- 30.05.2013 00:00
Bir işletmede grev kararı almak ve onu uygulama durumuna getirmek için oldukça “ciddi” hesaplar yapmak gerekiyor. Sendika olarak siz bu hesapları çalışanlarla birlikte “ciddi” şekilde yapmadığınız zaman, hayat da sizi zaten “ciddiye” almıyor
Tek Gıda-İş Sendikası’nın Çaykur’daki grev çağrısından sonra, Hava-İş Sendikası’nınTHY’deki grev çağrısına da işçiler katılmadı.
Grev çağrıları ortada kaldı ve grevler fiilen yapılamadı ve işletmeler normal çalışmalarına devam ettiler.
Bu gelişmeler üzerine şimdi sendikal çevrelerde, farklı tartışmalar yapılıyor.
Bu tartışmalarda öne çıkan hâkim görüş ise “hükümetin grevleri kırıcılığı yaptığı”yönünde oldu.
Yani hükümetin grevleri kırmak için elinden geleni arkasına koymadığı iddiaları, tartışmaların hâkim görüşü hâline geldi.
Bir diğer ifade ile, bu grevlerin hükümeti oldukça yıpratacağı belli olduğundan, hükümet bu grevleri kırmak için özel çaba göstermişti.
Şimdi bu iki kamu işletmesindeki (ki burada Çaykur tamamen bir kamu kurumudur, THYise kamu ortaklığı olan bir kuruluştur) grev sürecindeki gelişmelere yakından bakmaya çalışalım.
Tek Gıda-İş, Çaykur’da hükümeti grev öncesi mevsimlik işçileri erken işe çağırdıdiye eleştirerek, hükümetin bu yaptığı girişimi, grev kırıcı olarak suçladı.
Yani Tek Gıda-İş’e göre, hükümet Çaykur’da sendika üyesi olan mevsimlik işçileri bir ay önceden işe başlattığı için, bu nedenle Çaykur’da grev fiilen yapılamamış oldu.
THY grevinde de Hava-İş benzer bir iddiada bulundu.
Hava-İş’e göre de, THY yönetimi grev öncesi yarı zamanlı uçuş personelini işe çağırarak, grev kırıcılığı yaptığını ve bu yüzden dolayı THY grevinin kırıldığını öne sürdü.
Her iki sendikamızın bu iddialarına böyle bakıldığında, haklılık yanları yok değil var gibi gözüküyor.
Evet, hükümet bu iki kamu kurumunda grev öncesi bulunduğu kimi tasarruflarla “grev kırıcılığı” yapmış gibi duruyor.
Ancak bu iki önemli kamu kurumunda sendikaların çağrısına rağmen, grevlerin fiilen yapılamamış olmasını bu iddialar açıklamaya yeter mi?
Örneğin Çaykur’da, hükümetin mevsimlik işçileri bir ay önceden işbaşı yaptırmış olması tek başına grev kırıcılık olarak görülebilir mi?
Görülebilir denirse o zaman başka bir soru gündeme gelmez mi?
Soru şu; mevsimlik işçiler üyesi oldukları sendikanın grev çağrısına, üstelik adlarına daha ileri ekonomik ve sosyal hakları talep ettiği hâlde neden peki, kulak vermediler, destek olmadılar?
THY grevinde de benzer sorular sorulabilir.
Örneğin Hava-İş, THY yönetiminin grev öncesi yarı zamanlı çalışan uçuş personeline işbaşı yaptırttığı için grevin kırıldığını açıkladı.
Peki, bu durum böyle ise, pilotlar ve kabin memurları derneklerinin greve katılmayacağız açıklamasına ne diyeceğiz.
Bu ve buna benzer sorular sorabilir ve bu grevlerin bu ve daha başka nedenlerle neden yapılamadığını sorguluya biliriz.
Ancak bence bu iki önemli kamu işletmesinde yapılamayan grevlerin sendikal harekete etkisi oldukça sarsıcı olmuştur ve bunun sonuçları daha uzun süre tartışılacaktır.
Yine bence hayata geçirilemeyen bu grevlerin başlıca nedenleri şunlardı:
Siyasi nedenler
1) Gerek Hava-İş ve gerekse Tek Gıda-İş olsun, sözleşme ve grev araçlarını işletmelerin, çalışanların ve sosyo-ekonomik durumun beklenti ve isteklerinden daha çok, hükümete karşı muhalefet yapma niyeti taşıdığı görülmektedir.
