Murat BELGE
Murat BELGE Gazete: T24 & BİRİKİM

Muhalefetin basacağı yer

  • 9.02.2014 00:00

 Dünkü yazımda, 1920’lerde Osmanlı enkazı içinden kurulan Cumhuriyet’in, her türlü kaza belâ karşısında, nihaî sigortasının Silâhlı Kuvvetler olduğunu söylemiştim. Bu, kurucuların oturup aralarında konuşarak karara bağladıkları bir şey değildi elbette; fiilî durumunun sonucuydu ya da yansımasıydı. Bunu yapacak başka bir örgütlü güç zaten yoktu.

Bu ataerkil kurucu zihniyet, kendisiyle kurduğu toplum arasındaki ilişkinin aşağı yukarı ebediyen böyle süreceğini varsaymıştı; çünkü o aşamada, bunun gelecekte nasıl, nereye doğru evrileceğine dair bir tasavvur geliştirmesine imkân yoktu. Çocuklarının büyüyeceğini, büyüdüğünü akıl edemeyen anne babalar gibi, “toplumu kurtarma” işini kendi üstlerine aldılar. Toplumun kendini kurtarmasının aracı olarak kurumlara gerek duymadılar “ben varken...”

“Evveliyatı” var ama AKP’den başlayalım. İç, ama daha çok dış dünyadaki gelişmeler sonucunda bu tarihî oluşum, miadını gecikerek doldurmuştu. Dünyayı ve ülkeyi iyi izlemiş, doğru analiz yapmış ve bunlar üzerinden toplumla anlamlı bir iletişim kurmuş bir “sol” bulunmadığı için, bu vesayet yapısına ve kurumlarına son verme işlevi AKP’ye kaldı. O da, her şeye rağmen o eski rejimin içinde biçimlenmiş Selâmet- Refah vb. çizgisinin içinden doğmuştu ama yeni dünyaya açılan duyargaları o çizgide olduğundan çok daha iyi çalışıyordu. Yeni dünya ile kurduğu ilişki, bence, gene sağlam bir düşünsel temele ya da sosyo-politik analize dayanmıyordu. Sezgiseldi. Ama Selâmet- Refah çizgisinin hiçbir zaman erişmediği bir “isabet” düzeyini bulmuştu. Böyle olmasında, Türkiye toplumsal yapısında bu zamanlara kadar fazla varlık gösterememiş ya da varlığını daha ileri, demokratik bir yapılanmanın harcına katamamış kesimlerin kısmî bir olgunlaşma düzeyine gelmelerinin de payı vardı. “Anadolu sermayesi” deyip duruyoruz, örneğin. Anadolu sermayesi Refah’tan gelen ama onu aşan bir siyasî oluşumu bağrına basabilirdi. Ama Anadolu sermayesi bir yandan da Avrupa ile sıkı ekonomik bağlar kurmuştu. Onun için, “Zenginler Kulübü” türünden dogmatik yaklaşımlar bu kesime ters gelirdi. Sonuç: AKP’nin (başlangıçtaki) Avrupa politikası.

AKP iktidarı, toplumun “AKP’li” ya da “AKP’ye razı” kesimlerini otomatikman “muhalefet” konumuna getirdi. Bu da, doğal olarak, kendi içinde çok-parçalı bir muhalefetti.

Muhalefetin muhalefet etmesi kadar doğal bir şey olabilir mi? Bir kere, bir siyasî parti iktidar olamamışsa, otomatikman muhalefettir; ama AKP’nin içinde muhalefet etmesi gereken birçok şey, örtük ya da belirtik, o ilk günde de vardı.

Ama neye muhalefet edeceğiz? Nereye varmak üzere muhalefet edeceğiz?

Türkiye, son kertede, son analizde, kendi tarihiyle mücadele etmek durumunda kalmıştı. Belirli bir dünyada varolmak üzere kurulmuştu ve artık o dünya değişmişti. Değerleriyle, ilkeleriyle, hedefleriyle, farklılaşmış bir dünya kurulmaktaydı. Hâlen de öyle, bu süreçler öyle kolay sonuçlanmaz. Burnumuzun dibinde, Ortadoğu’da olanlar da, o global” süreçlerin bir kısmı, buraya özgü olanları.

Yani, AKP iktidarına karşı mücadele verelim, muhalefet edelim: ancak bunu yaparken ayağımızı nereye basacağız? Bu kurulan dünyanın henüz şekillenmekte olan yeni kurumlarının ikliminden mi konuşacağız? Yoksa yeniden “başa dönme” kavgası mı vereceğiz?

Hepimizi tarih biçimlendiriyor. “Her şey değişmeli!” diye ortaya atılan kişinin dilindeki o “her şey” dahi, özgül bir tarihî sürecin biçimlendirdiği “her” şey. Bu, Türkler için de böyle, Kürtler için de. “Sağcılar” için de “Solcular” için de; Müslümanlar için de, Kemalistler için de.

Bu öbeklerin ya da çizgilerin 2000’li yılların başında aldıkları tavırlarda, “eski dünya koşullanmaları” ağır bastı. Derece farkları var, o tarih bazıları için daha ağır, bazıları için daha hafif pranga.

Bugüne kadar kavga, benim “sigorta” metaforumdan bakılınca, “Biz eski sigortamızdan memnunuz, değişmesin” diyen ve üç aşağı, beş yukarı, Silâhlı Kuvvetler vesayetinde yaşamaktan medet umanlarla, “Yenileşmenin badireleriyle boğuşmayı göze alarak özgür, demokratik bir topluma doğru yelken açmalıyız” diyenler arasında geçti. Bu kavga, iktidarla muhalefet arasında geçen kavgadan daha köklü eğilimlere dayanıyor.

Bu yeni toplumun “sigortası” ne olacaktır, onu şimdiden bilemiyorum. Eskisi olmaması gerektiğini biliyorum. Demokrasi mücadelesi, kurumlarını da yaratır, diyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums