- 13.03.2013 00:00
Çözüm süreci siyaseten en çok Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'yi açığa düşürdü. Bu süreç, hem Kılıçdaroğlu'nun CHP üst kimliği ile partiyi bir arada tutma hem de Yeni CHP hedefini zora soktu.
Kılıçdaroğlu daima Kürt sorununun çözümünden yana oldu. Haziran 2012'de kimsenin beklemediği anda başlattıkları girişim bunun bir işareti. CHP'nin başlattığı girişim, bugün gördüğümüz büyük resmin bir parçasıydı.
O resimden birkaç parçayı hatırlayalım.
27 Mayıs 2012: Güvenlik bürokrasisi Öcalan'la düşük profilde yürüttüğü görüşmelerde sağlanan ilerleme sonucu başlayan yeni dönemin ilk kapsamlı görüşmesini yaptı.
4 Haziran 2012: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Kürt sorununun çözümü amacıyla
Hazırladıkları paketi kamuoyuna duyurdu.
6 Haziran 2012: Kılıçdaroğlu paketi Başbakan Erdoğan ile görüştü.
14 Haziran 2012: Kürt siyasetinin akil isimlerinden Leyla Zana Hürriyet Gazetesi'ne verdiği "özel" röportajda "Kürt sorununu Erdoğan çözer" dedi.
26 Haziran 2012: Güvenlik bürokrasisi Öcalan'la yaptıkları görüşmede bugün içinde olduğumuz çözüm sürecinin temelini attı.
Bugün devam eden o süreç. Ve CHP de, bu sürecin karşısında değil parçasıydı.
Nitekim yaz aylarında genel başkanın bilgisi dahilinde Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu, Gülseren Onanç'ın aralarında olduğu CHP'liler Kürt sorununu tartışmak üzere aydınlarla görüştü. Süreç açıklandığında Kılıçdaroğlu karşı değil destek açıklaması yaptı. Ancak sürecin hızı ve Kılıçdaroğlu'nun parti için gerilimdeki maslahatçı tavrı CHP'yi açığa düşürdü. Bu süreçte parti içindeki ulusalcı/milliyetçi kanat güçlendi.
ULUSALCILARI KİM GÜÇLENDİRDİ?
Parti içindeki ulusalcı kanadı güçlendiren iki temel neden var. İlki, Kılıçdaroğlu'nun önce 17-18 Temmuz'daki kurultaydaki PM ve MYK listesindeki dengeci tavrı, sonra da parti içi tartışmaları görmezlikten gelmesi. Kılıçdaroğlu'nun bu iyi niyeti ne yazık ki ulusalcılar tarafından zaaf olarak algılanmış olacak ki son dönemde daha yüksek perdeden itirazlarını dillendirmeye başladılar. Son olarak da Muharrem İnce'nin çıkışı bu eleştirilerin bir anlamda doruk noktası oldu.
Ulusalcıları güçlendiren ikinci neden ise AK Parti'nin her şeye rağmen kapsayıcı değil muhalefeti ötekileştirici hali; çözüm süreci ve anayasa konularında BDP ile kurduğu yakınlık oldu. Ulusalcılar bu manipülasyon aracı olarak kullanmayı başardılar.
İşin tuhafı ise bu siyasal iklimin Kılıçdaroğlu'na etkisi altına almış olması. Kılıçdaroğlu'nun son dönemdeki bazı konuşmaları ve son olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptığı görüşmeden sonra önceden yazıldığı belli olan metne sadık kalınarak yaptığı açıklama bunu düşündürttü. Özellikle Gül'ü ziyaretinden sonraki açıklamasında geçen, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin binlerce yıllık birikimle zenginleşmiş aklı ve milletin derin irfanını acilen ve yeniden devreye sokmak mecburiyetindeyiz" ifadeleri "Yeni CHP" iddiasını taşıyan genel başkandan çok "devleti temel alan milliyetçi aklı" temsil eden bir genel başkan söylemidir. Sol, sosyal demokrat değil, sağcı, milliyetçi bir söylemdir. Bu sözlerin sıradan CHP'li seçmende bile karşılığı yoktur.
CHP açık bir kafa karışıklığı yaşıyor. Bu kafa karışıklığının giderilmesi için ulusalcı ve yenilikçilerin topladığı 29 imza sonunda Kılıçdaroğlu PM'nin 16 Mart'ta olağanüstü toplanmasına karar verdi.
Toplantının gündemi CHP'nin a) 'çözüm süreci', b) 'yeni anayasa' konusunda tavrının netleştirilmesi.
Ulusalcılar çok kabaca hem çözüm sürecine hem de Türk kimliğinin olmadığı, içinde Türk olmayan anayasaya karşılar.
Buna karşı yenilikçiler ise; çözüm sürecine destek verilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Yeni anayasa konusunda AK Parti+BDP ortaklığından çok bu ortaklıkla başkanlık sistemine göre hazırlanabilecek anayasa paketine karşılar.
Farklılık bu kadar açık ve netken; 'CHP'de farklılık yok, farklı düşünceler var' türünden savunmalarla kendileri bile ikna olmadan, kamuoyunu ikna etmeye çalıştılar.
16 Mart'ta iki CHP yüz yüze gelecek. CHP'de konjoktürel olarak bu kez ulusalcılar daha güçlü görülse de, Kılıçdaroğlu'ndan umutlu olmak istiyoruz. Çünkü Türkiye'nin gerek Kürt sorunu gerekse yeni anayasa konusunda Eski değil Yeni CHP'ye ihtiyacı var. CHP'nin iki sürecin de dışında kalması Türkiye'de siyasetin kurumsallaşmasının eksik olmasına yol açar.
Bu yüzden demokratların, özgürlükçü solcuların bu aşamada CHP'ye desteği önemli hale geliyor. CHP de değişebilir, değişmeli. Hem kendi geleceği hem de Türkiye'nin geleceği için...
twitter.com/murataksoy
Yorum Yap