- 29.04.2016 00:00
„Ben trafikte biriyle kavga etsem, sadece o beş vakit namaz kılıyor ben kılmıyorum diye hakimin onu haklı bulmamasının garantisidir“ demiş!...
Benden G.Birsel'e tavsiye; aman laikliğe güvenerek trafikte kimseyle tartışmasın!!..
http://www.milliyet.com.tr/trafik-tartismasinda-ailesinin-…/
Ne kadar ilginç bir laiklik ve laiklik için mücadelesi anlayışı değil mi!!... Daha önce tam tersi söz konusu olunca „haklı olan“ genellikle "Beyaztürkler" olduğu için, şimdi korkuları işin tersine dönmesinde!... Gerçek bir eşitlik anlayışı, devletin dinler karşısında nötr olması falan yok bu duruşta!...
Artık iyice Beyaztürk-kürt duruşuna adapte olan Ahmet ise son yazısında şöyle diyor: "Demokrasi yok diye iç savaş çıkmaz; çünkü demokrasinin ne olduğunu zaten kimse bilmiyor; ama laikliği ortadan kaldırmaya kalkarsanız bu iç savaş nedeni olur"...
Demokrasi yok diye iç savaş neden çıkmaz-çıkmadı?? Çünkü, şimdiye kadar bu ülkede Beyaztürk egemenliği vardı da ondan!... Siyahlar ise Osmanlı'nın Reayası olarak Devlete itaati esas bildikleri için, zaten böyle bir talepte bulunmuyorlardı!! Hem sonra, "Tanrının yer yüzündeki gölgesi olan bir Devlete“ karşı demokrasi talebi olur muydu!!...
Ama, laikliğe gelince işler değişiyor; "laikliğe dokunmak iç savas nedeni olur" diyor Ahmet, neden? Çünkü Devletçi de olsa "laikliğin" Siyahlar tarafından ortadan kaldırılmaya çalışılması direkt olarak Beyaztürk saltanatını-yaşam tarzını hedef alıyor da ondan!... Yani kısacası, kendilerine dokunmadıktan sonra demokrasi falan önemli değil onlar için!!... Önemli olan kavramların sınıfsal aktüel içeriği...
Bu laiklik tartışmasının iki yönü var bence. Birincisi Beyazlar açısından ki, bunu yukarda açıklamaya çalıştım. Tam da şimdi bu konuda yeni bir tartışmanın açıllması onların ekmeğine yağ sürüyor aslında (buna o kadar ihtiyaçları var ki!…) „Bakın işte biz demiştik, bunlar Türkiye’yi İran gibi yapmak istiyorlar. Yakında şeriat da gelecek görürsünüz“ diyerek mücadelede kendilerine yeniden meşruiyet sağlamak istiyorlar…
İkincisi ise, Siyahlar açısından...
Devletçi-Kemalist laiklik anlayışı ve uygulamasına karşı mücadele, AK Parti ve taraftarlarına (artık geride kalan o ilk dönemde) demokrat bir duruş, bir meşruiyet zemini yaratıyordu... Şimdi, sürecin ikinci aşamasında Devletle uzlaşınca bu zemin ayaklarının altından kaydı gitti!... Bu nedenle, pilavı tekrar ısıtarak sofraya koymak istiyorlar ki, ne kadar demokrat olduklarını bir kere daha gösterebilsinler!... Bu türden bir meşruiyet tazeleme atağı yeni anayasa yapımında-Türk tipi başkanlık anlayışını sempatik gösterebilmek için de çok önemli... "Bakın siz Sultanlıktan falan bahsediyorsunuz, halbuki biz gerçek anlamda bir laiklikten yana demokratlarız" diyebilmek için bulunmaz bir fırsat bu!!...
Karşısında gerçek anlamda alternatif üreten bir muhalefetin bulunmaması AK Parti'nin en önemli avantajı gibi görünüyor; ama bu yanıltıcı bir durum. Çünkü, insanları, siyasi partileri ve de toplumları daha ileriye götüren dinamik aslında rekabet ettikleri instanzın-rakiplerinin- gelişme seviyesidir... Rakibin çıtayı nereye koyuyorsa sen de hesaplarını ondan biraz daha fazlası için yapıyorsun... Bu durumda eğer rakibin yoksa senin de halin duman demektir!...
Yorum Yap