- 28.09.2012 00:00
1990'ların başında Refah Partisi (RP) kamusal alanda görünür olmaya başladığında siyasetten medyaya, akademiden aydınlara kadar neredeyse her kesim partiyi görmezden gelmeyi, yok sayarak önemsizleştirmeyi seçti. Ama bu başarılı olmadı.
RP'nin önce 27 Mart 1994'de yerel seçimlerde sonra genel seçimlerde yüzde 21 ile iktidar ortağı olmasıyla Türkiye'de yeni bir dönem başladı. Bu süreci 28 Şubat izledi. 28 Şubat sonrasında muhafazakâr siyaset geleneği kendi içinde iki farklı siyasal damar çıkardı: Yenilikçiler ve Gelenekçiler.
Yenilikçi kanat Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK Parti'yi, gelenekçiler de Recai Kutan başkanlığında Saadet Partisi'ni (SP) kurdu.
AK Parti kuruluşundan 16 ay sonra yapılan ilk seçimde (3 Kasım 2002) tek başına iktidar olurken; SP yüzde 2-3 bandında yoluna devam etti.
AK Parti'nin 2002 seçimlerindeki başarısının arkasında temel iki siyasal tercih oldu. İlki AB vizyonuna sahip çıkma yani demokratikleşme ve sivilleşme, ikincisi de 28 Şubat sürecinin daralttığı siyaset alanının genişletilmesi hedefi oldu. AK Parti bunu, hem yeni bir siyaset dili hem de geçmişten farklılaşıp, geçmişe mesafe alarak başardı. 2001 yılında yaşanan ekonomik krizin AK Parti'nin başarısında katkısı görelidir.
AK Parti, bu başarısını 2007 seçimlerinde farklı sosyal kesimlerle koalisyon kurarak devam ettirdi. 2006'nın ortasından itibaren 'Cumhurbaşkanlığı seçimi' ekseninde başlayan gerilim 27 Nisan e-muhtırası ve 367 krizi ile doruğa ulaştı.
AK Parti 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Türkiye'de yaratılmak istenen kaos ortamına karşı çıkan liberal, sol, demokrat kesimlerle koalisyon kurarak başarılı çıktı. Zafer Üskül'den Zaynep Dağı'ya, Ertuğrul Günay'dan Reha Çamuroğlu'na farklı isimleri içine alarak bu başarıyı toplumsallaştırdı.
DEĞİŞİM VE DEMOKRASİ KOALİSYONU2007 seçimlerinden hemen sonra 2008 Mart ayında AK Parti'ye açılan kapatma davası siyaseti bir açıdan felç etti ama sonrası anayasa değişikliği geldi. Anayasa değişikliklerinin halk oyuna sunulduğu 12 Eylül referandumu 2007'de kurulan demokrasi koalisyonun genişlemesine vesile oldu.
AK Parti, BBP, Numan Kurtulmuş kurma aşamasında olduğu Has Parti ve eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu'nun 'evet'ine, sol/liberal kanattan 'Yetmez Ama Evet' inisiyatifi, EDP, DSİP'ten destek geldi. Yüzde 58'i bulan 'evet' koalisyonu farklı kimliklerin değişim ve demokrasiye verdiği desteğin resmi oldu.
AK Parti'nin toplumun farklı kesimleri ile kurduğu ilişki 2011 seçimlerinde yerini kendi kimliğini inşaya bıraktı. 2007'de partiye davet edilen pek çok isim 2011'de aday yapılmadı. Parti kendi tabanını temsil edenleri Meclis'e taşıdı.
12 Haziran 2011'deki seçimlerin üzerine bir yılı aşkın süre geçti. Geçen bu sürede partinin performansı geçmişe göre parlak değil. Bunda parti tercihleri kadar bölgesel konjoktürün de payı var. Kürt sorununda yaşanan tıkanma, artan terör eylemleri, bölgesel gelişmelerle dış politikanın tıkanması, içerde demokratikleşme adımlarında yaşanan tıkanma bu sorunlardan bazıları.
Bu olumsuz tabloya rağmen AK Parti, beklenmedik derecede pragmatik davranarak 12 Eylül referandumunda yüzde 58'i bulan demokrasi ve değişim koalisyonu ile yeniden temas kurdu. Referandumda 'evet' oyu kullananları yüksünmeden, komplekse kapılmadan partiye davet etti. Has Parti kendine feshtetti. Başta genel başkan Numan Kurtulmuş olmak üzere partinin kurucularının büyük kısmı AK Parti'ye katıldı. Eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu partiye katıldı.
Bunları son olarak 'evet' blokunda yer alan, 2008'de hem AK Parti'nin kapatılma davasında hem de partinin kapatılma davasının temel nedeni olan başörtüsü düzenlemesinin iptali için açılan davalarda hazırladığı özgürlükçü raporlarla adını duyuran Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Osman Can izledi.
Bu isimler sahip oldukları toplumsal destek ve oy potansiyelleri için değil, temsil ettikleri değerler için AK Parti'ye davet edildiler ve yeni dönemde parti içinde etkili yerlerde olacaklar.
Başbakan Erdoğan'ın yapacağı ve kurmaylarının manifesto olarak tanımladığı konuşmasında AK Parti'nin yeni dönemde Türkiye'nin kadim konularında beyaz bir sayfa açacağına vurgu yapıyorlar. Bu katılımlar bunu doğrular nitelikte.
CHP'YE AK PARTİ DERSLERİAK Parti'de yaşananlar çok büyük değişimler olarak görülmeyebilir. Ama CHP'ye bakınca bunların önemli olduğunu fark ediyorsunuz.
Tarihin hem içerde hem de dışarıda hızlandığı bu dönemde Eski CHP'den Yeni CHP'ye geçiş sancıları partiye vakit kaybettirmeye devam ediyor. Başta Kürt sorununa bakış olmak üzere pek çok konuda parti üst yönetiminde kafa karışıklığı devam ediyor.
10 yıllık iktidar partisinin sıkıştığı noktada kendini yenilemekte gösterdiği başarıyı, CHP'nin gösteremiyor olması fazlasıyla düşündürücü. Bu açıdan CHP' bir kez daha 'hız' kavramını düşünmek zorunda. Tarihin hızlandığı hem de çok hızlandığı bir ortamda CHP'deki yavaş değişim, hiç değişmemek anlamına geliyor. Acı ama gerçek bu. CHP'nin bu şartlarda AK Parti'ye rakip olması mümkün değildir. AK Parti'nin siyasal hatalarına rağmen mümkün olmadığı da anketlerde de görülüyor.
twitter.com/murataksoy
Yorum Yap