Devlet Bahçeli’nin Erdoğan için kullandığı sıfatlar yenilir-yutulur cinsten değil. Tuhaf olan, bugüne kadar edilmiş bu en ağır hakaretleri Cumhurbaşkanı’nın duymazlıktan gelmesi.

Erdoğan tersine HDP ve kendisine karşı ironik ama nezaketli bir dil tutturan Demirtaş ile polemiği tırmandırıyor. Neden? Siyaset bir hesap işi. Bu hesapların arasında sonuç alabilmek için doğru rakipleri seçmek de var. Sövene sesinizi çıkartmayacak, ama nehrin aşağı kısmında su içenlere “neden suyu bulandırıyorsun?” diye efelik taslayacaksınız. Seçimlerde kösele gibi bir suratla döveceğiniz adamı seçmeye “siyasî strateji” deniyor. Erdoğan başkomutan edasıyla yürüttüğü seçim kampanyasında HDP’yi baraj altında bırakmayı aslî, oy oranını talî hedef olarak görüyor. Bu yüzden Bahçeli’ye cevap vermiyor, Demirtaş’a yükleniyor. Hesap doğru; ama kullandığı araçlar yanlış. HDP barajı geçerse bu başarı Erdoğan’ın eseri olacak. Erdoğan karşıtlığı HDP’nin batı bölgelerindeki yükselişinin ana dinamiği. Erdoğan HDP’nin kurduğu kampanya dolabına habire su taşıyor. Basit kurnazlığın sağduyuya mağlup olduğu bir durum bu; sebebi ise siyasî körlük, tavukkarasına benzeyen bir tür iktidar körlüğü.

Tavukkarası, aşırı ışıklı ortamlarda çalışanlarda rastlanan görme zorluğu, bu hastalığa “gece körlüğü” de deniyor. Asıl sebebi ise beslenme bozukluğu. Tavuklar, sindirim sistemi çok kısa olan canlılar. Her şeyi hiç durmadan yemeleri ve doymak bilmemeleri, sindirim sistemlerinin yapısından. Tavuk gibi bağırsakları çok kısa olan domuzların da hem oburluğu hem de çevrelerine hastalık yayma kapasiteleri (kuş ve domuz gribi gibi) sindirim sistemleri ile alâkalı. Gece körlüğüne “tavukkarası” denmesi bu yüzden. Demek çok parlak ve aydınlık ortamlarda çalışıyorsanız, yediklerinize dikkat edeceksiniz, vitamin dengesini kuracaksınız. Tavuk gibi, her çöplükte eşelenmeyeceksiniz. Yoksa peşinden körlük başlıyor.

Türkiye, 8 Haziran günü uzun süredir devam eden bir kabûstan uyanacak. Hakkını yemeyelim: Hayatımızı kâbusa çeviren adam bizi kabûstan uyandırıyor. İktidar körlüğü olmasa bu Çin işkencesi kim bilir daha ne kadar devam edecekti?

Cumhuriyet’in MİT TIR’ları haberi 10 desibel ses getirmişti; bu sesi 100’e çıkartan ve dünyaya duyuran Cumhurbaşkanı’nın Can Dündar’ı alenen tehdit etmesi olmadı mı? Bank Asya’ya yapılan haksızlık unutulmaya yüz tutmuştu. Alelacele üzerine çökülmesi, arkasından TMSF’nin ve Borsa’nın mecburî açıklamaları ve gasbın tescillenmesi Cumhurbaşkanı’nın alenen kampanyasını yürüttüğü AK Parti’ye sizce ne kadar oy kaybettirdi? Medyaya yönelik operasyon söylentilerini ilk ağızdan doğrulayan “Darbeci Doğan Medyası” lafı, Davutoğlu için kim bilir nelere mal olmuştur? Klozet muhabbeti ile doğrudan Erdoğan tarafından tazelenen “saray israfı”nda, bir siyasî akıl mevcut mu? Örnekler yüzlerce. Erdoğan, şatafatlı sarayından, büyük emek ve çaba harcayarak sürdürdüğü seçim kampanyasında başta HDP olmak üzere muhalefet partilerine çok oy kazandırdı.

Napolyon’un Waterloo Savaşı’nı kaybetmesinin asıl sebebinin, azan basuru yüzünden muharebeyi attan inip yönetmesi olduğu rivayet edilir. Demek at üzerinde olması gereken komutan, ayakta durduğu zaman bile görünen manzara değişiyor. Pırıltısı göz kamaştıran bir saraydan çıkan siyasetçi seçim kampanyası yürütemiyor, habire kendi kazdığı kuyulara düşüyor. İktidar körlüğünün tezahürleri bizim örneğimizde, gece zifiri karanlıkta mezarlıktan geçenlerin çaldığı ıslığa benziyor. Bizler kör değiliz, korku ve panik halini gözlerimizle takip ediyoruz. Her gece yatağa memleketin en kudretli adamı olarak giren birinin gördüğü tatlı rüyaları yıllar geçtikçe gerçek zannetmeye başlaması son derece doğal değil mi? Bizim kâbusumuz bitti, onunki başladı.

Erdoğan’ın Gezi ile başlattığı toplumu kutuplaştırma siyaseti toplumsal kesimler arasında derin bir uçurum yarattı. Muhalefet şimdi onu iktidar körlüğü ile fark edemediği bu uçuruma iterek seçimi kazanıyor.