- 2.02.2015 00:00
Twitter fenomeni Fuat Avni'nin geçtiğimiz günlerde paylaştığı kıyamet senaryosu gerçek olmaya başladı.
Gazetemizin bağlı olduğu Koza Grubu'na yönelik 'makul şüphe' gerekçesi ile yapılan baskını, kimse hukuki bir gerekçe ile meşrulaştıramaz.
Bu baskın, Erdoğan ve AKP'ye eleştirel duran medyaya yönelik siyasi bir baskın ve sindirme operasyonudur. Benden olmayan, olmasın zihniyetinin bir yansımasıdır.
Fuat Avni'nin yazdığı gibi bu operasyonların devamı başka gruplara yönelik olarak devam edebilir.
YILLARDIR SÜREN DENETİM
Özellikle Gezi'den sonra sadece Koza Grubu'na yönelik değil Erdoğan ve AKP'ye eleştirel duran tüm ticari kurumlar mali olarak devletin kontrolünde.
Bugün pek çok şirketin yönetim katında şirket dosyalarının incelenmesi için maliyeye ayrılmış bir oda, bir masa bile vardır.
Eminin denetlenen şirketlerde bir açık bulunsaydı bugüne kadar çok kere operasyon yapılmıştı.
Grubumuza yapılan baskın bu açıdan zaman ayarlıdır. Hedefi de basını susturmaktır.
HER ŞEY KAZANMAK İÇİN
1 Kasım'da yapılacak erken seçimde 'vesayetindeki AKP'nin' yeniden tek başına iktidar olması için her şey ama her şey yapılıyor.
PKK'yla başlatılan savaşın hedefi de bu.
Basına yönelik sindirme, susturma operasyonlarının hedefi de bu.
Seçimde tek başına iktidar olmak neden bu kadar önemli?
Bu hedef için ülke neden ateşe atılıyor?
Gizlenmek istenen, konuşulması istenmeyen, yazılması istenmeyen nedir?
Nedir bu akıl tutulmasının nedeni?
DEMOKRATİKLEŞİYORMUŞUZ
Türkiye adım adım otoriterleşiyor. Tek adam rejimi kendisini konsolide etmek istiyor.
Son dönemde yaşadığımız her şey bu gidişi destekliyor. Dün yapılan operasyon halkın haber alma hakkının ortadan kaldırılmasıdır. Benden olmayan, beni desteklemeyen olmasın anlayışıdır.
Bu açık gerçeklere rağmen AKP'nin Türkiye'yi demokratikleştirdiği iddiası hayli ironiktir.Muhalif tüm eleştirileri 'Erdoğan karşıtlığı' üzerinden açıklamak fazlasıyla kolaycılıktır. En basit biçimde 7 Haziran'dan sonra yaşadığımız sürece baktığımızda bile asgari bir demokrasiden bahsetmenin mümkün olmadığını görüyoruz.
Erken seçim kararının 7 Haziran belki daha öncesinde karar veren Erdoğan AKP'ye koalisyon kurdurmayarak hedefine ulaştı.
Bu gerçeğe rağmen Başbakan Davutoğlu'nun liderlik oyunu oynası da hayli ironoktir.
AKP'LİLERİN YOL AYRIMI
Bütün bu yaşadıklarımızın sonucunda AKP içinde olan, AKP'ye destek veren herkes özel alanlarında, arkadaş gruplarında, aile içinde gün gelecek şu soruyu kendi kendilerine soracaklar: Kendi gelecekleri mi yoksa Erdoğan'ın geleceği mi önemli? İnsan sormadan edemiyor; Türkiye'de yaşananlar sizleri hiç mi rahatsız etmiyor, hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Bunun içindir ki, 1 Kasım'da en büyük sınavı mütedeyyin AKP'liler verecek.
İlahi olanın korkusuna göre mi, seküler olandan korkuya göre mi karar verecekler.
Yorum Yap