- 8.02.2015 00:00
Aşağıdaki paylaşımlar “sosyal medyadan”:
1-Bakın ne diyor sayın Özaltınlı:"Körüklenen gerilimin altında Türkiye'nin Batılı güç odaklarından bağımsızlaşması ve bölgede İsrail'le çatışmayı göze alması yatıyor”!..
http://www.yenisafak.com.tr/hayat/gerilimin-nedeni-turkiyenin-yeni-rolu-2113769
Kusura bakmasın ama Özaltınlı da yavaş yavaş yeni ideolojik virüsün etki alanına giriyor galiba!!
Erdoğan'ın "One Minute" çıkışı 2009 Ocak..Obama'nın Türkiye'yi ziyareti ve parlamentoda konuşarak Türkiye'yi işbirliğinde "model ülke" olarak ilan etme tarihi ise Nisan 2009!.. Ee..?
Gelelim bugüne: Şu an Obama- Netanyahu ilişkisi çok mu iyi yani de Amerika’nın İsrail yüzünden Türkiye’yle ilişkisi kötü olsun!!.. O halde, işte “Türkiye'nin İsrail'le ilişkileri iyi değilmişte, bu yüzden Batı'yla karşı karşıya geliyormuş” tesbiti bugün için de doğru değildir!..
Ha, bugün Türkiye'nin Batı'yla arasının iyi olmadığı doğrudur; ama bunun nedeni Türkiye'deki politika yapıcılarının son zamanlarda direksiyonu Batı-Doğu çatışmasına, Batı'ya karşı, ne olduğunu kendilerinin de doğru dürüst açıklayamadıkları yeni tipten Devletçi bir milliyetçilik yönüne-bir zamanların Almanya’sını örnek alarak, “İslam'ın koruyucusu kahraman Osmanlı” yönüne- çevirmiş olmalarıdır!...
Allah aşkına, hangi “İslam'ın koruyucusu” rolüne soyunuyormuş ki Türkiye? Etrafınızdaki “İslam ülkelerine” bakın şöyle bir!.. Kim takıyor ki Türkiye'yi?.. Ayrıca, taksalar ne olur o da başka bir konu!! Ticaretse mesele, bunun yolu zaten her zaman açık, bunun için Osmanlı’yı oynamaya gerek var mı!! Tersine, bu Yeni Osmanlı imajı, “genleşen-emperyal Türkiye” imajı ilişkilerin daha da kötüleşmesine neden oluyor, görmüyor musunuz bunu?.. Neymiş efendim, “1. Dünya Savaşı’yla birlikte Balkanlar’dan Kafkaslar’a ve Orta Doğu’ya kadar uzanan bölgede emperyalist Batılılar Osmanlıyı parçalamışlar da, Devletin kafasıyla gövdesini birbirinden ayırmışlar da, şimdi bu parçalar yeniden birleşme yolundalarmış”; meşhur “Danışmanlar” söylüyorlar bu lafları ve de hiçbir yerden düzeltme veya itiraz da gelmiyor!! Tersine, “1. Dünya Savaşı daha bitmemiş” de, şimdi sıra “kaybedilen o geçmişin” intikamını almaya gelmişte!!. Bunları konuşur hale geldik artık!
Allah aşkına nedir bizim derdimiz, nerden çıktı bu Osmanlı milliyetçiliği hikayesi? Bu türden Devletçi-“Devleti kurtarmacı” travmaların etkisiyle kendimizi bir zamanların Almanya’sının yerine koyup “yükselen güç” havasına girerek buralardan nereye varmak istiyoruz ki?! Cari açık ve petrolse derdimiz, hiç merak etmeyin onu bize yedirmezler!! Ama bizimkiler, “aç tavuk rüyasında darı görürmüş” misali “kendi kendilerine gelin güvey olarak” kendilerine öyle misyonlar vehmetmeye başladılar ki, kendilerini “İslam alemini birleştirmeye çalışan büyük Hakan II.Abdülhamid”in falan yerine koyuyorlar!!.. Ve de şimdilerde buna bir de, bu konsepte uygun yeni Enver Paşalar yaratma arzusuyla belirli ittifaklar peşinde koşmak da eklendi!!.. (Bu vizyonla hele şu Türk tipi başkanlık” işi bir olsun, bakın görün ondan sonra sıra Halifelik’e de gelecek!.. Nerede hangi dünyada yaşıyor bunlar Allah aşkına!!)
