- 19.12.2016 00:00
Terör de böyledir..
Eğer terörün çıkış nedenine inip gerçek özgürlüğün sahiplerinin demokratik yoldan siyaset yapanların önünü keser sorunu çözemezseniz, terör ülkenin her tarafına yayılır..
İşte son 10 Aralık 2016 Tarihinde Beşiktaş’ta 37’si polis 44 kişinin vahşice canlı bir bomba ile yok edildiği gibi.Ben bu yazının son rütüşlerini yaparken 17 Aralık 2016 tarihinde dolmabahçe katliamının kanı kurumadan, Kayseri’de bombalı terör saldırısı sonucu 14 askerin şehit edildiği haberi ile 14 ailenin ocağına ateş düştü.
Türkiye’nin bir Kürt sorunu var.
Fakat Türkiye bu sorunla bir türlü yüzleşemiyor yüzleşemediği içinde çözemiyor.
Bu sorunu demokratik yoldan çözmek isteyen bir HDP var,bir de 32 yıldır silahla çözmek isteyen eli silahlı PKK diye bir örgüt var.
Erdoğan 2005 yılında Diyarbakır’da Kürt sorununu ben çözeceğim baldıran zehri içtim diyerek yola çıkmıştı.
Ardından Oslo’da PKK ile MİT görüşmelerini başlattı bunu o dönemin MİT müsteşarı Emre Taner 15 Temmuz darbesini araştıran TBMM’deki darbe komisyonuna verdiği ifade ile de teyit etti.
Peşinden Erdoğan 72 gazeteci,yazar, akademisyen,sivil toplum yeneticileri ve kanat önderlerinden oluşan bir heyet ile çözüm sürecini başlattı; ülkenin yedi bölgesinde ve büyük illerde iki buçuk yıl çalışmalar yaptırdı raporlar hazırlattı.
HDP’ li milletvekilleriyle AKP hükümeti arasında uyum içinde üç yıla yakın bu çözüm süreci yürüdü; İmrallı ve Kandile milletvekillerinden oluşan MİT’in de içinde olduğu heyetler gitti geldi defalarca.
2014 yılının 21 Mart Newroz bayramında Diyarbakaır’da 1 milyona yakın kitleye Abdullah Öcalan’ın mektubu Kürtçe ve Türkçe okundu.Türkçesini Sırrı Süreyya Önder Kürtçesini de Pervin Buldan okudu.
Abdullah Öcalan’ın bu mektubunu AKP’e Hükümetinin talimatıyla tüm özel ve TRT kanallarından canlı yayınladı.
Bu görkemli gösteri ve mitingde bir kişinin bile burnunun kanmaması ve olaysız sonuçlanması başta bölge halkına olmak üzere ülkede büyük bir barış havası yarattı.
Erdoğan çözüm sürecine karşı çıkanları ve PKK ile çatışmada şehit olan askerlerin cenazelerini siyasi istismar edenlere, bunlar Nekrofiller(ölü seviciler) diyordu..
Ölü sevciler diye çok sert eleştirilerde bulundu.
Analar ağlamasın sloğanı toplumun her kesiminden barış için büyük destek geldi.
Resmiyet kazandı denilen kamuoyuna Dolmabahçe mutabaktı diye 10 maddelik Abdullah Öcalan’ın da görüşü olarak bilinen, bir bildiri yayınlandı ve sadece TRT kanalından canlı okundu .Mutabakat Bildirisini HDP milletvekili Sırrı Süreyyas Önder okudu ve yarı başında iki AKP’li bakan bir de AKP grup başkan vekili olmak üzere iki tane de BDP’li milletvekili vardı.
Erdoğan, birden toplumu şaşırtan ‘ne mutabakatı benim bu bildiriden haberim yok’ demesin mi?
Çözüm masası da barış süreci de darma dağın oldu.
İddialar Erdoğan’ın bu masayı devirmesinin nedeni ise; yaptırdığı anketler sonucunda batı da partisinin çok ciddi oy kayıbının olduğunu görünce böyle bir kararı almış.
Erdoğan artık meydanlarda Kürt sorunu yok Kürt kardeşlerimin sorunu var diyerek,HDP’yi de terör örgütünün meclisteki uzantısı propagandasını başlattı.
