Irkçılık ve yüzleşme

  • 10.09.2014 00:00

 rkçılık, ayrımcılık ve nefret söylemi, bu ülkenin en yaygın gerçeklikleridir. Birbirine bağlı, çoğu zaman iç içe geçen bu davranışlar, gündelik hayatta çeşitli kılıklarda sıkça karşımıza çıkarlar.


Bir topluluğa yönelik ırkçı temelli genel bir ayrımcılık ya da somut bir saldırganlık için kullanılabilecek bir bahane, bahane üretmeye elverişli bir ortam ve bu bahaneyle harekete geçecek insanlar her zaman vardır. Aynı şekilde, siyaset, yönetim ve medya dünyası, bu saldırganlığı meşru veya önemsiz gösterecek bir mazeret bulmakta hiç zorlanmaz, bunu devreye sokmakta da hiç gecikmez. Yargı da, egemen Türkçü ırkçılığı ve devlet politikalarıyla örtüşen nefret söylemini takip etmeye ve hele de cezalandırmaya kolay kolay yanaşmaz.

Irkçı saldırganlık, bazen insanların isimlerinden ve Türkçeyi telaffuz biçimlerinden duyulan bir “rahatsızlık” kılıfında dışa vurur. Kürdçe isim taşıyan veya Türkçeyi “Kürtçe aksanı”yla konuşan insanların abartısız hepsinin hayatlarında en azından bir kere karşılaştıkları bir durumdur bu. Özellikle çocuklar ve gençler, en çok da okullarda, isimlerinden veya “Kürtçe aksan”larından dolayı yöneticilerin, öğrencilerin ve diğer öğrencilerin ayrımcı tavırlarıyla bir şekilde tanışırlar. Bir zamanlar PKK’nin eylemleri “bahane” olarak kullanılırdı ırkçı pratikleri mazur göstermek için. Yaklaşık iki yıldır “çatışma ve eylem” de yok, dolayısıyla bu yaygın bahane de ortadan kalktı, ama bu ırkçı ayrımcılığın devam ettiğine ilişkin haberler bitmiyor.

Tarihin en kanlı kıyımına yol açan antisemitizm gibi bir ırkçılığı alenen tedavüle sokmak için, mesela İsrail devletinin Filistinlilere karşı saldırgan politikaları rahatlıkla bahane haline getirilebiliyor. Sanki antisemitizm İsrail devleti kurulmadan önce yokmuş ya da İsrail’in Gazze’deki gibi kanlı saldırıları olmasa antisemitizm olmayacakmış gibi yalancı bir denkleme dayanıyor bu bahane de.

Son zamanlarda ırkçı nefretin hedefine Suriyeliler yerleştirildi. Linçlere ve pogromlara varan saldırılar yapılıyor Suriye’deki iç savaştan kaçıp bu ülkeye sığınan insanlara. Dünyanın herhangi bir yerinde göçmenlere ve sığınmacılara karşı saldırılara bahane edilen her şeyi burada da görmek mümkün. “Yeni ırkçılığın” bu en tipik biçimini destekleyenlerin bir kısmının, cumhuriyetin kuruluş sürecinde üretilen “ilkel ve kalleş Arap” imgesinden beslendiklerini de unutmayalım.
Bunlar, ırkçılık, ayrımcılık ve nefret söylemi konusunda gözümüzün önünde cereyan eden “kaba örnekler”. Bir de, hayatın her alanına sinmiş olaylar ve davranışlar var. Medya taramalarına ve çeşitli saha çalışmalarına dayanan araştırmaları şöyle bir karıştırmak bile, ırkçılığa ve nefrete dayalı ayrımcılığın ne kadar yaygın ve olağan olduğunu görmeye yeter.

Manzara bu kadar net olmasına rağmen, birbirinden farklı çevreler, Türkiye’de ırkçılığın bulunmadığını ve olamayacağını iddia ederler. Bunlara göre tek ırkçılık biçimi vardır, o da ten rengine dayalı ayrımcılıktır, bu da bizde yoktur ve hiç olmamıştır. Oysa ırkçılıkla ilgili çalışmalar çok gelişti. Irkçılığı, ten rengine dayalı ayrımcılıktan ibaret gören yaklaşımlar, çok gerilerde kaldı. “Yeni ırkçılık” türleri ve pratikleri tanımlandı; bunlara karşı mücadele yöntemleri geliştirildi. “Gündelik ırkçılık” diye bir kategori ortaya atıldı; bunun tezahürleri, saha araştırmaları ve teorik çalışmalar yardımıyla deşifre edildi. Meselâ, bu bilgileri ve ayrımları görmezden gelmenin, ırkçılığın gündelik hayatta yaygınlaşmasında, giderek normalleşmesinde önemli bir rol oynadığı saptandı.
 
Aslında bunların hepsi, hakikatle yüzleşmekten kaçınmanın ve kaçmanın bahaneleri. Irkçı saldırganlıklar için bahane üretme kültürü ve refleksi, ırkçılığı inkâr etme veya gizleme konusunda da aynen işliyor.
 
Irkçılık, bu ülkenin temel gerçekliklerinden biriyse, hakikatle yüzleşme korkusu ve/veya beceriksizliği bir diğer temel gerçekliktir.
 
Lakin “hakikat” bu konuda hiç de karmaşık değil: Yüzleş(e)mediğiniz sorunları bir süre idare edebilirsiniz; ama halledemezsiniz. İdare etmek de ancak bir yere kadar! Zira hayat, köleniz değil; her isteğinize, istediğiniz karşılığı vermez. Yüzleşmediğiniz sorunlar, gün gelir kendileri sizinle yüzleşir. Hayatı kandırdığınızı, uyuttuğunuzu sanırsanız, fena halde yanılırsınız. Hayat bildiğince akar; yok saydığınız sorunları vaktin birinde önünüze yığar ve bir bakarsınız, kaçacak yeriniz kalmamıştır. Hem o sorunlar da, akan zaman içinde büyüdükçe büyümüştür. Küçüğünü çözemediğiniz sorunun, büyüğünü çözmeniz çok daha zordur. Üstelik yüzleşmekten kaçındığınız için, sorun çözme bilginiz ve beceriniz de iyice düşmüştür. Sorunların bastırmakla yok olmadığını, alttan alta kaynamaya devam ettiğini ve yıkıcı bir enerjinin birikmesine yol açtığını, bunun da bir gün mutlaka patlayacağını “hayat bilgisi” söylüyor; patlamanın her zaman bir bedeli olduğunu da…(BasHaber Gazetesi)

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums