- 5.01.2020 00:00
ABD Pazar akşamı İran’a karşı çok kritik bir misilleme yaptı. Irak’taki İran destekli milis gruplardan Ketib Hizbullah’a (Hizbullah Tugayı) ait, biri Irak’ta ikisi Suriye’de olan üç lokasyona hava saldırısı düzenleyen Amerikan savaş uçakları 25 Hizbullah Tugayı milisini öldürdü.
Bu İran’a türlü tehditler savurup çok sayıda yaptırım uygulayan Washington’ın, Tahran’a karşı son on yılda attığı en kritik adımlardan biriydi. Misilleme, Hizbullah Tugayı’nın geçen hafta Cuma günü Kerkük yakınlarındaki bir Irak askeri üssüne gerçekleştirdiği roket saldırısına karşılık olarak gelmişti. 30’dan fazla roketin ateşlendiği saldırıda bir Amerikalı sivil ölürken dört Amerikalı ve iki Iraklı da da yaralanmıştı.
Hizbullah Tugayı sözcüsü misil grubun söz konudaki saldırıyla ilişkisi olduğu iddialarını yalanlasa da, ABD Başkanı Trump Twitter’da saldırıdan İran’ı sorumlu tutmuştu.
Bu olaydan sonra İran-ABD arasındaki gerginliği yükselten olaylar hızla birbirini takip etti.
ABD’nin İran’ın Irak’taki en güçlü gruplarından Hizbullah Tugayı’na saldırması, topluca Haşd-i Şabi olarak bilinen, ülkedeki İran destekli diğer grupların ABD’nin Bağdat büyükelçiliğini basmasına yol açtı.
Haşd-i Şabi milislerine ses çıkaramayan Irak güvenlik güçlerinin gözleri önünde cereyan eden baskın ve Yeşil Bölge’deki sivil protesto görünümlü hareketlilik, birkaç aydır özellikle İran temsilciliklerini hedef alan Irak’taki geniş kapsamlı protestolar sonrası yeni başbakan olarak göreve başlayan Abdül Mehdi’nin çağrıları sonrası sönümlenmeye başladı.
Ancak en kritik gelişme dün gece yaşandı. İran destekli milislerin Büyükelçilik baskını sonrası “Büyük bedel ödeyecekler,” diyen Trump, dediğini yaptı ve bugün İran halkını sokağa döktü.
İranlılar için adeta bir kahraman olan General Kasım Süleymani, ABD hava saldırısıyla Bağdat’ta öldürüldü. Süleymani, ABD’nin geçen yıl yabancı terör örgütleri listesine aldığı İran Devrim Muhafizları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü’nün komutanıydı.
Saldırıda Süleymani’nin yanı sıra yedi İranlı daha öldürüldü. Bunlardan biri de Haşdi Şabi’nin Genel Komutan Yardımcısı ve Hizbullah Tugayı’nın lideri, Ebu Mehdi el-Mühendis adıyla bilinen Cemal Cafer İbrahimi idi.
İddialara göre, Haşdi Şabi'ye bağlı Asaib Ehl el-Hak lideri Kays el-Hazali ve eski Irak Ulaştırma Bakanı olan Haşdi Şabi’nin birinci ismi ve Bedir Tugayları lideri Hadi el-Amiri de Bağdat’ta ABD deniz piyadeleri tarafından tutuklandı. Ancak bu bilgi an itibarıyla ne yalanlanmış ne de doğrulanmış değil.
Daeş’e karşı mücadelede ABD ile dolaylı olarak iş birliği içine giren İran’ın Haşd-i Şabi milisleri, bir baba olarak gördükleri Kasım Süleymani’nin emirleriyle kah Irak’ta kah Suriye’de on binlerce Sünni Müslümanı göz kırpmadan öldürdü. Yaşadıkları bu yıkım, ya da ihanet mi diyelim artık, İran’dan gelecek yeni emirlerle, Daeş’le sözüm ona mücadelenin bitmesinden sonra beklemeye başladığımız üzere, gerek Irak gerek Suriye’de Amerikalılara misilleme olarak geri dönecek.
