- 4.02.2017 00:00
Ülke gündemini saran yolsuzluk, rüşvet, hukuksuzluk, hakaret ve iftiralar havada uçuşuyor.
Gündem iki konuya kilitlenmiş durumda.
Birisi:Bir dönem Akp’nin ödüllendirdiği iş adamı Rıza Sarraf’ın ABD’ye sığınarak itirafçı olması ve ardından Türkiye’de dağıttığı rüşvetlerden bahsetmesi,siyasal gündemi sarstı.
İkincisi:CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birinci derece yakınlarının Man adası Off-shore şirketine aşırdığı banka dekontları ile ortaya attığı dosyalar.
CHP’nin ortaya attığı iddialar öyle yenilir yutulur cinsten değil, hem de Erdoğan’ın birinci derece yakınlarının isimlerini kapsıyor ve bu şahıslar milyon dolarla anılıyor.
İşte Erdoğan’ın yakını olan kişiler eniştesi Ziya İlgen 2.5 milyon dolar,Kardeşi Mustafa Erdoğan 2.5 milyon dolar,dünürü Osman Ketenci 1 milyon 250 bin dolar,oğlu Ahmet Burak Erdoğan 1 milyon 450 bin dolar.
Bu iddialara Erdoğan ve Akp kurmayları sahte belge olarak karşı çıktılar ama CHP bu dosyayı Savcılığıa vereceğini açıkladı.Savcılığın da bu iddia edilen belgeleri CHP’den istediği medyaya yansıdı.
Ya Rıza Sarraf’ın ABD’de sanık sandalyesinden tanık sandalyesine geçmesiyle ortaya attığı kısacası itirafta bulunduğu iddiaları nereye koyacağız.
Bu iddialar Batı’da veya ABD’de olsa yer yerinden oynar hükümetler düşer, isimleri geçen şahıslar sanık sandalyesine oturtulur ama burada ölüm sessizliği var.
Sarraf için Erdoğan ve Akp’e ABD’ye iki defa Nota verdi sağlığından endişeliyiz diye,Sarraf önce değerli bir vatanperver vatandaştı, itirafçı olunca bir anda vatan haini damgasını da yedi.
Rıza Sarraf’ı Akp’ liler neyle suçlarsa suçlasınlar, Sarraf’ın eski Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan için rüşvet olarak 45-50 milyon tutarında ero verdim demesi,eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğluna 100 bin dolar rüşvet verdiğini mahkeme huzurunda itiraf etmesi.. Eski Halk Bank Genel Müdürü evinde ayakkabı kutuları içinde 4 milyon dolar saklayan Süleyman Aslan hakkında söyledikleri bir iftiradan çok; gerçeğin bir gün ortaya çıkma gibi pis huyu olduğunun tazahürü olarak karşımıza çıktığını yaşıyoruz.
Bu kadar ağır rüşvet ve yolsuzluğun ayyuka çıktığı, ta ABD’den tutun da Avrupa basının gündemine giren,haber olan ve gündem belirleyen bu haberlerin bizde siyasi bir sarsıntı yapmaması düşündürücü değil mi?
Deneyimli bir vatandaş sayılırım..
Hatırladığım kadarı ile böyle bir siyasal iklimi ne kadar kendimi zorladımsa hafızam hatırlamıyor.
Ne anlamda derseniz?
Bir ülke de bu kadar yolsuzluk ve rüşvetin içeride ve dış dünyada ayyuka çıktığı, gündem belirlediğini gerçekten hatırlamıyorum.
Bu rüşvet ve yolsuzluklar sanki bizde değil de, Afrika ülkelerinden birisinde oluyormuş gibi bir umursamamazlık var Akp hükümetinde,sivil toplum kuruluşlarında ve medyada..İstisna görevini yapan bir kaç gazete ve köşe yazarının dışında hepsi,sürüsüne bereket tam bir tetikçi esnaf grubu koro halinde algı operasyonu yapıyorlar.
Yolsuzluk,rüşvet ve hak ihlalleri o kadar yaygın bir hal aldı ki;toplumun bir avuç kesimi dışında,sanki bunlar dünyada da böyleymiş gibi olağan karşılanıyor.
OHAL ilanı ile Yargının yürütmeye bağlanması, parlamentonun işlevsiz hale gelmesi ve medya özgürlüğünün olmaması her şeyi ortaya koymuyor mu?
Hatırlatmaktan ve yazmaktan sıkıldık iş cinayetleri,hayat pahalılığı,işsizlik,yoksulluk ve hak ihlalleri ne gündeme geliyor ne de haber yapılıyor.
Daha dün hükümet yoksulun sofarsının olmazsa olmazı olan Nohut,Kuru fasulye ve Barbunya’nın ithal eidlmesi için KDV’yi yüzde 19 dan sıfıra çektiler.
Marketlerde kuru fasulye ve nohutun ortalama kilogram fiyatı 12 tl den satılıyor,Akp iktidara geldiğinde bu kuru baklagillerin kilogram fiyatı 2 tl idi.
Bir toplum yolsuzluk ve rüşveti kabulleniyorsa, o ülkede gayri meşru işler meşrulaşır, toplumda çok büyük bir yozlaşma olur, yozlaşmanının sonucu da toplumsal çürümeyi getirir.Bizde bunu yaşamıyor muyuz?
Neresinden tutsanız elinizde kalıyor dememizin nedeni de bu!.
Bu kadar yolsuzluk ve rüşvet karşısında bir kişi istifa etmiyor,ettirilimiyor ve kitlesel bir tepki sokağa yansımıyorsa;toplumda görünenden çok daha yolsuzluk ve rüşvet büyük destek görüyor demektir.
Türkiye bir Avrupa ülkesi desek te,biz Orta Doğu toplumunun ilkel geleneksel biat kültürünün kotlarını taşıyoruz,kendi kendimize hamaset yapmayalım kabul edelim.
Demokrasi ve hukuku talep eden bir toplum ,OHAL ile kendinin yönetilmesine on dört aydır müsade eder mi,Tiranlık bir sistemi seçer mi?
Yorum Yap