- 29.12.2013 00:00
“Rölans yapmak”... Bir poker terimi. “Artırma” anlamında bir söz. Poker de tabii kendine göre ciddi bir çatışma, mücadele içeren bir oyun. Başbakan birkaç gün önce “İstiklâl Savaşı” deyince, “rölans” yapmış oldu. Bu mücadele “şu” değil, “bu” değil, ya ne? “İstiklâl Savaşı”!
Durumu böyle adlandırmanın sağladığı bir yarar olsa gerek. Bu ne olabilir. Herhalde Başbakan’ın kendi “cephe”si olarak gördüğü, “benimkiler” dediği safta duranlar üzerinde meydana getireceği ajitatif etkidir. Herhalde onlara girdikleri mücadelenin bir ölüm kalım savaşı olduğunu anlatma hedefini gütmektedir. Böylesine önemli bir mücadele için gerekli ruh halini yaratmayı amaçlamaktadır.
İslâmcı kesimin bunca yıldır başvurmaktan vazgeçemediği demek ki bir inandırıcılığı var “mağduriyet” edebiyatına da gönderme yapmış oluyor. Bu memlekette Batıcılar ki emperyalizmin hizmetkârlığını yaparlar sizi esir gibi yaşattılar. Kurtuluşunuzun kapısını biz açtık. Onun için şimdi bizi yok etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla bu bir ‘istiklâl savaşı’dır. O halde, arş yiğitler vatan imdadına!”
Böyle terimlerle yürüyen bir stratejinin başarılı olması yani böyle bir ruh halinin yaratılmasını kastediyorum, o ruh haliyle yapılacak işleri hiç düşünmeden yeterince korkutucu. Tam bir gözü karalık yaratmaktır bunun sonucu. Başbakan’ın bu “istiklâl savaşı”nda karşısında yer alan cephenin de benzer ajitasyon teknikleri olmalı. Demek ki durum daha da korkunç.
Kime karşı veriliyor bu istiklâl savaşı? Düşman kim? Şu günlerde birçok kişi, yazdığı yazılarda bu soruları sordu; böyle bir dil kullanmanın, böyle bir duygu yaratmaya çalışmanın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmaya çalıştı. Bunları tekrarlamaya gerek yok.
Başbakan, bu son cihadında, Fethullah Hoca ve onun cemaati ile çarpışıyor. Dolaysız hasmı bu. O halde, Gülen cemaatine karşı mı “istiklâl savaşı” içindeyiz? Üç gün öncesine kadar can ciğer kuzu sarması olduğumuz kesim?
Herhalde değil. Daha doğrusu, yalnız onlar değil. Geri planda, adına ne diyeceksek, CHP mi, Başbakan’ın deyimiyle “Eski Türkiye” mi, Kemalistler mi, yani bu “Müslüman millet”in “istiklâl”ini elinden almış olan kesim duruyor olmalı.
Başbakan’ın “cephe genişletmemek daha mantıklı olur” türünden bir kaygısı yok görünüşe bakıldığında. “Hepiniz birden gelin!” havasında. Dolayısıyla o geri planda duranların geri planında duranlara da meydan okuyor. Onlar da Amerika, Avrupa Birliği, emperyalizm, Hıristiyan dünya ve saire olsa gerek. Yani “Eski düşmanlar, eski düşmanlar” şarkısının “eşhas”ı.
Peki, bütün bunların bugün yaşanan olaylarla bir ilgisi var mı? “Yok” diye kestirip atamayız. AKP 2002 seçimini kazanalı beri onları başta Başbakan yok etmek, ülkeden kazıyıp atmak için hop oturup hop kalkanlar elbette var. “One minute” çıkışından beri izlenen “dış politika” çizgisinin Amerika’da ve genel olarak Batı dünyasında büyük bir mutluluk yaratmadığını söylemek, bir “sır” açıklamak değil. vb.
Ama Başbakan’ın bunları, bu gerçek olgu kırıntılarını biraraya toplayarak kurduğu ve bizlere gösterdiği resim bir çarpıtma. Burada, Başbakan’ın keyfine göre, bazı olgular dev aynasında büyütülmüş bir halde sunulurken, bazı olgular da tamamen silinerek resimden çıkarılmış. Dolayısıyla resim bir gerçekliğin resmi olmaktan çıkmış; gerçekliğin, gerçeküstücü bir ressam tarafından üretilmiş fantastik bir yorumu. Ve en az bir “kâbus” kadar korkutucu.
Ama zaten bir Başbakan’ın böyle bir “yol haritası”na bakarak siyasî mücadele vermeye başlaması da, bir kâbus kadar korkutucu. Bu iş daha nerelere varır, bilemiyorum, bir tahminde de bulunamıyorum, ama zaten şu geldiği yer yeterince berbat.
http://www.taraf.com.tr/murat-belge/makale-istiklal-savasi.htm
Yorum Yap