Ee.. bütün bunlar bir meziyet midir şimdi, bu mudur “Batı'nın etki alanından” çıkmanın bizi yücelten yanları!! Bunlar laf!! Ayrıca kimin ne kadar katma değere (!) sahip olduğunu, onun ne ölçüde Batı’nın etki alanında olduğu -veya olmadığı- belirlemiyor artık!! Çünkü o eski milliyetçi-solcu “katma değer” anlayışı değişti!! Katma değeri yüksek mallar üretebiliyor musunuz siz şimdi ondan haber verin!!. Kemalist eğitim sistemine karşı “İslami nesiller yetiştirmemiz gerekir”in dışında bilgi üretecek yeni bir eğitim sistemi geliştirebiliyor musunuz, ondan haber verin!.. Neymiş efendim, "İkinci Kurtuluş Savaşı" veriyorlarmış!! Bunlar hikayedir artık!.. ”Bağımsız-emperyal Türkiye'ymiş”, bunlar bizim kırk yıl önce dinleyerek uğruna “kefenler giyip” çıkardığımız hikayelerdir!!.. Ben bu türden eski solcu-MDD’ci ya da UDD’ci sloganları benimsesin diye desteklemedim AK Parti’yi ve Erdoğan'ı!!.. Hay Allah yahu, “solculuğu” biz bıraktık şimdi de bunlar devralıyorlar nöbeti..Tabi bunlarınki daha bir ilginç Y.Bulut tipi milliyetçi- bir “solculuk”!!..
Şunu unutmayın: Türkiye'yi bugün kim yönetiyorsa, onu da Y.Bulut zihniyeti yönetiyor ve işte ben de buna, bu türden hayalci, çatışmacı ittihatçı bile olamayan kör zihniyete karşıyım!.. Çünkü bu zihniyet Devletci-Kemalist zihniyetin değişik bir versiyonudur.. Herkese yuttursalar bunu bana yutturamazlar o kadar!! Gene tek başımıza kaldık galiba!!..
2- Bu inciler de sayın Karagül’den: “Menderes’i asanlar Atatürk’ü de zehirlemişler”!! Ve de bu “küresel güçler bugün Türkiye’yle savaş halindelermiş”!!
Ne dersiniz bu haber de "Balyoz" ve "Ergenekon" davalarının "kumpas" olduğu, aslında böyle şeylerin olmadığı buluşuyla -yeni tipten ittifaklar politikasıyla- ilişkili olabilir mi acaba!!
Hani, "1938'e kadar herşey iyi idi de, ondan sonra karanlık güçler Türkiye'yi ele geçirmişlerdi" ya!!.. Biliyorsunuz, bu icadın -bu tarih tezinin- patenti de gene meşhur "Danışmana" ait!!.. Ama öyle görünüyor ki, bu türden bir tarih mühendisliği faaliyeti ışık hızıyla yayılarak Devletin tepelerine kadar kendini kabul ettirmişe benziyor!
“Denize düşen yılana sarılırmış” hesabı, tarihi kendine göre yeniden düzenlemeye çalışarak buradan günümüze ilişkin yeni ittifak politikaları-müttefikler yaratmaya çalışıyor bazıları!.. Tarih mühendisliği konusunda Kemalist Devlet sınıfı öncüllerini taklit etmeye çalışarak buralardan bir yerlere varabileceklerini sanıyorlar!!. Bu türden politikalar sahneleyerek güya darbecileri ikna edip onlara kendilerinin ne kadar masum ve de Atatürkçü olduklarını ispat edecekler!! Şaşarım bu türden hesaplara!! Bazıları, peşlerine yeni tipten “ittihatçı liberalleri” de takarak sanki, “mesele ittihatçılıksa eğer, biraz da biz yapalım bakalım onu” der gibiler!! Aynen onları taklit etmeye başladılar!!..
Peki kardeşim, madem “daha ileri gidemiyorsunuz, patinaj yapmaya başladınız” ve de artık Kemalist müttefiklere ihtiyaç duyuyorsunuz, işi bu noktaya neden getirdiniz o zaman!! Ne güzel gidip duruyordunuz yolunuzda, nedir şimdi bu paranoya destekli hayalet taşlama ruh hali? Buralardan, bu türden senaryolardan bir yere varmak mümkün müdür!.. Millete hayalet taşlatarak nereye varılabilir ki!!..
Bakın ne diyor sayın Karagül: “.. Etrafınıza bir bakın: İran Batı ile anlaştı, sistemin içine çekildi. Tahran Yemen kartı ile hem bu anlaşmayı sağladı hem de S. Arabistan’ın Irak ve Suriye’deki etkisini kırdı, onu Yemen’le meşgul ediyor. Bölünme, iç savaş bütün coğrafyada adım adım sahneleniyor“.
İran Batı’yla anlaştı diye isyan edilecek neredeyse!!.. Bu kadarına Netanyahu bile cesaret edemiyor yahu, yoksa bu mudur Özaltınlı’nın bahsettiği Batı’nın etki alanından çıkmak!!. Ya da “sistemin dışına çıkmak”!! Rahat olun be kardeşim, daha ne istiyorsunuz; eğer İran Batı’yla anlaştıysa bundan en çok Türkiye kazançlı çıkar. Bırakın da gerisini Suudi Arabistan İsrail ve Mısır düşünsün!! Daha çok, İran’la yapılacak ticareti düşünün siz, daha çok alıp, satmayı düşünün!.. Kavga etmekten, “kurtarıcı” rolü oynamaktan daha iyi değil midir bu? Hem sonra biz niye destekledik ki AK Parti’yi, barışı-barış sürecini, üretici güçleri geliştirmeyi öne aldığı için değil mi! Nedir şimdi bu hiddet bu celal!! Bir de şimdi “Kürt sorunu yoktur” eklendi bütün bunlara!!
