- 4.01.2014 00:00
Son TIR skandalı üzerine “Bu da tüy dikti” diyebiliriz. Ama manzaraya şöyle bir nazar atfetmekle edinilen izlenim, henüz dikilecek epey tüy olduğu yönünde. Onun için acele etmemeli ve “tüy dökme” mevsiminin sonunu beklemeli.
Olayın kendisi, yani böyle kamyonun Suriye’ye gidiyor olması yeterince vahim: içinde “devlet sırrı” taşıyan bir kamyon sözkonusu. Bunun uluslararası yankıları, içeride yaratacaklarından çok daha ciddi olacaktır (zaten içeride “Türkmenler’e” diyorsunuz, konu kapanıyor). Walker Bush’un “rogue state” diye bir tanımı vardı, Saddam’ın Irak’ı, Kaddafi’nin Libya’sı gibi ülkeler için kullanırdı. Ortadoğu’nun yeni siyasî yapılanmasında, “kişilikli dış politika” yaptığımız iddiası ile giriştiğimiz işlerde, biz de böyle bir unvan edinmeye aday olduk gibi görünüyor. Bu yemeğin yanında giden garnitür, “iç ve dış mihraklar”, “başarımızı kıskandılar” vb. edebiyat da zaten devam ediyor. Bütün dünya bize düşman!
Ama olayın iç yapılanma üstündeki etkileri de vahamet skalasında daha aşağı kalmıyor. Kimin neye yetkili olduğunun kuralı muralı kalmadı.
İlk yolsuzluk iddiasıyla çeşitli polis müdürlerine işten el çektirilirken bir de acele nizamname hazırlanmış, “amire bilgi verme” kuralı falan, gene hukukla oynanmıştı. Aslında bu, öyle bir düzenleme olmadığının itirafıydı. O halde, olmayan bir yönetmeliğe göre bazı memurlar cezalandırılmaktaydı. Bu da zaten hukukun çiğneniyor olmasının göstergesiydi.
Derken bu hazırlanan talimatname de Danıştay’dan geri geldi. Ama uygulama, o geçerliymiş anlayışına göre yürütülüyor. Bu son olayda kolluk kuvvetlerinin savcı dinlememesi bunun örneği. Hani dünyada sivil örgütler var, “Sınır Tanımayan Doktorlar, Gazeteciler” gibi. Bizde de “Savcı Tanımayan Polisler, Jandarmalar” gibi “sivil” dernekler kurulabilir. “Endaze Tanımayan Başbakan”ların, “Ölçü Bilmeyen Hükümet”lerin varolabildiği toplumların “sivil” örgütleri de böyle olur.
Bir yandan bu ortamı yaratırken, bir yandan da “Askere kumpas kuruldu” diyebilmek bir başka maharet gerektiriyor. AKP seçim kazanıp hükümet kurunca, bir “darbe sath-ı maili”ne girmiştik. Yıllarca ülkede bundan daha ciddi sorun olmadı ve uzatmayalım sonunda bildiğimiz manzara ortaya çıktı. Ben bunun da parlak bir manzara olduğu kanısında değilim ama şu anda konu başka. Askere kumpas kurulduysa, o işi hep birlikte götürdünüz. Kumpas kuranlar bu işleri yaparken siz balığa mı çıkmıştınız, iskambil mi oynuyordunuz? Öyle ise, gene sorumlusunuz, lakaytlığınızdan ötürü. Yok, lakayt değildiniz, işinizin başındaydınız, öyleyse nasıl kumpasın farkına varmadınız, el koymadınız? Devletin bu derece önemli bir kurumuna karşı birileri kumpas kurmuş, siz hükümetsiniz, ama bunu ortaya çıkaramıyorsunuz; bu “gaflet” istifa için gerekli bir neden değil midir?
Yani, bir “debelenme” ki, gittikçe daha fazla batırıyor. Kolunu ağdan kurtarmaya çalışırken bacağını da kaptırıyor.
Bir iktidar kavgası olmakta. Bunu görmemek mümkün değil. Ama bu kavganın, sözgelişi herhangi bir meyhanede, sokakta vb. çıkmış bir kavgadan farkı yok. Yani, hukuktu, kuraldı, ölçüydü, böyle şeyleri hesaba katmak bakımından farkı yok. Ama burada dövüşenler mafya falan değil de, siyaset adamları, bürokratlar vb. olduğu için, biri rakibine bir yumruk atmayı başardığında, Hukuk iki yumruk yemiş oluyor. Sonunda kim, nasıl kazanır, tahmin edemiyorum, ama ilk hastanelik olacak, Hukuk’tur.
Dolayısıyla da, kim kazanacaksa, kazanacağı Pirus zaferidir.
Kaybedense, o da baştan belli. Elini değdirir gibi olduğu demokrasiyi yeniden kaçıran Türkiye.
Yorum Yap