Murat BELGE
Murat BELGE Gazete: T24 & BİRİKİM

Cami ve mimarlık

  • 27.07.2012 00:00

 Bir süreden beri bir “cami” konusu gündemde; daha doğrusu “camiler” gündemde. Bir yanda “muhayyel ve mutasavver” aşamada olan Çamlıca Camii, bir yanda o “mutasavver” olmaktan çıkarsa neye benzeyeceğine dair ipucu veren bitmiş Ataşehir Camii; hattâ şimdilerde Arap Camii de ne olduysa devreye girdi.

Ataşehir’deki cami hakkında epey yazılıp çizildi (ve konuşuldu), onun için şimdi benim söyleyeceklerim de “tekrar” kategorisine girecek. Ama ben de bunları söylemeden edemeyeceğim. Konu, eldeki maddî imkânlar, malzeme vb. ile bunları insanın nasıl kullandığı, bundan nasıl sonuçlar çıkardığı. Türkiye’de “cami” dediğimizde aklımıza hemen Mimar Sinan adı geliyor çünkü bizim kendi kültürümüz içinde “en güzel” olarak bellediğimiz camilerin mimarı o.

Sinan o görkemli ve güzel camilerini taşla inşa etti. Taşla ve harçla. Elindeki maddî imkân, kullandığı teknoloji buydu. O imkânlar ve o teknolojiyle yaptıkları, mühendislik açısından son derece başarılı, estetik açısından da harikaydı.

Yıllar önce Konya’da “İslâmcı” denecek bir arkadaşla tanışmıştım. Şu şimdi yazdığım konu açıldı. “Bugünün inşaat teknolojisi varken Sinan’ın camilerini yeniden üretmek anlamlı değil” görüşünü savundum. O ise, bunun olabilecek en güzel form olduğunu, dolayısıyla ondan uzaklaşmamak gerektiğini savundu.

“Muhafazakârlık” bu işte! “Bundan daha güzeli yapılamaz” diye karar verip bunu ilân ediyorsunuz ve hayal gücünün, yaratıcılığın, her şeyin önünü tıkıyorsunuz. Sinan’ın taşla ördüğü kubbeyi betonarmeyle taklit ediyorsunuz. “Betonun bana verdiği imkânlarla caminin mimarisine ne gibi yeni biçimler ekleyebilirim?” diye düşünmeyi yasaklıyorsunuz.

“Estetik” denen şeyi de bir nicelik sorununa indirgemekten bir rahatsızlık duymuyorsunuz. Boyu kaç metre olacak, kaç kilometreden görünecek? Kaç minaresi olacak?

Tek kelimeyle: acıklı.

Hayran olduğu şeyi anlama yeteneğinden yoksun olmak, gerçekten acıklı.

Estetiği metre hesabına vurmak, gerçekten acıklı.

Yukarıda, “muhafazakârlık bu işte!” demiştim. Ama buna gerçekten muhafazakârlık da denebilir mi? Gerçekten muhafazakâr olmakta kararlıysan, betonarme kullanmayı da reddetmelisin. Neyse bunun geleneksel malzemesi, onunla çalışmaktan vazgeçmemelisin. Ama, hayır; bu öyle bir muhafazakârlık da değil. Bu, “işine geldiği gibi” muhafazakârlığı.

Ataşehir’de yapılan camiyi fotoğraflarından gördük. Fotoğraf, “mimarî strüktür” hakkında yeterince fikir verir. İlle kendisini görmek gerekmiyor. Nitekim vereceğini verdi.

Sinan, sonraki büyük, anıtsal camilerin ufak tefek rötuşlarla yeniden üretildiği dört yarım kubbeli kare planını Şehzade’de icat etti ve bir daha tekrar etmedi. Altıgeni icat etti (Ataşehir bunu “taklit” ediyor): Molla Çelebi’de, Kadırga Sokollu’da, Kara Ahmed Paşa’da imkânlarını denedi. Valide-i Atik’te şahikasına ulaştı. Sekizgen modeli Azapkapı Sokollu’da, Rüstempaşa’da olgunlaştırdı, Selimiye’de şahikasına ulaştı. Bazı eski modellerle de oynadı: Sinanpaşa’da Üç Şerefeli, Kılıçalipaşa’da Ayasofya, Piyalepaşa’da Ulucami planları üstüne deneyler yaptı.

Bu büyük adama saygımızdan Kocatepe’de, Selimiye’yi betondan inşa ettik. Ama kaloriferli ve asansörlü bir Selimiye yaparak modernizmi de elden bırakmadık. Şimdi onun yenileri sırada.

Acıklı!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums