- 9.02.2015 00:00
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş Washington temasları kapsamında bir grup gazeteci ile bir araya geldi. Temasları hakkında bilgi verdikten sonra bizlerin sorularına cevap verdi.
Demirtaş, kişisel siyasi kariyerinden demokratikleşmeye, çözüm sürecinden Ortadoğu’daki gelişmelere, HDP’nin hedeflerinden Öcalan’ın “başkanlık sistemi destekleriz” açıklamasına kadar pek çok soruyu cevapladı.
Demirtaş’ın söyledikleri ajanslar, gazeteciler tarafından haber ve köşe yazısı olarak yazıldı. O buluşmada önemli bulduğum birkaç başlık şöyle.
CHP’yle siyasi konularda ittifak mümkün
Erdoğan ve AKP iktidarı, adım adım demokrasiden uzaklaşıyor. Demokratikleşme olmadan ne çözüm süreci yeniden başlayabilir ne de Kürt Sorununun çözümü konuşulabilir.
Artık mesele iç barıştır. PKK ile devlet arasında ilan edilecek olan ateşkes ile başlayacak olan; “Barış değil çatışmasızlıktır, eylemsizliktir ama barış değildir. Barış dediğimiz gerçekten bütün çatışma potansiyeli taşıyan konu başlıklarının uzlaşma temelinde çözülmesidir”. Bu da ancak Erdoğan ve AKP’nin yeniden demokrasi rotasına girmesi ile olur. Erdoğan ve AKP’den umutlu değilim ama siyaset ve toplumdan umutluyum.
Bunun için Meclis ile toplumsal taleplerin, STK’ların enerjisinin birleşmesi gerekiyor. Buna da “demokrasi bloku” diyorum.
Siyasi olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile demokrasi temelinde bazı konularda anlaşıyoruz. “Hemfikir olduğumuz bu konularda birlikte hareket edebilmemiz lazım. İlle her konuda uzlaşmamız anlaşmamız gerekmiyor fakat barış, demokratikleşme gibi konularda parlamentoda birlikte muhalefet etmeliyiz”.
Erdoğan çözümden ‘PKK silah bıraksın’ı anlıyor
Bölgede son dönemde yaşananlar 1990’a yaşananlardan daha ağır. Orada ne olduğunu bilmiyoruz. Kazılmış hendekler vs. bu kadar ağır bir müdahale için ikna edici gerekçe değil. Devletin ilçe ilçeolağanüstü hale ilan ederek PKK’lıları temizlemiyor ama halkı PKK’lılaştırıyor. Bu çok tehlikeli. Devlet şu anda 1984’da PKK ilk eylemi yaptığında olduğu gibi “üç beş çapulcu” anlayışına dönmüş durumda.
Son dönemde olanlardan sonra geçmişe yönelik bir değerlendirme yaptığımızda şunu söylemek mümkün: Bizim ve Öcalan’ın ciddiyetle yaklaştığı, emek sarf ettiği çözüm sürecine Erdoğan aynı ciddiyetle yaklaşmamış. Erdoğan’ın asıl derdi meğer PKK’nın silah bırakmasıymış ve Öcalan’la kurdukları tüm ilişki de bu çağrının yapılması içinmiş.
Süreci devlet ve parti adına yürütenler belli ki Erdoğan’ı oyalamışlar ya da çağrı yaptı yapacak diye Erdoğan’ı aldatmışlar. 28 Şubat’ta Dolmabahçe de imzalanan mutabakatı da Erdoğan’a silah bırakma çağrısı olarak sunmuşlar olsa gerek. Oysa gerçek o değil. Erdoğan hiç bir şey vermeden hep alma olarak bakmış tüm sürece.
Savaş MGK Kararı
Kanımca sürecin sonunu getiren başka bir gelişme de HDP’nin 7 Haziran’daki seçim başarısı oldu. MGK’da HDP’nin seçim başarısı ve Kürtlerin nüfus artış hızı birlikte değerlendirilip “iki seçim olmasa üçüncü seçimde iktidardalar. ... Haziran seçimlerinin devlet tarafından tanınmamasının nedeni budur. ... Şöyle deniliyor, son Türk yurdunun Kürtler tarafından ele geçirilmesine az kaldı. Dolayısıyla bunu engellememiz lazım. Yani biz son Türk yurdunu ele geçirmeye çalışan hain güçleriz ne pahasına olursa olsun bunlar engellenecek yoksa iktidar oluyorlar devleti ele geçiriyorlar. Böyle bir kafayla nasıl demokratik siyaset yürütebilirsiniz. Devletin bütün birimleri buna ikna edildi. Cumhurbaşkanı tarafından bu yapıldı. Öncülüğünü o yaptı. Devlet kararına dönüştürüldü. Müzakere süreci bitirildi savaşa geçildi.”
