- 13.12.2014 00:00
Darbeler, devlet-toplum ilişkisinde toplumun alanının genişlemesi yani toplumsal taleplerin siyaset yoluyla kısaca toplumun siyasetle ilgilendiği ve onu sahiplendiği dönemlerde olmuştur.
1945’ten sonra başlayan çok partili hayatın bugüne kadar kurumsallaşamamasının tek nedeni var; darbeler. İster 1960, 1971, 1980 açık darbeleri ister 27 Şubat örtük darbesi siyaseti, siyasal alanı yok etmiştir. Bu açıdan geçmişte yapılmış olan açık ve örtülü darbelerin tek hedefi olmuştur, o da toplumsal taleplerin karar süreçleriyle kesiştiği siyaset. Yani darbe, her durumda siyaseti ve toplumsal talepleri temsil eden partileri ve sivil toplumu hedef almıştır.
Türkiye’de geçmişteki tüm darbelerin sorumlusu siyasiler değil, otoriter zihniyete dayanan devlet ve devletin zihniyetini sahiplenmiş sivil ve askeri kurumlardır.
DARBE, TOPLUMA KARŞIDIR
Siyasi alanın bu açıdan kurumsallaşma yoluna girdiği en uzun dönem AKP iktidarında yaşanmıştır. Özellikle partinin ilk iki dönemi bu açıdan önemli. AKP, iktidar olur olmaz devlet içinde başlayan darbe arayışları AKP’ye olan alerjidendir. Nitekim bu darbe girişimleri sonraki yıllarda hukuk karşısında çıkarılmış ancak hukuki ihmaller ve keyfi uygulamalar bu yargılamalara olan inancı da zedelemiştir.
Her şeye rağmen ilk iki döneminde AKP’nin siyasal alanı genişlemiş ve devletin alanı daralmıştır. Ancak bu durum, yeni bir anayasa ile kalıcı hale gelemediği için sürdürülememiştir.
Tercihlerini toplumdan yana kullanan AKP, son döneminde 180 derece dönüş yaparak Eski Türkiye’nin küllerinden Yeni Türkiye’yi yaratıyor! Siyasal ve özel alandaki tüm tasarruflarını toplumsal farklılıklara göre değil, AKP kendi kültürel kimliğine göre yapıyor. Yani AKP’liler dışında herkes öteki ilan edilerek toplum, yukarıdan aşağıya AKP’lileştiriliyor. Doğum şeklinden eğitimin dönüştürülmesine kadar pek çok alandaki değişiklikler bu şekilde ortaya çıkıyor. Aslında bunun anlamı da toplumun devlet imkânlarıyla dönüştürülmesinden başka bir şey değil.
Toplumun bütün bunlara verdiği tepki, bir yönü ile Gezi’dir aslında. Yani, Türkiye’nin AKP’lileştirilmesine verilen karşı bir direniş. AKP, Gezi’yi anlamak yerine “darbe” diyerek bastırmaya çalıştı. İç ve dış düşmanların oyunu diyerek yok sayıldı bir bakıma. 17-25 Aralık iddialarına da aynı karşılığı verdi, “darbe”. Bu iddiaların doğru olup olmadığını sorgulamak yerine soruşturma yapan emniyet mensupları sürüldü, cadı avı başlatıldı.
AKP’nin son dönemdeki en büyük sorunu devletleşmesi ve devleti sahiplenmesi. Devleti sahiplenmek kültürel kimliğiniz ne olursa olsun AKP’yi kaçınılmaz bir otoriterleşmeye savuruyor. Bu yüzden kendisine yönelik her eleştiriyi her muhalefeti darbecilikle suçlama kolaycılığına kaçıyor.
Devleti demokratikleştirme, Türkiye’yi normalleştirme iddiasında olan ve bizim de desteklediğimiz AKP neden böyle oldu?
Neden AKP toplumu değil de AKP’lileri ve devleti savunmaya başladı? Eğer darbe tehlikesi gerçekse toplumu buna ikna etmelidir AKP.
Türkiye’nin daha fazla demokrasi ve siyasete ihtiyacı var. Siyaset, farklı olanla konuşabilme, ortak gelecek kurma iradesi ortaya koyabilme; demokrasi de herkesin düşüncesini özgürce ifade edebilmesidir.
BASIN SUSSADA GERÇEKLER BUHARLAŞMAZ!
Bugün ise tam tersine adım adım daralan özgürlükleri konuşuyoruz. Basını devlet imkânları ile susturmaya çalışan, tehdit eden bir iktidarla karşı karşıyayız. Bir süre önce ortaya çıkan ve dün gece yapılacağı iddia edilen basına yönelik gözaltı furyası, Türkiye’nin gittiği yeri göstermesi açısından önemlidir.
17-25 Aralık’ın yıldönümünde bunları tartışmanın, konuşmanın önünü kesmek için basına yönelik bu operasyon sadece medyanın susturulması değil, aynı zamanda adı konulmamış ve zamana yayılmış bir darbenin de işaretidir.
Medya mensuplarına yapılması düşünülen operasyon söylentileri karşısında Zaman Gazetesi okuyucularının gösterdikleri tepki, bu açıdan demokratik bir kazanım olarak tarihe geçmiştir. Bu açıdan bu toplumsal duyarlılığı da ister cemaatsel dayanışma ister demokrasi dayanışması olsun takdir etmek gerekiyor.
SAHİDEN DARBECİ KİM?
Medyanın baskı altına alınması ya da susturulması, ne gerçekleri ne iddiaları ortadan kaldırır. Sadece şüpheleri güçlendirir.
Bugün Türkiye, zamana yayılmış bir darbe sürecinin içindedir. Devlet siyaseti adım adım yok ediyor. AKP’liler dışında herkes öteki ilan ediliyor.
Siyasi alanın bizatihi siyaset tarafından yok edildiği bir Türkiye’de açık darbeye gerek yoktur. Çünkü devlet olan AKP, devlet gücüyle adı konulmamış darbe sürecine sokmuştur Türkiye’yi.
http://www.zaman.com.tr/yorum_zamana-yayilan-darbe_2263895.html
Yorum Yap