7 haziran seçimlerinin sonucu Erdoğan’ın partisi iktidardan düşerken; HDP ülkenin üçüncü partisi olarak meclise 80 milletvekili ile temsil hakkı elde etmesi ve HDP’nin Erdoğan’a yönelik ‘seni başkan yaptırmayacağız’ sloğanı Erdoğan’ı çileden çıkarttı.
HDP’nin barajı aşmakla kalmayıp meclisin anahtar partisi konumuna gelmesi..
Meclisteki aritmetik parlamenter tablosu Erdoğan’ın bütün ezberini bozmakla kalmadı adeta çıldırttı.. Erdoğan artık şiddet politikasına yöneldi, batıda tekrar oylarını yükselmesi ve MHP’nin de can simidi olmasıyla hükümet kurulamayınca erken seçimi dillendirmeye başladı. CHP’nin de kendisine hükümeti kurma görevini vermeyen Erdoğan’a karşı ciddi bir muhalefet edememesinin sonucunda, Erdoğan parlamentoyu erken seçime götürdü ve bilinen tablo ortaya çıktı ve AKP tekrar tek başına iktidart oldu.
Erdoğan her ortamda HDP’yi terör örgütünün uzantısı diye teşhir edip hedef göstermeye başladı ve adeta HDP’lileri toplumun önüne atarak bir linç kültürüne dönüştürdü.HDP Genel Merkezi olmak üzere batı daki bütün HDP’nin il ve ilçeleir saldırılara uğradı.
HDP’nin meşruiyetini tanımamakla kalmadı, geçmişte HDP ile yürüttüğü barış görüşmelerinin hepsini yok sayarak bir algı operasyonuna dönüştürerek ,top yekün HDP’ye karşı devlet imkanlarını da kullanarak bir siyasi seferberlik ilan etti..
Erdoğan kendine muhalif olan medya başta olmak üzere, muhalif olan bütün demokrasi güçlerini ve Kürt sorununu gündeme getiren her kesimi,PKK’nın yandaşları diyerek terörist yaftalamasını yapmaya başladı.
15 Temmuz darbe kalkışmasının ardından, OHAL ilanı ile Erdoğan tek adam yolunda ne yapmak istiyorsa artık tüm gücünü milli başkanlık sistemine yöneltti ;bu hayalini MHP’nin siyasi yetki belirsizliğini ortadan kaldıralım çağrısı ile Erdoğan rüyasında görse inanmayacağı bir haberi almış oldu.
Artık Erdoğan için demokrasinin kuvvetler ayrılığı değil, sandıktan çıkan tek gücün belirleyiciliği anlayışını öne çıkarttı..Demokrasi de erkler ayrılığı falan gibi bir şeyi ben tanımam, milletim ne diyorsa o olur ve milli irade geçerli demeye başladı.OHAL’e dayandırarak çıkarttığı KHK’lerle Meclisi baypas ederken, yargıyı da kendine bağlı hale getirip istediği şekilde at oynatmaya başladı.
Kürt sorununu meşru zeminde çözmek isteyenlere başta HDP olmak üzere bütün yolları kapatması, Kürt sorununu silahla çözmek isteyen PKK’nın da değirmenin sus taşımış oldu.
Peşinden HDP’li 12 milletvekilinin ve 40’ın üstünde BDP’li belediye başakanlarının görevden alarak tutuklanması ile Kürt sorununu demokratik yoldan çözmek isteyernlere bu yolu kapattı.
Kürt sorununu demokratik yoldan çözmek isteyenlerle silahla çözmek isteyenleri ayır edemezseniz, silahla çözmek isteyenleri haklı çıkartırsınız.
İşte HDP ile PKK arasında ince ayrıntı da burada yatıyor.
HDP’de PKK da ikisi de ‘ana dilde eğitim istiyor’ ama argümanları farklı, biz bu farkı toplum olarak siyaseten ayırt edemiyoruz.
İkisi de Kürtlerin demokratik talepleri olan devlet paradigmalarını ortaya sürüyorlar federasyon,eyalet,otonomi gibi ama yine argümanları farklı bunu da karıştırıyoruz ve işte terör örgütü de aynı şeyi istiyor diyerek, demokratik yoldan bu talepleri gündeme getirenleri terörist ilan ediyorlar.
PKK’da çıkıp Kürtlere ve Kürt sorununu demokratik yoldan çözümünü savunanlara benim tezim haklı çıkıyor;Erdoğan’ın Kürt sorununu çözme konusunda bir politikası yok diye açıklamalarda bulunuyor.
Seçimlerde demokratik yoldan 6 milyon oy almış HDP’yi terör örgütünün uzantısı diyerek meşru zeminin dışına iter, seçilmiş milletvekillerini ve belediye başkanlarını tutuklarsanız terörü önleyemezsiniz!.
Uzun lafın kısası Kürt sorununu PKK silahla çözmek istiyor, HDP demokratik yoldan ama şurası da bir gerçek; seçimlerde PKK’nın mobilize ettiği 2.5 milyon Kürt seçmen de HDP’ye oy veriyor.İşin karışıklığı da burada yatıyor.
PKK, sebeb mi sonuç mu sorusundan yola çıkarsak;PKK’a Kürt sorununun sonucu olduğu tartışılmaz bir vakadır.Devletin Kürtleri reddi inkar politkası ve silahla ıslah etmesinin karşıtı olarak PKK Kürtlerin içinden çıkmış bir örgüttür.
Vereceğimiz örnek Romantizm gibi gelebilir ama çevre krliliği ile terörün böyle bir benzerliği var.
Bir yerde hava ve çevre kirliliği oluştuysa o kirlilik sadece o bölgeyi etkilemez ve o bölgede kalmaz.
İlk önce orada yaşayanları etkiler, kirlilik arttıkça çevreye yayılır belli bir süre sonra rüzgarın etkisyle bütün yerleşim alanlarını kapsar.
Bunu suyun kirlenmesinde de görürüz .
Irmağın ve gölün krliliği hemen farkedilmez zaman içinde kirlilik kendini gösterir, suyun renginin değişlmesiyle ırmakta ve gölde yaşayan balık ölümlerinin karaya vurması canlıların yaşamayacağının işaretidir.
Toplumsal sorunlar yerinde çözülmez ise Kürt sorununda olduğu gibi;zaman içinde suyun ve havanın kirliliği gibi terör ülkenin dört bir yanına yayılır..
Kürt sorunu ancak daha fazla demokrasi daha fazla hukuk ve özgürlüklerle çözülür, demokrasi ve hukuk terörü kökten çözmez ama minimize eder.
Yoksa bir bakanın çıkıp: ” polislere şehit olun,şehit olalım,bende şehit olayım,ne mutlu şehitlere yaşasın şehitlik” diyerek hamaset yapmanın bir anlamı yok.Şehitlik bu kadar erişilemez bir mertebeyse, sizin çocuklarınız niye asker veya polis olmuyor diye sorarlar adama? Bu zihniyetle akan kan durmaz, iç barış sağlanmaz,biraz sağ duyu daha fazla hukuk ve demokrasi şart?
Evlere şenlik bir içişleri bakanımız var ki;hukuku devre dışı bırakan intikamcı açıklamaları eğer uygulanırsa bu ülke de Allah korusun kan gövdeyi götürür.Bakanın bu anlayışına göre Kürt sorunu var diyenlerde omuz üstünde baş kalmaz.
Bu terörü önleyemeyenlerin siyasi bir sorumluluğu yok mu,bizde istifa müessesi neden işlemez?..Hatırltalım Pariste İŞİD terör saldırısından sonra Bakanlar ve istihbarattan sorumlu olanlar istifa ettiler!.
Not:OHAL den önce cezaevlerinde 30 gazeteci vardı, şimdi 148 gazeteci cezaevlerinde tutuklu bu sayı gittikçe artıyor.OHAL’den sonra 150 gazete,televizyon,radyo,dergi,yayın evi,ajans,15 üniversite ve 355 dernek kapatıldı.2 bin 500 gazeteci işsiz kaldı,700 gazetecinin basın kartı iptal edildi,kamudan 126 bin kişi işten atıldı ve atılmalar devam ediyor.12 HDP milletvekili tutuklanırken, Kürt il ve ilçelerinde 41 Belediye başkanı görevden alınarak tutuklandı ve bu hukuksuzluk bölgede hala devam ederken,milli irade yok sayılıyor yetki gaspı sürüyor.Ama 15 Temmuz darbe kalkışmasını önleyemeyen ve haberdar etmeyen, ülkeninen önemli iki tepe noktasında görevde bulunan MİT müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı görevlerinin başında duruyorlar, Meclisteki darbe komisyonuna ifade verdirmiyorlar, ne kadar tuhaf değil mi?Peki bu darbe nasıl aydınlatılacak siyasi ayağı nasıl ortaya çıkacak?
Yorum Yap