Şii dünyasında sembol bir isim olan Kasım Süleymani’nin ölümü Tahran için aynı zamanda büyük bir itibar kaybı demek. Süleymani’nin yerini bazı Iraklıların söylemiş olabileceği düşüncesiyle İran, intikam arzusunu Irak’a da yönlendirecek. İran’ın ülkelerinde at koşturuyor olmasından rahatsız olan Iraklıların gözünü bir süre uyku tutmayacağına şüphe yok. Halihazırda on yıllardır huzur yüzü göremeyen Irak bugünden sonra bir kez daha karışacak; yine bombalar patlayacak, suikastlar yapılacak. İran’ın Haşd-i Şabi milisleri Süleymani’nin yerini deşifre edenleri bulabilmek için yerinden oynatmadıkları taş bırakmayacak.
Sekiz yıl boyunca İran-Irak savaşında İran’a karşı savaşan ama bugün ülkelerini İran’ın avucunda gören, işgalin sonrasında ABD’nin elinden bir türlü kurtulamayan Iraklılar uzun süredir sorulan sorunun bilinmeyen cevabıyla bir kez daha karşı karşıya kalacak: Irak İran’ın mı ABD’nin mi kontrolünde olacak?
Süleymani’nin ölümü sonrası Twitter sayfasına Amerikan bayrağını sabitleyen Trump ise, daha önce de ifade ettiği gibi büyükelçilik binasına yapılan baskına verdiği cevabı bir zafer olarak görüyor. Obama’nın Libya-Bingazi’deki büyükelçilik saldırısına cevap vermemiş olmasıyla bugünü kıyaslayan Trump’ın, buradan bonus olarak iç siyasete oynadığına şüphe yok. Tıpkı, bu olaydan bölgesel bir yas çıkaracak olan İran gibi…
Ama esas soru, Beyaz Saray’ın Orta Doğu’da bundan sonrasını hesaplayıp hesaplamadığı… Netanyahu’nun Yunanistan ziyaretini bugün yarıda kesip ülkesine geri dönmesinden anlıyoruz ki, ABD’nin Süleymani operasyonu, planlı ve İsrail’in bilgisi dahilinde yapılan bir saldırı değil.
İran’dan Irak’a, Suriye’ye, Lübnan’a Şii dünyasında büyük bir öfke sarmalını başlatacak olan Kasım Süleymani’nin ölümüyle bölgedeki Amerikan askeri-sivil varlığını ciddi anlamda zor günler bekliyor diyebiliriz. Çünkü gelen emirlerin ardında bu kez, manevi oğlu öldüğü için bizzat Ayetullah Hamaney’in kendisi olacak.
Suriye ve Irak sahası karşılıklı hamlelerin görüleceği en başta gelen iki saha olacak. ABD’nin karadan gelecek İran saldırılarına havadan, denizden gelecek tehditlere ise doğrudan cevap vermesi kısa vadede öngörülebilecek gelişmeler. Ayrıca, ABD ile yakın ilişki içinde olan Suudi Arabistan gibi ülkelerin de karşılıklı misillemelerden nasibini alması mümkün.
İran’ın ABD karşısında yıllardan sonra en büyük kaybını yaşadığı günün ardından, vekalet savaşının doğrudan bir savaşa dönüşmesini beklemek henüz gerçekçi değil. Ama ABD’nin İran tarafından uzun süre unutulmayacak bir saldırıya imza attığı bir gerçek.
Özetle, cinin şişeden çıktığını henüz söyleyemeyiz ama hem Trump hem de İran şişeyi çılgınca tekmeliyor; görünen o ki bu durum şiddetini artırarak devam edecek.
Yorum Yap