- 5.09.2020 00:00
Cumhur ittifakı ‘elinde çekiç olan her şeyi çivi görür modunda’ hareket ediyor artık.
Partili Cumhurbaşkanlığı hükümet modeli iki yıl içinde hiç bir toplumsal sorunu çözemeyince geriye muhalif olan her kesimi şeytanlaştırarak hedef göstermek oldu.
Gün geçmiyor ki Milletvekili hedef gösterilip saldırıya uğramasın,gazeteciler tehdit edilmesin içeriye atılmasın,sanatçılar tacize ve tehdite maruz kalmasın ve iktidara muhalif olanların evlerine gece yarısı operasyonlar yapılması artık rutin bir hal aldı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu TİP Hatay Milletvekili Barış Atay’ı hedef gösteriyor ve gereği de anında Kadıköy’de yerine getiriliyor.
Gerçi milletvekili dövme olayı yeni değil bu bizim siyasal ilkel geleneğimizde var.
1968 yılında Süleyman Demirel’in hedef gösterip AP’li milletvekilleri İstanbul TİP Milletvekili Çetin Altan’a Mecliste linç girişiminde bulunurlar ve Altan bu saldırıdan sonra bir gözünden görme kayıbı yaşar.. Kürt Milletvekili Ahmet Türk’e 12 Nisan 2010 yılında bir faşist Samsun’da yumruklayarak burnunu kırdı. Gazeteci Yılmaz Özdil: Bu yumruğu ”Adaletin Tokmağı” yerine koyup Ahmet Türk’ün burnuna inen kişi bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu” diyerek saldırganı savundu.Yani bu barbar vahşi gelenek hiç değişmedi.
Devlet hukuktan uzaklaşınca sokağın güvenliğini iktidar tarafından nemalandırılan trollerden oluşan kafatasçı, dinci,mezhepçi,ırkçı bir grup güruh üstlenir oldu.
Demokrasiden uzaklaşan ve sorunları çözemeyen iktidarların değişmez baş vurdukları muhaliflerine uyguladığı şiddet ve yasaklar olmuştur,iktidar da bunu yapıyor.
İktidar ne vaat etmişti ne oldu?
Partili Cumhurbaşkanlığı hükümet modeli için 2018 yılında kamuoyundan yetki isteyen Erdoğan halka şöyle söz veriyordu; seçin bu kardeşinizi faizle,dolarla nasıl uğraşılırmış bir görün diyordu ama..
2018 yılında bir dolar 4.81 TL iken 2020 yılının Ağustos ayında bir dolar 7.40 seviyelerinde dolaşırken, dolar 8 TL’ye merdiven dayamış durumda.
Son iki yılda döviz ve altın tüm zamanların rekorunu kırdı.
Türk Lirası ise son altı ayda dolar karşısında yüzde 23,Avro karşısında yüzde 29 değer kaybetti.
Yabancı sermaye gelmediği gibi Merkez Bankasının açıklaması 2020 yılının ilk 7 ayında ülkeden 11 milyar dolar para dışarı çıktı.
2018 yılından bugüne kadar hazineden ve maliyeden sorumlu bakan Berat Albayrak tam 11 ekonomik paket açıklamış..
Açılan paketler hükümet yanlısı beş müteahhittin dışında toplumun hiç bir kesiminin yarasına merhem olmadı.
Artık pazarda ve marketlerde fiyatlar el yakıyor deyim yerinde ise buralarda yangın var,kilosu beş Liraya ne meyve ne de sebze var.
Ekonomide ciddi bir buhran yaşanıyor halkın alım gücü güneş görmüş kar gibi eriyor..20 milyon insan açlık sınırında yaşıyor 50 milyon insan yoksullukla boğuşurken ; damat bakan besleme gazeteciye dolarla mı maaş alıyorsun diyor.
Pandemi süreci ile Partili Cumhurbaşkanı hükümet modelinin çöktüğünün en basit örneği;Toplumsal sorunları çözmek şöyle dursun, halka söz vermelerine rağmen bedava maskeyi bile dağıtamadılar.
Şimdi marketlerde ve Eczanelerde maskenin tanesi 1 TL ama tane ile satılmıyor en az onlu paketle satılmakta.
Vatandaşına bedava maske dağıtamayan bir hükümetin dış güçler neyini kıskanır anlamış değiliz.
Bakan Albayrak 2019 yılında 2.5 milyon insana iş vereceğiz demişti ama 2019 yılında iş bulmak şöyle dursun 632 bin kişi işini kaybetti.
2018 yılında 3.5 milyon olan işsizlik pandemi süreci ile tarihi rekor kırdı ve işçi ve iş veren kesimleri 10 milyon işsizden bahsederken,10 milyon işsizin 7 milyonu genç nüfustan oluşuyor ve bu rakamları iktidar çevresi yalanlamıyor.
