- 4.06.2013 00:00
Gezi Parkı’ndan başlayarak tüm ülkeye yayılan protesto gösterilerini objektif bir biçimde anlamaya çalışalım:
· Modern toplumun bireyinin siyasal hareketlerini ne zaman öfkeli sokak gösterilerine dönüştüreceği önceden bilinmiyor. Protesto hareketlerini doğuran her zaman sınıf, etnik köken, siyasi eğilim gibi az çok kalıcılığı olan bağımsız faktörler değildir. Siyasi protestoları,örneğin,bütünüyle sınıf faktörüyle veya çok önceden oluşan istikrarlı-kalıcı siyasi eğilimlerle açıklayanlar yanılıyorlar. Protestocunun birey olarak sosyal dünyayı anlamak, yorumlamak, müdahale etmek üzere geliştirdiği konseptleriçok önemlidir. Eyleme gitme kararında bu kavramların payı büyüktür. Eyleme katılmak üzere evden çıkan insan bu karardan vazgeçebilir ve eve dönebilirdi. Gezi Parkı’ndan da dönebilirdi. Eylemi sürdürmek için yeni kararlar aldı. Gezi Parkı’ndaki göstericinin Gezi Parkı gösterilerine katılmak üzere evinden çıkarken kafasının içinde geliştirmiş olduğu en önemli kavramlar şunlardır: “AKP iktidarının arkasında büyük, boğucu, cahil, İslamcı, mezhepçi bir kitle desteği var. AKP seçmeni kitlesel desteği veriyor ve sahneden çekiliyor. Hükümeti denetlemek, demokratik bir kontrol mekanizması oluşturmak, şeffaflık istemek, hukuk devleti prensiplerine riayet edilmesini talep etmek gibi bir derdi, bir alışkanlığı yoktur. Mezhepçi Erdoğan bu desteği tam bir serbestlik içinde kullanıyor. Topluma ahlaki üstünlük taslıyor. Bir başbakan olarak solcuları, alkol kullanan insanları, laiklik yanlılarını, Alevileri, kendisi gibi düşünmeyenleri ve yaşamayanları alenenaşağılıyor. İnsanların yemesine, içmesine, inançlarına bile müdahale ediyor. Seçmen çoğunluğunun verdiği desteğin kendisine bu hakları verdiğini düşünüyor. Memleket mezhepçi Erdoğan’ın babasının çiftliği değildir. Erdoğan benim başbakanım değildir. Erdoğan başbakan değildir. Erdoğan istifa etmelidir. AKP iktidarı son bulmalıdır.”
· Alkol kullanan, düzenli olarak camiye gitmeyen, karısını kızını başı açık gezdiren, kahvehaneye çok sık takılan, Ramazan’da anne ve babasının elini öpmeye gitmeyi bile ihmal eden erkeklerin yaşadığı bir mahallede imam hatipli bir baba olan Tayyip Erdoğan İslamcılığı nedeniyle kendisini bütün erkeklerden üstün görüyor. Erdemlilik, iffet sahibi olmak, temizlik, düzenli saygın bir aile yaşantısı kurmak gibi değerler bir tek onda var. Mahalle çığırından çıkmış. “Ben sizden çok ahlaklıyım, çok üstünüm. Mahallede bundan böyle benim kurallarım geçerli olacak . Seçmenin %50’si beni destekliyor. Demokrasi bu. Yoz azınlığı dikkate almama gerek yok” diyor.
· Tayyip Erdoğan kanlı Arap diktatörlerine benzemiyor. Polise sokak göstericilerini kurşunlayarak öldürmeyi yasakladı. Sokak infazlarını durdurdu. İşkence polisin mutat bir sorgulama tekniği olmaktan çıktı. “Polisi ve orduyu işkenceci katillerden temizle, suçluları yargıla!” diyenlere “Orada dur, o kadar ileri gitme!” diyor. Cümle kolluk kuvvetlerine “Koruyucu kanatlarım altındasınız, benim kolluk kuvvetlerimsiniz. Olan olmuştur” diyor. Kendini beğenmiş İslamcı mahalle kabadayısına saygısızlık eden göstericiler feci bir biçimde dövülüyorlar. Dövülenler ölebilir de. Göstericilerin gözleri çıkarılıyor, sopalarla öldürülüyorlar. İmam hatipli mahalle kabadayısı Rize’de doğmuş. Kasımpaşa’da büyümüş. Türkiyeli. Aynı kişiliklere sahip İslamcı diktatörler doğuran evrensel fundamentalist nedensellik mekanizmasının ürünü sayılmaz.
· Başbakan dindar mahalle kabadayısıdır, mutaassıp bir aile babasıdır, daha doğrusu öyle gözüküyor, mezhep savaşı veriyor. “Sizin sayınız 100 000 ise benimkilerin sayısı bir milyondur” diyor. Başbakan demokrasi, hukuk devleti, insan hakları gibi kavramları ayaklar altına alıyor. Güç gösterisini seviyor, intikam duygularıyla hareket ediyor, mezhep savaşına soyunmuş. Alevi soykırımcısı Yavuz Sultan Selim’in hayranıdır. Entelektüelizmden çok uzak bir imam hatiplidir. Vizyonu yoktur, demokrat değildir. Türkçe’den başka bir dil bilmiyor. Kitap okumuyor. Bilimden, doğadan, sanattan, müzikten, felsefeden anlamıyor.
· AKP’nin ideolojisi İslam’ın dokunulmazlığı, kutsallığı, peygamberin hükmü ile korunan bir ortaçağ ideolojisidir. 1200 yıllık ilerlemeyi, medeniyeti, bilimi reddediyorlar. Onlarla rasyonel bir tartışma yapamazsınız. Yapmakta ısrar ederseniz Turan Dursun’un akıbetini paylaşabilirsiniz.
· AKP içinde vicdanlı politikacı yoktur sadece vicdanlıymış gibi gözükmek isteyen politikacılar vardır. Abdullah Öcalan’a kölece boyun eğen Kürtlerle çok alay ettiler ancak dönüp kendi mezhepçiliklerine, utanç verici kölece bağlılıklarına bir kez olsun bakmadılar. AKP içinde şahsiyet sahibi ciddi bir politikacı yoktur. Sadece ganimetten yararlanmak istiyorlarmış gibi bir haller var.
· CHP demokratik bir parti değildir, Kemalist Kontrgerilla devletinin savunucusudur. MHP ile kardeş rakipler rolünü oynuyor.
· Demokrasiyi, hukuk devletini, insan haklarını büyük kalabalıkların istemesi şarttır. Tek çare budur. Gezi Parkı protestoları anlamsız değildir ancak küçük gruplar büyük kalabalıkların rolünü üstlenmemelidir. Kalabalığın gerçekten büyümesi lazım. Büyük kalabalıklar AKP’nin karşısında değil, arkasındadır.
Yorum Yap