Murat BELGE
Murat BELGE Gazete: T24 & BİRİKİM

Avrupa Birliği

  • 16.10.2012 00:00

 Türkiye’nin AKP öncesi dönemlerinde en sık tartıştığımız konulardan biri, muhtemelen birincisi, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiydi. O zamanlar Türkiye “irtica” tehlikesiyle karşı karşıya değildi henüz. Ama AB’ye de dost gözle bakmazdı o günlerin “laik” siyaset ve devlet adamları. AB’ye en ciddi muhalefet Silâhlı Kuvvetler’den gelirdi. Bu, daha çok emekli generaller ağzından dile getirilirdi ama zaman zaman muvazzaf generaller de, Tuncer Kılınç gibi, karoya katılır ve Avrupa yerine Rusya ile İran’a yaklaşmanın daha doğru olacağını söylerlerdi.


AKP çok kişiyi şaşırtan bir tavırla açıkça “AB’ye üyelik” taraftarı bir politikayla işe başladı. Bu politika AB tarafından da bazı önemli adımların atılmasını sağladı. Ama burada AB’ye girme fikrinden nefret edenler olduğu gibi orada da Türkiye’nin AB’ye girmesine tahammül edemeyecekler vardı. Kıbrıs iki tarafa da yardımcı oldu. Avrupa sağı Sarkozy gibiler çevresinde toplanıp direnişini takviye etti. Erdoğan hükümeti de başlangıçtaki enerjisini kaybetti.

Görünen o ki Tayyip Erdoğan dışında bir AKP yok; Tayyip Erdoğan’ın onaylamadığı bir söz, bir görüş çıkamıyor oradan. Tayyip Erdoğan’ın ise sevdikleri ve sevmedikleri, güvendikleri ve güvenmedikleri var. Güçlü –ve doğru olduğundan şüphe etmediği– bir itikadı var. Kişisel duygularına göre hareket etmekten çekinmesi ve kaçınması gibi bir tavrı ise yok. Bazı “Avrupalı” siyasetçilerin gösterdiği (bana göre de) çirkin, dışlayıcı tavırlara küsebiliyor, “ben seni hiç tanımayrum” tavrına girebiliyor. Bunlar zaten onun en “halis” inançlarını doğruluyor bir yandan.

Dolayısıyla, “Onlar ne yaparsa yapsın, bizim AB politikamız bellidir” sözünü daha bir süre işitmeye devam ettik. Bir süre sonra bu da işitilmez oldu. Derken, kriz Avrupa’yı vurduğundan beri, “Avrupa zaten ne ki? Kaç paralık değeri var ki?” söylemi patlak verdi. Yere dosya atmak gibi, Egemen Bağış’ın “Avrupa Parlamentosu’nu ciddiye almayacağım” sözü gibi davranışların sırası geldi.

Bu arada Fransa sağının önemlilerinden Lamossoure da kalkmış, iki tarafın da “Türkiye AB içinde olmamalı” noktasında uzlaştığını ve böylece “Türkiye sorunu”nun ortadan kalktığını söylüyor.

Türkiye’de AKP gün geçtikçe Kemalistler’in savunduğu mevzilerde nöbet değişikliği yapıp oralara ısındığı için, çok şaşırtıcı bir durum yok ortada. “Buranın sağcısı artık benim” diyor. Türkiye’nin Avrupa dışında tutulması siyaseti de iki taraf açısından bir “sağ” siyaset. Sonuç olarak, “durum devam ediyor”, birkaç küçük rötuşla.

Avrupa solu, Türkiye’nin üyeliğini isteyen ve savunan solcular, Yeşiller, liberaller vb. AKP’nin erken iktidar yıllarının icraatını, özellikle de Türkiye’nin darbe geleneğiyle, bunu yöneten güçlerle mücadelesini onaylıyor, beğeniyorlardı. Ama şimdiki dindarlık yarışını, 4+4+4’ten kürtaj konusuna, “dindar gençlik yetiştirmek”ten içki politikasına, heykel estetiğinin “tek seçiciliği”nden Suriye’de Müslüman Kardeş yandaşlığına, daha bir yığın tutuma uzanan bu “yeni AKP, yeni Erdoğan” fenomenine takdirle bakacak hâlleri yok. Tabii Erdoğan ve çevresi de “Bana ne onlardan? Onların beğenmesine mi kalmışım?” demeye derhal hazır.

Tam bu aşamada AB’ye Barış Nobeli verilmesi ilginç oldu. Nobeller zaten hep, “bizim sevmediklerimiz”e verildiği için, Erdoğan’ın ve partisinin de bundan etkilenmesini falan hiç beklemiyorum. Erdoğan bugünkü üslûbuyla ancak “Kavgacılık Nobeli” verirlerse, onu kabullenebilir.

Ama bizler için belki bir uyarıcı olur bu ödül. Çünkü biz çoğumuz da, genel atmosfere uyup, bu dünyada AB diye bir şey olduğunu unutur gibi olmuştuk.
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums