Yollar ve sonlar

  • 23.12.2014 00:00

  Türkiye’de siyasi kültür, “devlet aklı”nın derin ve yaygın etkisi altındadır. Bu kültürde siyaset, esas itibariyle devlet eksenli, devlet içinde ve devlet imkanlarıyla yürütülen bir faaliyet olarak algılanır. Bütün siyasi akımlar/oluşumlar/partiler az ya da çok bu etkiden nasiplenirler. Ancak özellikle merkezde yer alan veya merkeze oynayan siyasi yapılarda/partilerde bu etki çok barizdir. Cumhuriyetle birlikte yerleşen “devlet aklı”nın en büyük başarısı, muhaliflerini kendine benzetmesidir. Cumhuriyetin kuruluşu sürecinde pişen, sonrasında yetkinleşen “devlet aklı”nın en önemli unsurlarından biri, tehdit algısının sürekli kılınması ve bu algı üzerinden siyasal hayatın sürekli bir olağanüstü hal atmosferinde tutulmasıdır. Sürekli olağanüstü hal mantığı, mevcut veya mutasavver tehdidin ortadan kaldırılması için, her türlü yola başvurmanın olağanlaşması sonucunu doğurmuştur. Özellikle siyasi mücadelede devlet imkanlarını ele geçiren güçlerin, hukuk devleti ilkelerini ve demokratik değerleri hiçe sayan yöntemleri tereddütsüz kullanmaları bu olağanlaşmanın en tahripkar yanıdır. Bir süre öncesine kadar Cemaat, bunu sonuna kadar yaptı. Şimdi de Cemaate karşı yapılan şey budur. Devlet içindeki gayrı meşru örgütlenmelerin tasfiye edilmesi, varsa bunların işlediği suçların hesabının sorulması elbette gereklidir, doğrudur. Ama her seferinde aynı yöntemler kullanılınca, buradan demokratik hukuk devletine geçiş olamıyor maalesef.  Ortaya çıkan şey, bu toplumun bedelini on yıllardır ağır bir şekilde ödediği bir kısır döngüdür. Bu konuda çok yazdım, söyleyebileceğim yeni bir şey yok. 11 Mart 2010 tarihli Taraf gazetesinde yayınlanan ve bunu anlatmaya çalıştığım yazım bunlardan biridir. Ondan bazı bölümler aktarayım:

Amaçlar ile araçlar arasındaki ilişki, siyasetin kadim sorunlarından biridir. Hatta modern siyaset dünyasının temelinde, bu sorunun yattığını bile söyleyebiliriz. Nitekim siyaset biliminin öncülerinden sayılan Machiavelli de, çalışmalarının odağına bu meseleyi koymuştur.

Machiavelli, siyasal eylem ve siyasal iktidar kavramlarını bütün ahlâki referanslardan soyutlayarak işe başlar. Vardığı nokta ise basittir: “Amaca giden yolda her araç mubahtır. ”

Burada siyasal eylemi meşrulaştıran şey artık “değer” değil, “sonuç”tur. “Amaç”ın kendisi de değil, ona ulaşmak siyasal eylemin ruhunu oluşturur. Yani araçların, amacın içerdiği ilkelere ve değerlere de uygun olması gerekmiyor. Önemli olan, başarıya ulaşmaktır. Şayet “başarı” elde edilirse, bu başarıyı yaratan bütün faaliyetler, başarının bizzat kendisine dayanılarak sonradan (ex post facto) meşrulaştırılırlar.

Bu anlayış, yine oldukça basit bir mantığa dayandırılır. Buna göre, “zorunluluk, kural tanımaz ” ya da “siyasi hayat, zorunluluk yasaları tarafından belirlenir ”.

Araçlar ile amaçlar arasındaki ilişki meselesi, özellikle “geçiş süreçleri”nde çok yakıcı bir görünüm kazanır.

Türkiye’nin bir “geçiş süreci”nde bulunması düşündürttü bana bunları. Askeri vesayet rejiminin tasfiyesi, demokratikleşme, Kürd sorununun çözülmesi gibi hayati sorunların tam göbeğinde bulunuyoruz. Bu süreçte “nereye geçeceğimiz”, büyük ölçüde yolu nasıl yürüdüğümüze bağlı olacaktır. Mesela demokrasiyi yerleştirmeyi ve geliştirmeyi hedeflerken, demokratik değerlere bağlı kalmayı umursayıp umursamadığımız, “geçiş yapacağımız şey”in de özünü belirleyecektir. Mesela Kürd sorunuyla uğraşırken, bu sorunu kangrene dönüştüren yöntemler uygulamayı önemseyip önemsemediğimiz, “çözüm” diye varacağımız durakta nasıl bir yaşam bulacağımızı da belirleyecektir. Toplumsal barışı, eşitlik ve demokrasi ekseninde arayıp aramadığımız da, ona ulaşıp ulaşamayacağımızı belirleyecektir. Nihayet siyasetteki arayışlarda “yeni”yi yaratıp yaratamayacağımız

da, atılacak her adımda “eski”nin alışkanlıklarından ve zorunluluk görünümünde ayaklarımıza dolanan ipoteklerden kurtulmak isteyip istemediğimize bağlı olacaktır…

Zira Ferdinand Lassalle’ın dediği gibi; Yolu göstermeden amacı göstermeyin bize / Dünyada sonlar ve yollar öyle karışmış ki birbirine / Birini değiştirdiniz mi öteki de değişiyor / Her farklı yol başka bir son getiriyor. (Mesut Yeğen) 

http://basnews.com/tr/opinion/2014/12/22/yollar-ve-sonlar/

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums