Son bir kaç günü Ankara'da geçirdim. Ankara'da parti fark etmeksizin en çok konuşulan konu 1 Kasım'da yapılacak seçimin iptal edilip edilmeyeceği.

 Ankara'da ağırlıklı görüş şu: PKK saldırıları bir süre daha devam ederse seçimlerin ertelenebileceği. Kimse ertelenemenin anayasal ve hukuksal gerekçe ile olacağını ise düşünmüyor. Herkesin korkusu seçimin Cumhurbaşkanının fiili bir durum yaratarak erteleyebileceği.

 Bölgede PKK'nın eylemlerinde dozu giderek yükseltmesi karşısında devletin ancak sokağa çıkma yasağı koyarak önlem alması Ankara'da ciddi güvenlik endişesi olarak konuşuluyor.

 EYLEMLERİ PKK MI YAPIYOR?

 Ankara'da konuşulan diğer önemli konu ise bazı eylemlerdeki gariplikler.

 Örneğin Tunceli'deki gibi bazı çatışmaların sosyal medyada canlı yayınlanması, çekim özellikleri bunların anlaşmalı ve planlı saldırılar olduğuna dair şüphelerin oluşmasına yol açıyor.

 Bir başka örnek, PKK adına yol keselerin Türkçelerinin akıcılığı, sohbetleri hatta eylemcilerin parfüm kokmaları.

 Belki bu iki örnek fazlaca uç gelebilir ama tüm bunlar Ankara'da ciddi şüphelerin ortaya çıkmasına ve PKK eylemlerinin tartışılmasına yol açıyor.

 Tartışmanın odağı ise; artan eylemlerin bir kısmının PKK'nın değil PKK görüntüsünde başka güçlerin yaptırıp yaptırmadığı.

 Ya da artan eylemlerin devlet ile PKK'nin karşılıklı kontrollü şiddeti mi olduğu tartışılıyor.

 PKK'NIN GÜÇ OYUNU

 Daha önde yazdım, devletin 20 Temmuz'dan sonra PKK'ya karşı başlatmış olduğu bombalama, terörle mücadele kapsamında değerlendirilebilecek bir süreç değil. Elbette devlet terörle mücadele etmeli ama son süreç, seçim kazanmak için çıkarılmış bir savaş ve bunu toplum da biliyor.

 Asıl mesele PKK'nın bu savaşa karşılık vererek şiddeti hem bölgede hem de büyük şehirlerde gündelik hayatın içine sokması.

 Anlaşılan o ki, PKK da bu süreçte siyaseten devrede olmak, "ben de buradayım" diyerek HDP'nin elde ettiği siyasal güce ortak olmak istiyor. Kürtler üzerindeki tahakküm gücünü konsolide etmek istiyor. Yoksa başlattıkları şiddetin başka bir anlamı olamaz.

 PKK'nın eylemleri toplumun bir kısmında Kürtler olan algıyı olumsuz etkilemekte ve Erdoğan'nın hedeflerine hizmet etmektedir.

 CHP NE YAPABİLİR?

 Kabul edelim ki, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş siyasi olarak PKK'ya tek taraflı ateşkes, şiddete son verme konusunda önemli çağrılar yapıyor. Bu çağrılara güç vermenin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu süreçte barışı isteyen STK'ların çağrısı da önemlidir.

 Onun kadar önemli olan ise CHP'nin de barış sesini yükseltmesi ve bu sesi siyasallaştırması, barış talebini toplumsallaştırmadır. Görünen o ki Erdoğan kaostan kendi istikrarını, PKK ise aynı kaostan Kürtler üstünde tek güç olma halini konsolide etmek istemektedir.

 Eğer 1 Kasım seçimleri PKK eylemleri bahane edilerek ertelenirse bu sadece bir seçimin ertelenmesi değil parlamenter demokrasiye büyük bir darbe olacaktır.