- 3.02.2015 00:00
Cumhuriyet gazetesi ve Can Dündar gazetecilik adına iyi bir iş çıkardı. Suriye sınırında durdurulan MİT tırlarının içinde hükümetin idda ettiği gibi insani yardım değil silah ve mühimmat olduğunu belgeleriyle kanıtladılar.
Bu, malumun ilamı oldu. Çünkü tırları durduran savcılar ve savcılara eşlik eden askeri yetkililerin tutanaklarında da, bu gerçek yazılıydı. Bu yüzden savcılar ve askeri yetkililer önce görevden alındılar sonra tutuklandılar.
GAZETECİLİK YAPMA
Can Dündar'ın yaptığı haber, iki açıdan hepimizi yakından ilgilendiriyor.
İlki belgelerin yayınlanması üzerine açılan soruşturmalar ve bizzat Erdoğan'ın Dündar'ı tehdit etmesi. Bu soruşturma ve tehdit, devletin en üst kademesinden basın özgürlüğüne yapılmış bir baskıdır. İkincisi ise iktidar ve saray, kamusal hizmet yapacak medya değil kendi denetiminde bir gazetecilik isteğinin alenileşmesi.
İkincisinden başlayalım.
GAZETECİ DEĞİL MEMUR İSTİYOR
Yayınlanan belgeler 'devlet sırrı' olduğu için suç kapsamına girdiği iddia ediliyor.
Yayınlanan belgelerin devlet sırrı kapsamına sokularak soruşturma açılması, gazeteciliğin ve basın özgürlüğünün sonu anlamına gelir. Çünkü, toplumun neyi bilip bilmeyeceğine devletin karar vermesi ancak otoriter yönetimlerde olur.
O belgeleri elde etme ve yayınlama, dünyanın her yerinde gazeteciliktir. Devlet sırlarını saklamak gazetecinin değil, devletin görevidir. Neyin haber olup olmayacağını, kamu yararının ne olduğuna devlet ya da onun komiseri belirleyecekse bu, gazetecilik değil devlet memurluğu olur. Gazetecinin görevi, devlet içinde de olsa yasa dışı olanı öğrendiğinde bunu belgeleriyle haberleşmektir. Can Dündar'ın yaptığı budur.
SORUMLULUK HEPİMİZİN
Gelelim Gazeteye ve Dündar'a açılan soruşturmalara ve Dündar'ın Erdoğan tarafından tehdit edilmesine.
Bu tehdit sadece Dündar'a değil tüm medyaya yapılmıştır. Hedeflenen eleştirel yaklaşan, muhalefet eden her kanalın, her kalemin sindirilmesidir. Ne yazık ki Türkiye'de bugün, medyanın büyük bir kesimi, halkın bilgi almasını yani kamusal işlevini, onu var eden, onu ekonomik olarak besleyen siyasi çizgiye feda etmiş durumda. Bunun için bu medya organları, birer siyasi bültene dönüşmüş durumdadır.
İktidar uzunca bir süredir, muhalif olan herkesi baskı altına almaya çalışıyor. Hidayet Karaca, Mehmet Baransu ya da Gökçe Fırat gibi tutukluyor. Ya da pek çoğuna dava açıyor. Cumhuriyet çalışanları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek” cümlesinin yalnızca Can Dündar’ı değil kendilerini de bağladığını ilan ettiler ve "sorumlu benim" dediler.
Sadece onlar değil "hepimiz sorumluyuz".
Yorum Yap