Bakın açık söylüyorum, siz bu yeni politikayla “İslam’ı kurtarmaya” falan çalışırken bu gidişle evdeki bulgurdan da olacaksınız!. Ben bile daha şurda 10 Ağustos’ta oyumu Erdoğan’a vermişken ( http://www.aktolga.de/m53.pdf), şimdi artık aynı şekilde düşünemiyorum!! Şimdilerde benim korkum bu yeni politikalarla şu son oniki yılın kazanımlarını da tehlikeye atıyor olmanızda!..
3-Markar'ın geçenki yazısını okudunuz mu?
http://www.marmarayerelhaber.com/…/33388-tek-disi-kalmis-ca…
http://www.aksam.com.tr/…/akifin-anlattigi-can…/haber-392534
Ama bu yetmez, sonra bir de 66.sayfasından başlayarak C.Ertem ile birlikte yazdıkları "Dünyayı Sarsan on Gün"ü okuyun!. Tamamen iki ayrı tarih anlayışı göreceksiniz!. Kitapta 1908 "gerçek bir devrim" olarak tanımlanırken, makalede 1908 "batıcı bir darbe" , bu "darbeye" karşı olan "31 Mart ayaklanması"da "bir halk hareketi" olarak ele alınıyor. Ne hikmetse biz Yeni Türkiye’den bahsederken Markar Erdogan'ı da günümüzün II.Abdülhamid'i falan olarak görüyor!!.. Ne kadar büyük bir gelişme değil mi.
Bence bu tesbitlerin hiçbirisi doğru değil, hepsi de mekanik, eklektik!..Bugüne, bugünkü politik duruşlarına bakarak tarihi de buna uydurmaya çalışıyor bu arkadaşlar!..
Ve de en önemlisi, bu arkadaşların son zamanlardaki yazılarına bütün bir tarihi, hatta bugün olup bitenleri bile bir Batı-Doğu Medeniyetler çatışması anlayışının sinmiş olması!...Evet, aynı bakış açısı Cemil'de de var. Bu nedenle onun geçenlerde yazdığı makalenin linkini de verdim yukarda!..
Nasıl oldu da bu arkadaşların hepsi bu kadar kısa zamanda birer Yiğit Bulut haline geliverdiler hayret!.. Ama mesele bu kadarla kalsa gene neyse.. Bu ideolojik virüs nasıl oldu da bu kadar kısa zamanda devletin en tepelerini bile etkisi altına alıverdi değil mi!..
Ama bu arkadaşlar şunu unutuyorlar, ne tarihi, ne de bugünü yapan süreçler özünde medeniyetler çatışması değildir... Olayı bu boyuta indirgeyerek kimse bir yere varamaz.. 21.Yüzyıl’da küreselleşme sürecinde bizim medeniyetler çatışmasına değil, medeniyetler etkileşmesi sonucunda ortaya çıkacak-çıkmakta olan yeni bir senteze ihtiyacımız var. Batı düşmanlığı yaparak, yüz-iki yüz yıldır yaşanılan süreçleri sil baştan yok sayarak, elbise çıkarır gibi daha önce yaptığımızın tersini yapıp bu sefer de Batıcı gömleği çıkarıp onun yerine Doğucu-İslamcı bir gömlek giyerek bir yere varamayız!..
İşte aramızdaki fark bu.. Ben diyorum ki, tamam, Abdülhamid'e sahip çıkalım, evet Batıcı kültür ihtilaline, onun sonuçlarına karşı çıkalım, evet, ittihatcı devlet sınıfına onların ideolojik tahakkümüne karşı çıkalım; ama bunlara karşı çıkarken çözümü yüz yıl önceye dönerek tarihi „sil baştan“ yeniden yaşamayı bir çözüm yoluymuş gibi algılama hatasına da düşmeyelim!.. Yaşanılanları zenginliğimiz sayarak, çözümü Batı-Doğu çatışmasında, medeniyetler çatışmasında değil, medeniyetler etkileşimi içinden yükselen yeni bir sentezde arayalım..
Sayın Cumhurbaşkanı’na "danışmanlık" yaparken medeniyetler çatışmasını temel alan bir ruhla tarih -"restorasyon"- mühendisliğine soyunarak değil, „yeni bir sentezi nasıl yakalarız“ diye çaba sarfederek, buna ilişkin çözümleri önererek sürece katkıda bulunmaya çalışalım..
4- Aşağıda M.Akgün’ün bir makalesi var. Bir yukardaki Karagül makalesine, bir de buna bakın!. İnsanın M.Akgün’ü okurken içini bir iyimserlik kapsıyor.. Akgün hoca da benim dışişleri bakanı adayım!.. Türkiye'nin de Türkiye siyasetinin de böyle insanlara ihtiyacı var!..
Yorum Yap