- 9.03.2015 00:00
Konuya girmeden önce kısa bir haftalık fikri takip yapalım hatırlatma babında, bugüne gelinen süreçte neler olmuş..
Doların ateşinin düşmemesi ve tüm zamanların rekorunu kırması,ben yazıyı oturduğumda dolar 2.64 TL seviyesinde gidiyordu..Erdoğan Merkez Bankasını(MB) tehdit ettikçe, dolar hiperaktifbir çocuk gibi ele avuca sığmaz bir hal aldı,AKP’nin ve Erdoğan’a en büyük muhalefetinin dolar olması düşündürücü bir gelişme olurken..Bilim ve sanayi bakanımız doların yükselmesi bizim toplumumuza zara vermez, bizim hane halkımızın borçlanması dolar bazında değil demesi ise; bambaşka bir tuhaflık ve iktisat cahilliğini ortaya koyuyordu; yılbaşından bu tarafa asgari ücret dolar karşısında tam 60 dolar değer kaybederken..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi geleneklerimizde hiç rastlanmayan ve etik olmayan,birinci derecede yakınlarının yönetiminde bulunan 17-25 aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla şaibe altında olan bir vakfın açılışına canlı yayınla katılarakkonuşma yapmasıydı.Çocuklarının yönetiminde bulunduğu TÜRGEV vakfının açılışını yapması, konumuna hiç uygun düşmemiştir.Erdoğan, konuşmasında laiklikten yana olan seküler sistemi savunanları kastederek, kendinden farklı bir sosyal yaşamı seçen kesimlere, kadınlar üstünden yaptığıözel yaşamlarına karışan göndermesiydi;onlar inadına dekolte, inadına mini etek desinler,bizler milletimizin değerleri doğrultusundagençlerimizi yetiştireceğiz diye konuşma yapması kabul edilir ve affedilir gibi değildi.Erdoğanartık topluma Kemalizm’in din ve mezhep versiyonunu atmaya çalışıyor;28 şubatta baş örtülü olanların yerini şimdi mini etekli ve başı açıklar almış durum da bunu da Erdoğan başlattı.
Ergenekon ve Balyoz davalarının belgelerini ortaya çıkartan, Erdoğan ve yandaş medya tarafından, o, dönem yere göğe sığdırılmayan ,kahraman ilan edilen,özel korumalarla korunan kişi ,milli ordumuza kumpas kurdular dedikten sonra İçişleri bakanı Efkan Ala tarafından, İstanbul emniyet müdürüne talimat verip, kırın kapsısını yasa-mısa tanımayın alın içeriye, biz arkadan yasa çıkartırız dedikleri; Taraf yazarı Gazeteci Mehmet Baransu’nun’tutuklanması oldu.
Baransu tutuklanınca Taraf Gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Ahmet Altan’ın “Darbeciler,hırsızlar kol kola” başlıklı zehir zemberek ferman okuyan Baransu’ya sahip çıkan yazısı bomba etkisi yaparak medyanın gündemine düştü.. Altan, Balyoz bir darbeydi o haber ve belgeler önüme bin kere gelse yine basarım demesi,bir gazetecilik açısından ilkeli bir dik duruştu..Böylesi zor günlerde yaptığı haberlerinin arkasında durmasıydı ve bütün zorluklara göğüs gererek takdir edilecek, hakkı teslim edilecek örnek bir gazetecilik davranışıydı...Daha da ileri giderek Altan,ben buradayım çoluk çocukla uğraşmayın gelin benimle konuşun diye çağrıda bulunması yürekli bir gazetecilik tavrıydı..
Birde CHP’nin kapatılması gündemden düşmeyenlerden birisi olarak gündeme girdi..
Türk medyasının ne hallerde olduğunu geçtiğimiz hafta ortaya çıkartan bir rezalet daha yaşandı; bu rezaleti de yandaş medya yaşattı bizlere;mesleğini dürüst yapmazsanız olacağıbuydu;bizde sık söylenenbir sözün karşılığı ortaya çıktı “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” sözü de hayata geçmiş oldu.
Gezi olaylarında Kabataş iskelesinde sayıları yetmiş ile yüzü bulan üstü çıplak bir grup erkek, baş örtülü bir bacımıza ve bebeğine saldırdılar ve üzerine idrarlarını yaptılar haberini hatırlarsınız..Ohaberin yalan olduğu ortaya çıkınca yandaş havuz medyasını bir telaş sardı eli ayakların akarıştı..Kabataş haberinin yalan olduğunun ortaya çıkması ve bu yalanı Erdoğan’ın da meydanlarda ve her platformda en yüksek perdeden seslendirmiş, ellerinde görüntünün olduğunu söylemişti ama bu yalan haber ellerinde patladı.Haberin yalan olduğu ortaya çıkınca iyice işler karıştı;çünkü bu haberin yalan olduğunu haberi yapan gazeteci geçinen,AKP kadrosundan gazetecilik yapan tetikçi bayanın avukatı Kabataş olayının yalan olduğunu açıkladı..Buraya kadar olanları hatırlattıktan sonra;işin en rezil yerine gelelim..30 yandaş tetikçi köşe yazarına görev veriliyor ve bu Kabataş yalanını siz çıkarttınız, şimdi bunu gerçek diye bir algı operasyonuna geçin deniliyor..
Otuz yandaş tetikçi gazeteci tayfası, Kabataş iftirasını masumiyet karnesi altında işlemeyi düşünüyorlar ama ne trajikomik bir durum ortaya çıkıyor; tam 13 yandaş tetikçininyazısında kullandığı başlık aynı “Diliniz Kaba,Vicdanınız Taş” adı altında çıkıyor ve pişti olurlarken,rezaletleri de ortaya saçılıyor.
Kısa fikri takipten sonra gelelim yazımızın asıl konusuna.
22 Şubat 2015 Tarihinde “imrallıdan kara gözükmüyor ama ev ödevi veriliyor” başlıklı bir yazı kaleme almıştım ve bu yazı internette“düzceyerelhaber” sitesinde de yayınlanmıştı.
HDP genel başkanı Selahattin Demirtaş duyurmuştu kamuoyuna; PKK lideri Öcalan tarafından hükümete çözüm sürecinin yol haritasını belirleyen,10 maddelik bir ev ödeviverildi,diye.
Demirtaş’ın bu açıklamasına küçük Başbakan daha büyük konuşmadan,büyüğü aratmayacak bir şekilde efelenip, esip- gürlemişti; ‘kimse bize, TC devletine ev ödevi vermeye cesaret edemez’deyip yeri göğü inletmişti.
Peşinden Başbakan yardımcısı hükümet sözcüsüsBülent Arınç; ’biz hükümet olarak HDP ile bir araya gelerek Terörist başıyla bir anlaşmanın açıklamasını yapmamız imkansız’babında azgın sel gibi gürlüyordu.
Küçük başbakanın ve Arınç’ın, daha sözlerinin kulaklarımızdan yankısı kesilmeden; 28 şubat 2015 tarihinde İstanbul dolma bahçedeki Başbakanlık ofisinden AKP’li üç bakan, bir grup başkanı,İmrallı ve kandil heyeti olarak bilinen aracılık yapan HDP’li üç milletvekiliyle ile ortak bir açıklama yaptılar ve Öcalan’ın ev ödevi olarak bilinen metin üzerinde mutabakata vardıkları;10 maddelik mektubu HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder kamuoyuna okudu..
Yirmi üç Nisan Başbakanı, devletimize ve hükümetimize kimse ev ödevi vermeye cesaret edemez,edemediği gibi kimse de Türkiye’nin gücünü sınayamaya kalkmasın, diyerek beylik laf ederken;Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ta, biz hükümet olarak HDP heyetiyle bir araya gelip terör örgütünün taleplerini açıklayamayız diye efeleniyordu ama;Davutoğlu’daArınç’tasöylediklerinin tersini yaptılar..Erdoğan’ıntalimatıyla,AKP’nin Meclisi terörize eden polis devletine götüren “iç güvenlik paketiyle” tezat oluşturan ortak mutabakat metni,bir arada nasıl olacak? Ayıkla pirincin taşını!.
HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder,”Hem gerçek bir demokrasinin hem de büyük barışımızın omurgasını teşkil edecekolan olgusal başlıklarımız şunlar”diyerek ,AKP’e hükümeti ile PKK’nın mutabakata vardığı 10 Maddeyi kamuoyuna sırasıyla okudu:
1-demokratik siyaset tanımı ve içeriği.
2-Demokraitk çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması.
3-Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri.
4-Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına yönelik başlıklar.
5-Çözüm sürecinin sosyoekonomik boyutları.
6-Çözüm Süreci’nde demokrasi güvenlik ilişkisinin, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması.
7- Kadın,kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri.
8-Kimlik kavramı,tanımı ve tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi.
9-DemokratikCumhuriyet,ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerde tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.
10-Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa.
Sahi soralım hani kimse bu devlete, bu hükümete, PKK terör örgütü tarafından ev ödevi veremezdi?
Hani,AKP,e hükümeti terör örgütünün uzantısıyla ve ona aracılık edenlerle yan yanan gelip açıklama yapamazdı?
Bülent Arınç en sonunda kargaların bile güleceği bir yere sığındı hem de;dilinden barışı düşürmeyen son yıllarda siyasette yıldızı parlayan, partisinin baraj engelinin atlatacak bir ivme yakalayan,siyaseti toplumda karşılık gören HDP Genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın barış istemediğini ve çözüm sürecine karşı olduğunu televizyon kanallarında canlı yayında söyledi,hem de hükümet sözcüsü, Başbakan yardımcısı sıfatıyla..
Arınç’ındüştüğü duruma bakar mısınız, söylediği sözlere kendisi bile sonradan inanmamıştır.
Bunlar siyasette öngörüsüzlüğün sonuçları.
Bir hatırlatma bizim dikkatimizi çeken 22 Şubat’ta ev ödevi olarak açıklanan 10 maddenin içinde seçim barajının indirilmesi değil, hatta barajsız bir seçim geçiyordu..28 Şubatta okunan dolma bahçe bildirisinin içinde seçim barajının çıkartılması dikkat çekici; medya bunun üstünde pek durmadı, kamuoyu da pek tartışmadı nedense?Hal bu ki HDP’nin seçim barajının indirilmesi olmazsa olmazlarındandı,buna bir açıklık getirmeli HDP’liler.HDP’e karşıtlarının AKP ile HDP’nin pazarlık iddiaları yabana atılamaz.
Demokratikleşmenin önünü kesen ,AKP’ye milli irade hırsızlığı yaptıran yüzde 10 seçim barajı değil mi?
Siz hala demokratikleşme olmadan Kürt sorunun çözüleceğine, barışın kalıcı olacağına inanıyor musunuz?
Yorum Yap