- 11.09.2015 00:00
Hürriyet Gazetesi'nin camının çerçevesinin indirildiği eylem, bir terör eylemidir.
Bu eylemin 48 saat içinde tekrarlanması sistematik bir iktidar terörünün işaretidir. Ahmet Hakan'ın ölümle tehdit edilmesi, bir gazeteciye yönelik devlet kurumlarının alet edildiği bir devlet terörüdür. Gazetelerin devlet iktidarına yaslananlar tarafından basılması, gazetecilerin istihbaratçı ağzıyla ölümle tehdit edilmesi bir ülkede devletin sona ermesinin kanıtıdır. Gazete, Cumhurbaşkanı'nın sarf ettiği bir söze sahip çıkmak adına basıldığına göre, Cumhurbaşkanı'nın hemen kendisi adına girişilen bu terör eylemlerini kınaması ve sevenlerini hizaya çekmesi gerekir. MİT'in hemen resmî bir açıklama yayımlayıp, Ahmet Hakan'ı ölümle tehdit eden adamın, kendileriyle bir ilişkisi olmadığını vurgulaması ve bu türden baskı yöntemlerini “hukuk içinde kalan bir istihbarat örgütü” olarak onaylamadıklarını beyan etmesi elzemdir. Yoksa ne olur? Ortada devlet diye bir şey kalmaz. Temsil etmek, sahip çıkmak ve korumakla yükümlü oldukları devlet yok olur gider.
Dağlıca'da veya Iğdır'da askerimizi-polisimizi kalleşçe yöntemlerle şehit eden PKK terörü ile Hürriyet Gazetesi'ne yapılan saldırının, KCK şeflerinin yönelttikleri tehditlerle, sırtını devlete dayayan adamın Ahmet Hakan'a yönelttiği ölüm tehdidinin mahiyet olarak hiçbir farkı yoktur. Hatta ve hatta, bölücü terör ile mücadele eden devlet gücünün meşruiyetini, itibarını, güvenilirliğini yaraladığı için devlet kurumlarını arkasına alan iktidar terörü, PKK teröründen daha tehlikeli ve tahripkârdır.
Erdoğan'ın, anayasal olarak sorumlu olduğu devletin itibarı ve milletin birlik ve bütünlüğü adına, Cumhurbaşkanlığı'nın resmî web sitesine bir açıklama koydurarak, Hürriyet'e yapılan saldırıları “ama” ve “ancak” kelimelerinin yer almadığı cümlelerle kınaması ve saldırganlara müsamaha gösterilmemesi için sorumluları uyarması aslî görevidir. Aynı şekilde Ahmet Hakan'ı arayarak can güvenliğine kefil olduğunu bildirmeli ve hassasiyetini kamuoyu ile paylaşmalıdır. Aksi takdirde, AB Konseyi Başkanı ile birlikte düzenlediği basın toplantısında “terörün değirmenine su taşımakla” itham ettiği “kimi siyasetçiler”le ilgili ve yine “önce kendisine siyasetçi diyen herkesin sorumlu davranması gerektiği” sözleriyle ilgili endişeler büyüyebilir.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un “medya organlarına yapılan saldırılara asla müsamaha etmeyecekleri” açıklaması isabetli ama yeterli değil. Türkiye'yi teröre teslim etmemek adına Başbakan'ın doğrudan bu saldırılara karşı hükümet kararlılığını gösteren kapsamlı ve caydırıcı bir açıklama yapması lâzım. Bir gazeteye üst üste iki kere, iktidar destekli bindirilmiş kıtalarla yapılan saldırıdan söz ediyoruz. İktidar yanlısı bir gazetede, doğru dürüst cümle kurmaktan aciz olmasından gazetecilikle alakası bulunmadığı belli olan bir istihbarat elemanının Ahmet Hakan'a ölüm tehditleri savurmasına kılı kıpırdamayan bir iktidarla Türkiye'de kimin kime karşı güvenliğini sağlayabilirsiniz?
Hürriyet'e yapılan ikinci saldırıda ülkücülere has bozkurt işareti yapılması, bu sistematik saldırıların bir de ince işçilikle planlandığını gösteriyor. Bir terör eylemini, herkesi ahmak sananlar planlıyorsa daha fazla endişe etmelisiniz. Bu terör eylemlerinin üstünü kapatmak için daha fazla hukuk çiğnenecek demektir.
Siyasî bir sonuç elde etmek için başvurulan şiddet eylemine “terör” diyoruz. Hürriyet gazetesine yapılan iki baskın da, Ahmet Hakan'a yönelik ölüm tehdidi de tipik terör eylemleridir? Her ikisi de devlet gücünü kullanan iktidar terörüdür ve bu ülke için çok tehlikelidir.
Yorum Yap