- 6.03.2015 00:00
Yaşar Kemal yetmiş beş yıllık yazarlık serüvenini ve 92 yıllık ömrünü 28 şubat 2015 Tarihinde saat 16.40’da İstanbul Çapa Tıp fakültesinde hayata gözlerini yumarak veda etti.
Ölümüsevenleri, okurları ve edebiyat çevrelerinde zor kabullenilse de, beklenen bir ölümdü çünkü kırk beş gündür yoğun bakımdayatıyordu, yaşı da hastalığının üstesinden gelemeyecek bir konumdaydı.
Bu toprakların çok az yetiştirdiği ve toplumun hemen hemen her kesiminden destek gören ve saygı duyulan iki cenazeye tanık olduk; bunun birisi halk müziği sanatçısı iki yıl önce aramızdan ayrılan Neşet Ertaş’a ve ikincisi de Yaşar Kemal’e gösterilen ilgi;gerçekten her insana,edebiyat ve sanatla uğraşana nasip olmayacak kadar bir ilgi ve saygıydı.
Her iki edebiyat ve sanat adamına medya kusursuz bir destek verdi, en küçük ayrıntısına kadar ne kadar övgüye değer sözler varsa bu iki insana yakışır bir şekilde verdiler hem de. Hastaneyeyatmalarından ölümlerine kadar canlı yayınla ve yayın akışlarını keserek, programlarını değiştirerek,hastaneden mezarlığa kadar haber yaptılar canlı yayınla,yazılı medya da manşetten yaptığı haberleriyle görevlerini yerine getirdiler, medyanın hakkını burada teslim edelim.
Yaşar Kemal’de Neşet Ertaş’ta toplumun her kesiminden bu kadar ilgi görmesinin ve saygı duyulmasının bir nedeni vardı, o da;mütevazi olmaları ve kaprislibir tavır sergilememeleri,işlerini düzgün yapmaları ve en önemlisi akçeli işlerin peşinde koşmamalarıdır.İnsanlaraDin,ırk,renk,cinsiyet, mezhep ve bölgesel bakmamaları ve insanları aşağılamadan ve ötelemeden eserlerini insan odaklı işlemeleridir.Bu iki insan ulusal değil, evrensel birer sanat ve edebiyat adamlarıydı.Yeryüzü de böyle tanıdı, ölümlerini de uluslararası haber ajansları böyle geçerken, medya ve edebiyat çevresi de böyle yazdılar.
Bunun yanında doğdukları toprakların geleneklerinin güzelliğini savunup, ilkelliğine de karşı çıkıp yazarak, çalıp ve söylerken yetiştiklerikültürlere yabancı olmamaları en büyük yanlarıydı.
Bu iki edebiyat ve sanat adamını diğerlerinden ayıran başka bir özelliği de okullu olmamalar; mevcut eğitim sistemine göre ilk okul mezunu değildiler, Yaşar Kemal orta okul ikiden terk, Neşet Ertaş ise sadece okur-yazardı.Her ikisi de aksanlarını hiç değiştirmeden konuşurlardı, çok ta sevdirdiler konuşma tarzlarını ve şivelerini.
YaşarKemal yazdığı romanları,denemeleri,makaleleri,yaptığı röportajları ile toplumun her rengine kültürel olarak yabancı olmamış, çukur ovadan yola çıkan yazarlık serüvenini, yer yüzüne taşırken;bir bitkinin hatta hiçbir özelliği olmayan otun yeşil iken farklılığından tutunda, kuruyunca nasıl bir renk aldığını tasvirleyen ,insanın değil bitkinin bile köklerini aramış,hiçbir canlının yok olmaması,türünün tükenmemesi için uğraş vermiş;doğanın her canlısını ve felaketini insanla özdeşleştiren bir yazardı.
Yaşar Kemal yazılarında ve konuşmalarında çoğunluktan değil de,çoğulculuk üstünden kültürel farklılıklara dikkat çeker; toplumlarıbin bir türlü gelincik tarlasına benzetirdi.Hiç bir söz ve insanlığı anlatan kültürün yok olmaması için uğraştı ömrü boyunca ,sözlüğü olan tek yazardı o.
Bir otun yok olması ile bir hayvan türünün yok olmasının , bir dilin ve kültürün yok olması arasında hiçbir farkın olmadığını betimleyen,azınlıkların yaşadıkları sorunları yüksek sesle haykıran ve kaleme alan bir evrensel edebiyatçıydı Yaşar Kemal.
Yaşar Kemal’in cenazesine katılan, İstanbul Ermeni cemaatinin temsilcisi televizyon kanallarına cami avlusunda verdiği röportajda şöyle diyordu Yaşar Kemal için: “Eğer Yaşar Kemal karşı durmasaydı Van’da bulunan tarihi Akdamar kilisesi şimdi olmayacaktı ve yıkılmıştı” diye Yaşar Kemal’in düşündüğü ve yazdığı gibi yaşadığını anlatan bir açıklamaydı bu.
İşte Yaşar Kemal’i Yaşar Kemal yapan özeliği onun için kadim halkların yazarı olmasının nedenlerinden birisi de buydu.
Yaşar Kemal doğduğu ve içinde yaşadığı toplumun kültürlerini çok iyi bilen bir yazardı;bu topraklarda erkeklerin ilk cinselliğini hayvanlarda yaşadığınıanlatırdı;doğduğu köyden anlattığı bir hikayesi vardır;köyün delikanlılarının ortak avradı olan Kürt Osman’ın eşeğinden bahsederdi edebi bir dille,okuyanın yüzü kızarsa da hayatın gerçeği olan ilkel bir kültüre dikkat çekerdi .
Yaşar Kemal’in cenazesine katılan insanlarabaktığınızda bu coğrafyanın farklılıklarını da görmek mümkün, toplumun her kesiminden insanlar yan yana yürüdüler ve tabutuna birlikte omuz verdiler,bu da onun hayallerinden biriydi,ömrünü barışa adamış bir kişi olarak.
Yaşar Kemal hastaneye kaldırıldığında ölümünden kırk beş gün önce şöyle yazmıştım ‘Yaşar Kemal Sen Çok Yaşa’ diye..
Yaşar Kemal ‘yaşar’; çünkü eserleri kırk dile çevrilmiş kendi toplumunda kabul görmüş sadece “ince memed” romanını 1955 yılında yazmışve dünya klasiklerinin içinde yer almış kitapları ortada dururken; Yaşar Kemal’e rahmet bulamıyorum diyen insanlıktan nasibini almamış bir prof, rahmet dileyecek bir şey bulamıyorum dese de..
Cenazesine katılanların cami havlusuna sığmaması ve toplumun farklı inanç gruplarının cenazede bir arada saf tutması ve dua etmesi,bu niyet okuyan ahiret üzerine,yaratıcı adına karar vermeye kalkan, duygusuza bir şey göstermiyor mu?
Birileri rahmet diler dilemez onun bileceği bir şey ama Pir sultan’ın dediği gibi “herkes ateşini buradan götürür.”
Rahmet dilemeyen şahıs, Yaşar Kemal’den bahsetmeseydiniz gündeme gelir miydi, bir düşünsün?
.
Yorum Yap