“Ben köylü değilim, beni kandıramazsınız”
Erdoğan Öcalan’a da onunla yürütülen görüşmelere de hep araçsal yaklaştı. Öcalan bu konuda devlet heyetine çok sert çıkışlar yaptı. Bunu müzakere sürecinin ortalarında yaptı sonlarında da değil.
“Öcalan birkaç defa uyardı ve heyete dedi ki; ‘Bana köylü muamelesi yapıyorsunuz. Ben köylü değilim. Bana araçsal yaklaşmayın, ben kullanılacak bir adam değilim. Başta öyle yaklaşmanıza müsaade ettim ki masaya oturalım. Bana araçsal yaklaşmayın, beni araç gibi kullanmaya çalışmayın sizi pişman ederim.
Ben televizyon, masa bilmem şeye satın alınacak bir adam değilim. Bana böyle ucuz yaklaşmasınlar. İstemiyorum bunları, eski hücreme geri dönerim. Burada ölürüm, bu tür şeylere tenezzül etmem’. Bunları gürültüyle, bağırarak çağırarak söyledi. ... Tayyip Bey bilmiyor değil, hepsi onun onayında oldu. Ama o sürekli Öcalan’a işte elimizin altında bir araç köylü kafalı bir adam biz bunu kafalarız PKK’ya silah bıraktırırız ucuzluğu ile yaklaştı. Burada yanıldılar, yanıldıkları nokta buydu.”
Öncelik toplumsal barış
Türkiye ciddi bir gerilim içinde. Sadece PKK ile hükümet arasındaki çatışmalar değil sorun olan. Türkiye her alanda ciddi toplumsal gerilimler yaşıyor. “Sokağa yansıyan gerilimler, çatışmalar giderek tırmanıyor ve bu herkeste bir kaygı yaratıyor. Ama Türkiye’nin iç barışını zedeleyen ve iç barışı bozan tek unsur bu değil. Hükümetin baskıcı tutumu da iç barışı bozmuş durumda. ... Barış dediğimiz gerçekten bütün çatışma potansiyeli taşıyan konu başlıklarının uzlaşma temelinde çözülmesidir. Şu anda Türkiye’de her başlıkta çatışma var. Kimlik, inanç, medya özgürlüğü, kadın özgürlüğü, ifade özgürlüğü. Bunların hepsinde çatışma var aslında. Hükümet bunların tamamını baskıyla, kendi zor gücüyle, dayatma ile çatışma yokmuş havasında. İstikrar benimle sağlanmış havasında götürmeye çalışıyor ama durum bu değil.”
Öcalan’la görüşmelerde başkanlık hiç başlık olmadı
Başlık meselesi Öcalan’la yapılan görüşmelerde hiç bir zaman konu başlığı olarak gündeme gelmedi. Bugünlerde tüm tutanaklar bir kitap olarak çıkacak, orada da bu gerçeği göreceksiniz. Hiç bir zaman başkanlık pazarlığı yapılmadı.
Başkanlık konu başlıkları arasına giren sohbetlerin birinde geçti sadece.“Başkanlık da öyle bir sohbette gündeme geldi ve dedi ki; ‘Tayyip bey başkanlığı çok istiyor, öyle görünüyor. Biz tabii ki demokratik bir sistemde karşı çıkmayız. Tayyip Bey’in başkanlığına da karşı çıkmayız. Ama bize tek adamlık veya otoriter bir sistem dayatırlarsa buna en çok bizim direneceğimizi de yine onlar bilir.’ Cümle tam olarak böyledir. Ne kendisine Tayyip bey ya da AKP’den ya da devlet yönetiminden başkanlık önerisi gitmiştir ne de kendisi bu konuda cevap vermiştir.”
MURAT AKSOY / HABERDAR
Yorum Yap