- 18.05.2012 00:00
Simon Kuper "Futbol asla sadece futbol değildir" derken çok haklı. Futbolun, futboldan başka her şey olduğunun en canlı kanıtı Türkiye.
Devlet-toplum ilişkisinin otoriter yapısı sadece siyasal ve ekonomik alanlarda sorunlar ürettiğini söylemek eksiklik olur. Futbol için de bu geçerlidir. Hatta futbolun Türkiye'de işlevlerinden birisi de mevcut devlet-toplum ilişkisinin meşruiyetini sağlamanın toplumsal meşruiyet aracı ve "millilik" üzerinden ideolojik araç olmasıdır.
Bu yüzden Türkiye'de futbol, futboldan çak daha fazla şeydir. Futbol sosyolojidir, ekonomidir, siyasettir ve daha pek çok şeydir.
12 Mayıs akşamı Türk futbol tarihinin en önemli derbilerinden biri oynandı. Normal ligi ilk iki sırada bitiren Galatasaray ve Fenerbahçe, 3 Temmuz sürecinin sakat doğumlarından biri olan "Play-off" ucubesinin son maçında karşı karşıya geldiler. Maç berabere bitti ve Galatasaray şampiyon oldu. Maç sonucunda takımımızı alkışladık ve tribünlere çağırdık. davet ettik. Aykut Kocaman, Fatih Terim'i, futbolcularımız Galatasaraylı futbolcuları tebrik etti. Stadın büyük kısmı boşalmıştı ki, Türk Telekom tribününde az sayıda seyirci ile polis arasında başlayan gerginlik önce saha içine, sonra da stat dışında taştı ve istenmeyen görüntüler ortaya çıktı.
Ortaya çıkan görüntüleri tasvip ediyor muyuz?
Elbette hayır.
Buna yol açan kim(ler)se bulunmalı ve kanun önüne çıkarılmalıdır.
Burada kritik soru şudur; "Bu olaylara yol açan sadece taraftarlar mıdır yoksa güvenlik kuvvetlerinin de payı var mıdır?" Eğer bu istenmeyen görüntülerin yaşanmasında kusur taraftardan çok güvenlik kuvvetlerinin ise o zaman da taraftara yapılanın aynısı güvenlik kuvvetleri için yapılmalıdır. Ortaya çıkan görüntülerden dolayı Fenerbahçe taraftarını "holigan" ilan ederek medya linci yapmak en hafif deyimle kolaycılık olur. Birkaç ay öncesine kadar oturduğum mahalleden dolayı polisin gazına şerbetli olduğum için olsa gerek stada girene kadar üç kez maruz kaldığım gazdan az etkilendim. Güvenlik kuvvetlerinin gaz operasyonu maçtan sonra değil, maçtan önce de vardı.
Çünkü bu olayların daha ağırlarını gerek bu sezonda gerekse geçtiğimiz sezonlarda; Bursa'da, Trabzon'da, Diyabakır'da yaşadık.
HEDEF FENERBAHÇE OLDU
Maçın bitmesinden sonra başlayan olayların bu kadar büyümesinden sonra sadece taraftarı suçlamak ve onu kurban etmek yerine bu olayların "nedenleri" üzerine düşünmekte fayda var.
Fenerbahçe, 3 Temmuz sürecinin neredeyse en büyük mağduru oldu. Yaşanan tüm olumsuzluklara ve belirsizliklere rağmen futbolcusundan teknik heyetine, taraftarından yönetimine kadar kenetlenen Fenerbahçe bu sen büyük bir başarı elde etti. Ligi 1 puan fark ikinci bitiren Fenerbahçe, önceki gece de güzel bir futbol ve güzel 4 golle Türkiye Kupası'nı aldı.
3 Temmuz sürecinden sonra Türkiye'de taraftarlık duygusunun sorunlu olduğunu dile getirdim. Taraftar olarak futbol seyrederken eğlenmiyoruz, tek hedefimiz kazanmak. Taraftarın kazanma hırsı ile bu kadar tutuştuğu ortamda; kulüp yöneticilerinin kazanmak için farklı yollara başvurması neredeyse doğal hale geliyor. Türkiye'de eğer şike varsa, bunun en büyük nedeni taraftarından yöneticisine kadar var olan "kazanma" duygusudur. Futbolun devletin ideolojik bir aracı olması da bu "kazanma" duygusunun taraftarı apolitikleştirmesindendir.
3 Temmuz'da başlayan soruşturma ve dava süreci ne yazık ki, bu döngünün kırılmasına hizmet etmemiştir. Aradan geçen 10 aya rağmen davada yeterli ilerleme sağlanabil midir? Hangi maçta şike olduğu ortaya çıkarılabilmiş midir?
Bunların hiç birine hukuken olumlu cevap verme imkanımız yok. Üstelik 3 Temmuz'da yakalanan futbolu temizleme imkanı başta TFF'nin basiretsizliği yüzünden kaybedilmiştir. TFF yetkilerini kullanarak son 10-15 yılın bütün şaibeli şampiyonluklarını ve maçlarını soruşturmalıydı. Sadece 2005-2006-2007 yıllarını değil, Galatasaray'ın 4 yıl üst üste şampiyon olduğu 1996-2000 yıllarını da. Türkiye'nin siyaseten en karanlık yıllarında gelen bu şampiyonluklarda Galatasaray'a, Fatih Terim'e yakın olan ve şampiyonluk resimlerine giren dönemin güçlü isimlerinin futbol becerilerini de öğrenebilirdik belki de. TFF bu kapıyı hiç açmadı. Yargı ve TFF'nin soruşturmanın odağına Fenerbahçe'yi oturtması, bu sürecin futbolu temizleme değil Fenerbahçe operasyonu olduğunu gösterdi. 3 Temmuz süreci ile Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım kurban seçildi.
Fenerbahçe futbolcusu, yönetimi, teknik heyeti sahada; taraftarı statta ve sokakta bozdu bu oyunu.
Ama bütün bunlar bizlerin yani taraftarların futbola daha eleştirel bakmamızı önlememelidir. Çünkü futbolu var eden bizleriz. Bizler futbolun kazanmak kadar eğlenmek de olduğunu bilirsek daha güzel manzaralar izleyebiliriz. Kazanmak ve rekabet önemlidir ama her şey değildir.
FENERBAHÇE'Yİ KULLANMALARINA İZİN VERMEYELİM
Son sözü de 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe üzerinde siyasi rant ve pozisyon elde etmek isteyenlere söylemek gerekiyor. Özellikle Kemalizmle hemhal olmuş, hasbelkader Fenerbahçeli olanların medyada Fenerbahçe üzerinden boy göstermeleri ve ideolojik pozisyonlarına Fenerbahçe'yi alet etmeleri çok çirkindir.
"Şimdi Fenerbahçeli olmak vardı" diyerek, içinde oldukları meşruiyet ve kimlik krizlerini Fenerbahçelilik kimliği üzerinden gidermeye çalışanların karşısına önce Fenerbahçe taraftarının çıkması gerekiyor.
Çünkü Kuper'in dediği gibi "Futbol asla sadece futbol değildir" ama "Fenerbahçelilik sadece Fenerbahçe'dir".
twitter.com/murataksoy
Yorum Yap