- 26.12.2014 00:00
Son yıllara kadar AKP'nin siyasal tercihlerini destekledim. Bu, devletin demokratikleştirilmesi hedefi devam ettikçe sürdü.
Özellikle 2009-2011 döneminde “mikro alanda” kalan eğitim, ekonomi politikaları ile temel haklara ilişkin kimi anti-demokratik düzenlemeleri “makro alandaki” değişim/ler nedeniyle çok da önemsemedim.
DEVLETİN DEMOKRATİKLEŞMESİ
Çünkü, makro alandaki değişim yani devletin demokratikleşmesi başarılı olursa, mikro alan kaçınılmaz olarak buna uyum sağlayıp demokratikleşecekti.
Devletin demokratikleşmesi, siyasetin normalleşmesi ve sivilleşmesi sadece benim değil, AKP'nin kültürel kimliğinden farklı toplumsal kesimlerden insanların temel arzusu idi. Bu açıdan desteklenen AKP değil, onun siyasallaştırdığı dönüşüm idi. Bu dönüşümün özünde, siyasetin üzerindeki askeri ve bürokratik vesayetin ortadan kaldırılması vardı.
YENİ AKP
2011’e kadar AKP, devlet içinde askeri ve bürokratik vesayeti büyük ölçüde geriletti. Bu, aynı hedefte ortaklaşan farklı toplumsal kesimlerin siyasi işbirliği ile oldu. AKP bu başarıyı, bu toplumsal kesimlerle kurduğu “taşıyıcı koalisyonlarla” gerçekleştirdi.
Beklenti, demokratikleşmenin derinleşmesi iken, tersi oldu.
2011 milletvekili aday listesinde siyasal kimliğini güçlendirme olarak başlayan tercih, Arap Uyanışı’nın ortaya çıkardığı kaos hali ile; bu kimlik tercihinin devlet imkanları ile topluma empoze edilmesine dönüştü.
Bu süreç AK Parti’den AKP’ye dönüştür. Bir anlamda “Ankaralılaşma” yani “devletleşmedir”.
Bütün bu süreçte, imkanlarım ölçüsünde AKP'yi eleştirdim ve eleştirilerin arttığı noktada ise yazdığım gazete ile yollarımızı ayırdık.
AKP’nin bu tercihi, devletin dönüşümü ve demokratikleşmesi sürecinde işbirliği yaptığı toplumsal kesimlerle yolları ayırma anlamına geldi. Sadece yollarını ayırmakla kalmadı, "Eski Türkiye" kalıntılarıyla işbirliği yaparak kamu ve bürokraside kendisine biat etmeyen, işbirliği yapmayan herkese karşı bir cadı avı başlattı.
Bu AKP’nin sadece devletleşmesi değil aynı zamanda otoriterleşmeye başlama Süreci oldu. Çünkü otoriterleşmeden devlet olma imkanı yoktu.
Bugün AKP’yi savunanlar, yaşanan bu süreci “ihtilal dönemi” olarak görmekte, hukuk ihlallerini dahi meşru göstermektedirler.
YENİ DEĞİL AKP TÜRKİYE'Sİ
Yaşanan süreç halk ihtilali değil, AKP’nin “Yeni Türkiye” adı altında; toplumsal çoğulculuğu dikkate almadan, katılımcılıktan uzak, siyaseti AKP tekeline alan, siyaseti yok eden, hukuku araçsallaştırılması ile kendi devletini inşa sürecidir.
Bunun içindir ki çıkış sivil alanda güçlü bir siyasallaşmada; devletin mağdurlarının vicdan ve demokrasi koalisyonundadır.
Yorum Yap