Yoksulluk,yolsuzluk,hayat pahalılığı ve gelir dağılımındaki uçurum her gün artarak devam ediyor.
Sözde yasakları yasaklayacaklardı ama yasaklar sığınakları oldu.
Güvenlikle yatıp güvenlikle kalkmaya başladılar.
Bir Milyonluk Ordu ve 250 binlik polis teşkilatı yetmezmiş gibi..
Bir de 40 bin kişilik bir Bekçilik kadrosu açtı ve 4 bin bekçi iş başı yaptı yetkisi ve görevi tartışmalı.
Bu da yetmedi şimdi öncelikle iki ilde İstanbul ve Ankara’da olmak üzere ve daha sonra 10 ile çıkartılacağı düşünülen ;Cumhurbaşkanlığı Koruma Daire Başkanlığı Bünyesinde Özel Hareket Şube Müdürlüğü Kurulduğu resmi gazete yayınlandı.
Bu özel hareketin nereden çıktığını ve neden ihtiyaç duyulduğu ve Cumhurbaşkanına özgü ve hiç bir yere bağlı olmadığı; bir milis gücü olduğu iddia edilirken bu karara Saray’dan resmi bir açıklama gelmedi.
Cumhur ittifakın düzenlediği her türlü etkinlikte,binlerce insanın açılışlarda,kutlamalarda kıstlama,yasaklar,pandemi ve sosyal mesafe söz konusu olmaz iken..
Toplumun ortak paydası olan yıllarca kutlanan Ulusal bayramların kutlanmasına getirilen kısıtlamalar,yasaklar ve pendemiyi bahane etmeleri tam bir tiyatro.
Muktedir OHAL döneminde güvenlik nedeniyle yürüyüş,miting,toplantı,grev ve gösterileri güvenlik nedeniyle yasaklıyordu, şimdi de Pandemiyi gerekçe göstermeye başladı.
Peki Cumhur İttifakı neden 30 Ağustos Zafer Bayramının kutlanmasına kısıtlama getirdi?
Erdoğan,Eğer ulusal bayramların kutlanmasına sınırsız izin verirse; bu kutlamalara katılacak kitlesel gösterilerin kendisinin ve hükümetinin aleyhine bir protestoya dönüşeceğini ve bu gösterilerin tüm illere sıçrayarak; ‘sosyal patlamalara’ neden olacağından korkuyor.
Gezi olayları bunun en canlı örneği olarak tarihe geçti.Gezi olaylarına iki ay her akşam 3 milyon insan 79 ilde sokağa çıkarak Akp’ hükümetini protesto etti.
Cumhur İttifakın Yaptırdığı kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor hem oyları düşüyor hem de toplumun tepkisi yükseliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlık seçimini iki sefer yaptırdılar ve 13 bin olan oy farkı ikinci seçimde İstanbul halkı 805 bin gibi tarihi farkla Cumhur İttifakını sandığa gömdü.
Bir yıl önce yapılan yerel seçimlerde Cumhur İttifakın ülkenin en büyük 6 ilin Belediye Başkanlığını kaybetmesi,bütün planlarını altüst etti.
Hatta besleme basında şöyle yorumlar çıktı 30 büyük şehirlerde belediye başkanlık seçimi yapılmasına ne gerek var;Cumhurbaşkanı üniversite rektörlerini,Valileri,bütün üst düzeydeki yargı üyelerini çoğunu atarken, Büyük Şehir Belediye Başkanlarını da Cumhurbaşkanı atasın diye öneri getirdiler.
Cumhur ittifakın saldırgan hale getiren bir başka açmazı dış politikada duvara toslaması.
Suriye ile başlayıp Doğu Akdeniz de ülkenin yalnızlaşması.
Savunma harcamasının artması ekonomik krizi tetikleyenlerin başında geliyor ama sormaya ne muhalefet ne de muhalif gazeteci cesaret edebiliyor, hain ilan ederler korkusu ile.
Dış politikadaki efelenme içeriye yönelik hamasetle geçiştirilecek gibi değil; çünkü başta komşu ülkeler olmak üzere neredeyse dünyadan izole olmuş bir durumdayız.
Arap ülkelerinden Katar’ın dışında bize selam veren ve elimizi sıkan bir tane ülke yok.
Cumhur İttifakı Hukuktan uzaklaştıkça sorunları da çözemiyor ve böyle olunca da saldırganlaşıyorlar. Gerginlikten nemalandıkça iktidar ömürlerinin uzayacağına inanıyorlar ama..
Rüzgar ekenin fırtına biçtiğini de hatırlatalım.
Yorum Yap