- 31.12.2020 00:00
Bir ülkenin hukuk toplumu olduğunun değişmez kriteri o ülke de yargının bağımsız olması ve yargı kararlarının uygulanması ile ölçülür.
iktidar hukukun denetimine girmiyorsa..
Artık o ülkede kuvvetler ayrılığı kuvvetler birliğine dönüşmüştür.
Siyasi erk yargıdan önce muhaliflerinden kimin suçlu veya terörist olduğunu işaret edip, hedef göstermeye başlar.
İktidarın güdümünde hareket eden Yargı da devreye girerek iktidarın hedef gösterdikleri hakkında yargılamadan yargısız infaz yapar.
Tutukluluk artık hükümlülüğe dönüşür.
İktidara muhalif olan toplumun her bireyinden başlar her kesim terörist damgasını yemeden kendini kurtaramaz.
Toplumun yarısının iktidar tarafından terörist ilan edildiği bir ülke de yaşamanın ıstırabına hiç girmeyeyim.
Muktedir iktidara geldiğinden “bir kişi özgür değilse o toplum özgür değildir” diyordu.. Şimdi toplumun yarısını terörist ilan ediyor.
Bu ülke de artık “üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü olacağını” ilan ediyordu..
14 Mayıs 2008 yılında Yargıtay Baş Savcısı Anayasa Mahkemesine AKP’yi kapatma davası açtığında Erdoğan: “AİHM kararları Türkiye’de ki kanunların üstündedir” bu böyle biline diye yeri göğü inletti.
Kendisinin de haksızlığa uğradığında ve siyaset yapmasının önü kesildiğinde üç kere başvurduğu AİHM’in,suçsuz bulduğu ve kesin tahliyesini istediği insanları terörist ilan etmesi anlaşılır gibi değil.Nereden nereye.
Anayasal bir suç bu.
Hukuku,evrensel değerleri ve uluslararası altına imza attığınız sözleşmeleri kendinize göre yerli ve milli diye eğip bükmeye devam ederseniz,değerli yalnızlığınızla daha çok başbaşa kalırsınız.İnsanlıkla da bağınızı koparırsınız.
Ayrıca hukuka ihanet,ekonomide ki çıkmaz katmerleşerek karşınıza beton bir duvar gibi yükselmesini hızlandırır.
AİHM Kararları ve uygulama mecburiyeti bu açıdan da çok önemlidir.
Türkiye’nin 1987 yılında bireysel baş vuru hakkını tanıdığı ve bir hakimle temsil edildiği,üyesi olduğu Avrupa Konseyine bağlı bir mahkemedir AİHM.
Yargının bağımsız olmadığı ve yargı kararlarının uygulanmadığı bir ülke de AİHM’ den de söz etmek anlamsızlaşıyor.
Ama ben gene de devam edeyim.
AİHM Büyük Dairesinin 16’ya 1 ezici oy çokluğu ile 4 yıldır tutuklu HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için kesin tahliye kararı vermesi,iktidarın üzerine yıldırım düştü..
İktidar “AİHM kararlarını tanımıyoruz..”Demirtaş bizim nezdimizde hala teröristtir ve terörist demeye de devam edeceğiz” diye bir algı operasyonu yapmaya devam ediyor.Tabi besleme basın da manşetleriyle desteğini eksik etmiyor.
AİHM’i tanıyacaksınız ama kararlarını tanımayacaksınız, peki bu nasıl olacak?
O zaman AİHM’den çekin imzanızı temsil eden yargıcınızı da çağırın elinizden tutan mı var?
Kolay değil bu, Ayasofya’yı ibadete açmaya benzemez.
İçeri de işinize gelmeyen Anayasa Mahkemesinin kararlarını, dışarıda da AİHM kararlarını tanımayacaksınız, kalkıp Türkiye bir hukuk devleti diyeceksiniz.
Türkiye’de yargı bağımsız ise Yap-İşlet-Devret modeliyle işletmecilik yapan firmalarla yaptığınız sözleşme de hukuki bir sorun çıkarsa soruna T.C.nin mahkemelerinin değil de;Londra mahkemelerinin karar vereceğine attığınız imza, yargının bağımsız olmadığının bir yerde belgesi olmuyor mu?
Türkiye’de yargının bağımsız olduğu lafına kargalar güler,hatta onlar bile gülmez.
Bakın Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e kulak verelim:” AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu ve bunun gereğini yerine getirmeyen hakimlerin terfi edemeyeceğini. Yargıya olan güvenin de toplumda yüzde 20” olduğunu söylüyordu..Ama AİHM’in Selahattin Demirtaş için kesin tahliye kararı karşısında Adalet Bakanından hala bir ses yok.
Cumhur İttifakı siyasi rakiplerini ve kendilerine muhalif olan gazeteci,akademisyen, yazar ve toplumun her kesimini rejim karşıtı ilan edip, teröristlikle suçlamaya hız kesmeden devam ediyor.
Bu bağlamda zaman zaman FETÖ’cü ilan ettikleri İyi Parti Genel Başkanı Meral Alşener’e MHP lideri “evine dön çağrısı yapıyor.” Akşener dönmeyince de,illet-zillet ittifakı demeye devam ediyorlar.Vallahi tam bir komedi insan yazarken kendini gülmekten alamıyor..
Komedinin büyüğü arkadan geliyor:
Altı milyon seçmenin oyunu almış meclisin üçüncü büyük partisi HDP’yi, Mecliste ki terör örgütü PKK’nın uzantısı diye hedef gösterip bu partinin kapatılmasını isteyenler..
Kırmız bültenle aranan eski PKK yöneticisi Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan’ı Kürt seçmenlerin Cumhur ittifakının adayını desteklemeleri için, devletin televizyonuna çıkartmakta bir sakınca görmüyorlar..Yine Abdullah Öcalan’ın İstanbul belediye başkanlık seçiminde HDP’lilerin tarafsız kalması için yazdığı;el yazısı ile yazılmış mektubunu devletin resmi ajansı ile basına servis etmekten de çekinmiyorlar...Daha yeni basına düştü besleme basın görmedi ama Osman Öcalan Cumhurbaşkanın bir danışmanı ile Kürt sorunu üzerine uzun bir görüşme yaptığını açıklarken,Öcalan’ın bu açıklaması resmi olarak tekzip edilmedi.
Nasıl teröristle ve terörle mücadele ama..
Allah aşkına sizin terörle mücadelenize kim inanır!.
Birde çıkıp AB ülkelerini ve ABD’yi PKK ve FETÖ’ye destek veriyor demiyorlar mı?
Ankara, eğer AİHM’nin Selahattin Demirtaş’ın kesin tahliyesini yerine getirmezse “Hukuk devletinin tabutuna son çiviyi çakmış olacak.”
Bu ülkede muhalif olup ta terörist damgasını yemeyenler de parmağını kaldıracak.
Yorum Yap