Murat BELGE
Murat BELGE Gazete: T24 & BİRİKİM

Çoğunlukçuluk

  • 29.10.2013 00:00

 Başbakan, “Madem diktatörmüşüm, seçimle indirsinler beni,” demiş. Bu bir paradoks tabii. Diktatör denen adam, tanım gereği, “seçim”le indirilmez. Başbakan da zaten bunun bir paradoks olduğunu bilerek söylüyor. Seçimle indirilmeyeceğine göre, “demek ki diktatör değil” diye düşündürmek üzere.

Seçime daha epey var ve yerel seçimi, Cumhurbaşkanlığı gibi evrelerden geçileceği için, oraya doğru uzanan yol bir hayli engebeli. Ama, seçim olduğunda, AKP’yi sollayıp “birinci” parti durumuna gelecek bir parti olduğunu düşünüyor musunuz? Ben düşünemiyorum. Bu da, geçenlerde yazdığım (aslında herkesin yazdığı ve düşündüğü) muhalefet yokluğuna bağlanıyor. Bu da öncelikle CHP ile ilgili bir durum.

Başbakan tabii bunun da farkında ve bu son konuşmasında da görüldüğü gibi, sevmediği, hoşlanmadığı ne varsa, CHP’ye mal etmek taktiğini uyguluyor. Örneğin son günlerde ODTÜ olayı çıktı. Başbakan, bunu CHP’ye, “milletvekili kisvesi altındaki militanları”na bağlıyor ve oradan “Yol Vergisi”ne kadar gidiyor. Orada CHP’li milletvekilleri olabilir, ama Melih Gökçek’in “ağaç operasyonu’na karşı çıkan herkesin CHP’li olduğunu düşünmek için bir neden yok. CHP’den hiç hoşlanmayan ama ağaç kesilmesini protesto eden vardır, CHP’li olmaksızın AKP politikalarına muhalefet eden de vardır, türlü türlü insan vardır. “Bana ve yaptığım işlere karşı çıkan varsa o kişi mutlaka CHP’lidir” demek doğru bir tesbit değil (kaldı ki, CHP’li olsa ne fark eder; ama şimdi onu geçelim). Anlaşılan, Başbakan, CHP’nin toplum nezdindeki antipatik imgesinden yararlanmak istiyor. CHP de, o antipatik imgeyi güçlendirmek üzere, elinden geleni yapıyor.

Şimdi, gelelim yeniden, Başbakan’ın meydan okumasına: “Ben diktatörsem, seçim var, buyurun seçimle düşürün.” Bunun arkasından da ekliyor: “Biz sandıktan çıkan sonuca itaat ederiz; ama millet bize ‘kal’ derse millet dışında hiçbir odak karşısında boynumuzu eğmeyiz...”

Başbakan bu “çoğunlukçu” anlayışını ısrarla sürdürüyor ve demokrasinin aynı zamanda azınlıkların haklarını korumak olduğu yolunda uyarıları duymazlıktan geliyor. Arada bir, “Biz, bize muhalif olanların da partisiyiz” retoriği yapıyor, ama, Aleviler, Kürtler, bu retoriğin gerçeklere, olgulara dayandığına inanmıyorlar.

Örneğin, geçmişten bugüne CHP’de kendini gösteren “yukarıdan” tavrı eleştirmek için, “Kendilerini Cumhuriyet’in yegâne sahibi zanneden, diğer herkesi dışlayan, farklı olanı asimile etmeye çalışan zihniyet artık tarihî bir yenilgi aldı” diyebiliyor Başbakan. Bu sözlere katılırım, aynısını ben de söylerim. Ama bunları söyleyen Başbakan iki gün önce “İmralı’ya kimin gideceğine tabii ki biz karar veririz. Herkes haddini bilsin” diyebiliyorsa, bunu da “barışçı çözüm” adını verdiğimiz bir sürecin bir aşamasında söyleyebiliyorsa, bu işte bir tuhaflık olduğunu görmemek mümkün değil. Bu “had bildirme” üslûbunun haddi hesabı yok, ülke bir yana dünyada da Başbakan’ın öfkesini tatmayan (fani ya da fena bulmuş) kimse kalmadı.

Şu “asimile etme” konusunda, onun nesnesi olabilecek (yani, aslında, olmuş) kesimler ne diyorlar? Aleviler “cemevi” denen kurumu kendi ibadethaneleri olarak görüyorsa, Alevi- olmayan birileri de, onlara, “Hayır, cemevi ibadethane olmaz. İbadethane, yalnız ve yalnız camidir” diyorsa, bunun adı nedir? Kürtlere, “asimilasyon” sözünün arkasından, “Gelin, bu oyunu beraber çözelim” çağrısında bulunuyor Başbakan. Çok iyi. Ama Kürtler, yıllardır uygulanmış “asimilasyon politikası”nın önemli bir kısmının dillerinin unutturulma çabası olduğuna inanıyorlar. Başbakan ne diyor bu dilde eğitim hakkında?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums