bu tarafından bakıldığı zaman bu ülkeler hiç de öyle gözükmüyor.
Burada akla gelen bir soru şu, çalışanlar için güvenli ve sağlıklı bir iş ortamı sağlayamayan ekonomiler nasıl sürdürülebilir olabilir ki?
Yine ILO verilerine bakacak olursak, dünyanın genelinde de iş güvenliği sorunu oldukça kötü ve kötüye gidiyor.
Dünya genelinde her gün yaklaşık bir milyon iş kazası olmakta, bu kazalar sonucunda günde 360 işçi yaşamını yitirmekte, bir de iş kazalarının yarattığı ekonomik kayıplar var ki, bu kayıplar dünya GSMH’nın yüzde biri ile yüzde dördü arasında değişiyor.
Bir diğer ifade ile söyleyecek olursak, dünya ekonomisi 500 milyar ile yaklaşık 2,5 trilyon dolarlık bir kaynağı, iş kazaları sonucunda kaybediyor demektir.
Bu rakam Türkiye ekonomisinde, kayıp iş günü, tazminatlar dâhil nerdeyse yıllık 40 milyar doların üzerinde bir kayba neden oluyor.
Diğer yandan, iş sağlığı ve güvenliği alanında, özellikle Tuzla özel sektör gemi inşa işyerlerindeki ölümlü iş kazalarının artması sonucunda gelen, yeni yasa tartışmaları sonuç verdi ve yasa 20.06.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş oldu.
Yasa gereği üstlenilecek olan sorumluluklar, yine yasada bir yıl sonraya ertelenmişti.
Yani işverenler, yeni yasaya uygun şartları bir yıl sonra yerine getirmekle yükümlü kılınmıştı.
Ancak hükümet, kimi iş çevrelerinin iş güvenliği uzmanı, işyeri doktoru ve yardımcı sağlık personeli bulamıyoruz baskısı sonucu bundan geri adım attı.
Ve 07.07.2013 tarihinde torba yasa ile yeni bir düzenleme daha yaparak, yasadaki süreleri, 50’den az, çok tehlikeli işyerleri için 01.01.2014 tarihine, 50’den az, az tehlikeli işyerleri için de 01.07.2016 tarihine kadar uzattı.
Sizce her gün 205 iş kazası olan ve her dört saatte bir işçinin öldüğü bu ülkede bu umarsız tasarruflar ne anlama geliyor?
Sizi bilmem ama bence bu yapılanlar, özellikle KOBİ’lerde, yeterli önlemleri almamanın sonucunda, işçilerin hayatlarını kaybetmelerine neden olan işverenlerin, suç ve günahlarına gözlerini kapama anlamına geliyor.
İşçi ölümleri, bu topraklarda insan canına ve emeğine olan bakışın en dramatik göstergesidir.
İş güvenliğinde durumu iyi olan ülkelerde yasalar bizimkilerden çok daha iyi değil, onları iyi duruma getiren nedenlerin başında, insan canına ve emeğine karşı duydukları insani sorumluluğa sahip olan sosyal kültürleridir.
Ne diyelim darısı başımıza...
mustafapacal34@gmail.com
Yorum Yap