2) Her iki sendika da bu grev kararı ve sendikal tutumları ile başta Türk-İş olmak üzere, sendikal harekete bir çeşit “hükümetle karşı mücadele” mesajı vermek istemişlerdir.
Burada önerim şu; sendikalar hükümetlere karşı tabii ki mücadele edeceklerdir.
Ancak bunu yaparken soğuk savaş yıllarından kalma yöntemlerle değil de, sendikalar, hükümetlerin doğru yaptığı işlere doğru, yanlışlara da yanlış diyen bir pozisyon alırlarsa, hem çalışanların hem de kamuoyunun desteğini arkasına alır.
Benim yaklaşımım özetle böyledir.
Ne yazık ki bizde böyle olmuyor; ya yandaş sendika oluyorlar ya da körlük derecesinde muhalefet yapıyorlar.
Bunun dışında talepler, zamanlama ve koşulları ve çalışanların beklentilerini iyi hesaba katmak gerekir.
Sendikal nedenler
1) Her iki sendikanın da yukarıdaki nedenlerin yarattığı geçici körlük yüzünden, çalışanların, sendikal hareketin ve kamuoyunun eğilimlerini ölçmeye ihtiyaç duymadığı anlaşılıyor.
2) Her iki sendikanın da sözleşme ve grev sürecinde almış olduğu kararlara çalışanları katmakta fazlaca istekli olmadığı gözüküyor.
Yani katılımcı, demokratik sendikacılık ölçülerine uyulmadığı anlaşılıyor.
3) Her iki sendikanın greve neden olan öncelikli sözleşme talepleri var ki, Hava-İş’in daha önce grev yasaklarını protesto ettikleri için işten atılan 305 personelin işe geri alınması talebi ile Tek Gıda-İş’in ağırlıkta geriye dönük sendika aidatlarını elde etme amacı taşıyan, kimi ilave sosyal hak taleplerinin, anlaşılan o ki çalışanlar arasında destek görmediğidir.
Bir de çalışanlar gözünden grev çağrısının etkilerine bakmak lazım;
1. Genel olarak sendikal hareket zaten zayıflıyor.
Başta sendikal hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ve kullanılmasının engellenmesi olmak üzere pek çok nedeni var.
Ancak sendikaların iç yapılarının demokratikleşmesi ile sendikal politikalarının yenilenmesi ve yeni tür mücadele araç ve yöntemleri ile mücadeleci sendikacılık formasyonunu değiştirmesi, bölgesel ve küresel dayanışma ağını geliştirmesi gibi kendinden kaynaklanan daha önemli sorunları da var.
Sendikal hareketin zayıflamasında önemli rol oynayan faktörlerin başında neo-liberal ekonomi politikalar üzerinden yaşanan küreselleşme ile işsizlik ve işten atılarak işsiz kalma korkusu geliyor.
Bunun anlamı şu; bir işletmede grev kararı almak ve onu uygulama durumuna getirmek için oldukça “ciddi” hesaplar yapmak gerekiyor. Sendika olarak siz bu hesapları çalışanlarla birlikte “ciddi” şekilde yapmadığınız zaman, hayat da sizi zaten “ciddiye”almıyor.
2. Gerek Çaykur ve gerekse THY kendi sektörlerinin ücret ve sosyal haklar bakımında“iyi” işletmeleri, bu tür işletmelerde alınacak grev kararlarında duruma iki şekilde bakmak lazım:
a) İyi haklara sahip olan çalışanların, işini kaybetme endişesini anlamak lazım,
b) Haklar bakımında “iyi örnek” olan işletmelerde, sendikalar örgütlü durumunu kaybetmesinin sonuçlarını iyi hesaplaması lazım.
Sonuçta bu önemli işletmelerde sendikalarımız tarafından alınan grev kararlarına işçiler katılmadı, alınan grev kararları uygulanamadı.
Bu durumun sonuçları tüm sendikal hareketi olumsuz etkiledi ve zaten zorda olan durumumuz bu tür yanlış kararlarla biraz daha zora girdi.
Şimdi sıraya metal işkolundaki grevler girdi.
Umut ediyorum ki burada da aynı yanlış yapılmaz.
Yorum Yap