- 1.02.2019 00:00
Bir birimizi boğma yarışması içine girdik.
Nerede duracağımızda belli değil.
Siyasi iktidarın muhalif olan kesime karşı acımasız baskıları ve suçlamaları kabul edilir gibi değil.
Muktedirler tarafından muhalefete yönelik her türlü iftira,hakaret ve suçlamalar hava da uçuşuyor.
Tam bir hukuksuzluk ülkeye hakim olurken, bir taraftan da siyaseten bir korku iklimi oluşmuş durumda.
Muktedirler ya benden olursan ya da sana yaşam hakkı tanımam modunda.
Bir toplumu yönetenler iktidar ömrünün uzatmak için insanı ıskalar; inancının esiri ideolojisinin körü olunca yapamayacağı bir şey yoktur.Çünkü artık onun vicdanı buharlaşmıştır.
2018 yılını yolcu ederken iktidarın muhalefeti rejim karşıtı gördüğü bir süreci tamamlamış durumdayız,dileriz gelecek yıllarda bu olumsuzlukları yaşamayız diyelim.
Demokratik toplumlarda evrensel hukuk her şeyin belirleyicisi ve düzenleyicisi olurken..
Bütün kurallar ve kurumlara yön veren de hukuk oluyor.
Biz ise tam tersi demokratik yer yüzünün değerleri olan demokrasi ve hukuktan uzaklaştıkça,insanlığı içinden alınmış güç ve paraya tapan bir toplum olduk.
Son günlerde yerel seçimler yaklaştıkça siyasetin sıcak gündem menüsü olan, had bildirme aldı başını gidiyor. Ama ne hakaretler ve iftiralar söyleniyor, buraya yazmaya bizim terbiyemiz müsaade etmiyor.
Muktedirler iktidarlarının ömrünü uzatmak için muhalif olan her kesime yapmadıkları kalmıyor..
Bu ülkede benden sonrası tufan misali.Biz gidersek ülkenin bekası tehlikeye girer tekerlemesi de hiç gündemden düşmüyor.
Şu soru ile yazımıza devam edelim:
”Kim haddini bilmiyor?”
Bir ülkede bir kişi özgür değilse o toplum özgür değil diyerek toplumdan oy alıp iktidarını güçlendirdikten sonra da; çoğunluk ve milletim ne diyor ben buna bakarım diyen, kendinden olmayana had bildiriyor.
Velev ki çoğunluk değilim ama ben bireyim diyen mi,haddini bilmiyor?
Türkiye’de artık üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü olacak diyeceksiniz;muktedir olunca da yargıyı kendinize bağlayacaksınız ve sizin talimatınızla yargı karar verecek?
Bu tutumunuza yargıya müdahale diyenlere,Türkiye bir hukuk devleti diye sizden olmayanlara, had bildireceksiniz.
Askeri vesayetin baskısı döneminde Türkiye bir AB ülkesi olma yolunda, AİHM kararları Türkiye’deki yasaların üstünde diyeceksiniz;tek adam rejimine geçtikten sonra AİHM kararları bizi bağlamaz diye,yok hükmünde sayacaksınız.
Hani AİHM kararları Türkiye’deki yasaların üstünde diye hatırlatanlara da, haddinizi bilin haddinizi diye,tehdit edeceksiniz.
Ülkenin en üst mahkemesi Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımayacak,yerel mahkemeler buna direnmeli deyip, AYM’nin kararlarını tanımıyor diye posta koyacaksınız!.
Oturduğunuz Saray’ın kaçak olduğuna yargı karar verdi,siz yargıya gücün yetiyorsa gel yık diyerek yargı kararını tanımadınız ve gidip Saraya oturdunuz.Yargı kararlarını uygulanmadığı ülke hukuk devleti olamaz.Burada haddini bilmeyen kim.
Bu bir anayasal suç işlemek diyenlere de, haddini bildireceksiniz.
İşinize göre yargı karar verirse burası hukuk devleti ve yargı bağımsız ve tarafsız oluyor.
Sizin beğenmediğiniz bir karar verirse OHAL’den sonra vermedi de; bu karar milletin isteklerini yok saymak diye karar veren hakimlerin yerini değiştiriyorsunuz.
Artık Havuz Medyası,YARGI ve RTÜK tek adam rejiminin aparatı oldu.
Çok kanallı televizyonlar olacak ama iktidara karşı tek ses çıkacak bu bir RTÜK kararıdır.
RTÜK tarafından Halk TV ve Fox Tv’ye verilen program kapatma ve para cezaları ülkede medyanın ne kadar özgür olduğunun belgesidir.
Vatandaş anayasal hakları olan demokratik haklarını meşru yollardan aramaya kalkması, bir darbe girişimi olarak algılandığı bir ülkede demokrasi ve hukuktan bahsedebilir miyiz.
Ardından da” Demokrasinin tam uygulandığı az ülkelerden biriyiz” diyeceksiniz.
Binali Yıldırım’ı İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığına aday gösteriyorsunuz,TBMM Başkanlığından istifa ettirmemeniz tek başına söylediklerinizi çürütüyor,çünkü anayasanın 94. Maddesini yok sayıyorsunuz.Siyasetin etik değerlerini tanımıyorsunuz.
Bu tutumunuz toplumun aklı ile alay etmekten başka bir şey değil.
Her ülkede mutlaka bir iktidar vardır ama her ülkede iktidarla eşit yarışan muhalefet ancak demokratik toplumlarda vardır.
Demokrasilerde muhalefeti olmayan veya yok sayılan iktidar meşru değildir, yüzde kaç oy alırsa alsın.
İçinde insana değer vermeyen,yaşatmayan hiç bir din, ideoloji ve dava insanlıktan nasibini almamış hamasetten başka bir şey değildir.
İşte 2018 yılını böylesi hukuksuz bir yıl olarak kapatıyoruz, dileriz 2019 yılı geçen yılı aratmayacak, demokratik bir dönemin başlangıcı olur.
Çıkmayan candan umut kesilmezmiş.
2019 Yılı tüm insanlık için savaşların olmadığı barış dolu bir yıl olması dileğiyle..
Yorum Yap