- 2.02.2015 00:00
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kobani’nin IŞİD terör örgütünden temizlenmesinden rahatsız olmalı ki; Kürtlerin bu zaferi kutlamalarına çifte telli oynuyorlar demesi, insanın aklına şu soruyu getiriyor; eğer İŞİD Kobani’yi ele geçirseymiş Erdoğan ve taraftarlarıKol Bastı oynayacaklarmış.
Kobani düştü düşüyor diyerek meydanlarda zevkten dört köşe olan Cumhurbaşkanı Erdoğan;Kobani’yiIŞİD’den temizleyen PYD,Peşmerge ve ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin başarısından sonra; başta Diyarbakır olmak üzere Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı kentlerde Kürtler sokaklara dökülerek Kobani’n kurtarılmasını kutladılar..
Kürtler arasında bu kitlesel kutlamalar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı rahatsız etmiş olmalı ki;Kobani için çifte telli oynayanlar, neden Halep için seslerini çıkarmıyorlar diyerek, kutlama yapan Kürtlere sitem edip;Kobani’ye destek veren uluslararası koalisyon güçlerine de,neden Kobani sizin için bu kadar önemli diye, her platformda sitem etmesi düşündürücü değil mi?
Peki Erdoğan neden Kobani’in düşmesini ve IŞİD’in eline geçmesini istiyordu?
Demokratik dünya kamuoyunun terör örgütü ilan ettiği IŞİD’e Erdoğan niye temkinli veya mesafeli duruyor olması, açıkça terör örgütü demekten kaçınması; bu soruların cevabı verilmiş değil Ankara tarafından.
Hatta dünya kamuoyunda Erdoğan için IŞİD’in utangaç müttefiki gibi haberler çıkıyor, yorumlar yapılıyor.
İddialardan birisi şu:
“Suriye’de Esat rejimini yıkmak için Sünni ittifakın tutmaması, Mısır’da askeri darbenin olmasıyla bu ittifakın ortadan kalkması,Ankara’yı yeni bir arayışa sürükledi..
Bir başka iddia ise:”Erdoğan’ın Kobani’ye IŞİD’in saldırısına uğrayan Kürt nüfustan arınması ve boşalan kente,Sünni-Araplardan oluşan bir kitleyi yerleştireceğinin sır olmadığı söylenmekte.”
Erdoğan ve Ankara’nın Kobani’ye “Ayne-el Arap” demelerinin ardında da bunun olduğu iddia edilmekte.
Hatta Erdoğan Kürtlerin evi olan Koban’in IŞİD saldırısıyla boşaltılmış kente geri dönülmesine,oralarda kim oturacak insanlar mı kaldı; hepsi Türkiye’ye geldiler demesi kabul edilir bir görüş olmasa gerek. İnsanlar şuan evlerine dönmeseler de, Kobani onların memleketi değil mi?
Tabi Suriye’de Esad’ın üç ay içerisinde düşeceğinin hesaplayıp, başka bir ülke olan Suriye konusunda orası bizim içişlerimiz diyecek kadar haddini aşan, bir politikayla öngörüsüz bir duruma düşmenin sonunda;Suriye’de iç savaşın çıkmasında Erdoğan ve Davutoğlu’nun hayali dış politikalarının sonucudur.
Üç ayda düşecek olan Esad üç yıl geçmesine rağmen, günden güne daha güçlenir ve dışarıda destek görür bir duruma gelmesi, Ankara’yı ve bizim Cumhurbaşkanını paranoyak yapıyor.
Kobaninin IŞİD’en temizlenmesi ve PKK’nın kolu PYD ,Peşmerge güçlerini eline geçmesi ve Rojovaya benzer bir Kanton modelinin uygulanacak olması,Erdoğan’ın uykularını kaçırmış görünüyor ve gerçekten de hiçbir tutarlılığı olmayan, ilkesiz konuşmalara sürüklüyor Erdoğan’ı.
Bu bir devlet adamı görüşü olabilir mi:”Kobani’yi hadi bakalım inşa edin, parayı nereden bulacaksınız” gibi,Erdoğan’ın çocuksu çıkışları devlet adamının ağrılığıyla örtüşmüyor.
Kobani dediğin yer senin Kürt vatandaşlarının ırkından ve daha da önemlisi akrabaları olan insanların yaşadığı, Türkiyeli Kürtlerle ile Kobanili Kürtleirn kız alıp verdikleri, bir tren rayının ayırdığı bölge, bunu nasıl yok sayarak konuşursunuz?
Erdoğan’ın gerçekten konuşmalarının hangi birini siyasi bir tutarlılık içinde sayacaksınız ama bir ülkenin Cumhurbaşkanı olduğu için yazmak ve konuşmak zorunda kalıyorsunuz!..
Erdoğan kaçak Ak Saray’da toplumun değişik kesimleriyle yaptığı toplantılardaki konuşmalarında da bir tuhaflık var..
Muhtarlara yaptığı Çözüm süreciyle ilgili konuşmaya bakarmısınız:
“Çözüm sürecinde kimseyle pazarlık yapmıyoruz bunu herkes böyle bilsin, şehitlerimizinkemiklerini sızlatacak bir şeye asla izin vermeyiz” gibi.
Allah aşkına sormazlar mı adama, siz o zaman üçüncü yılına giren bu çözüm sürecinde ne konuşuyorsunuz, birbirinize fal mı bakıyorsunuz demezler mi?
Bakanlarınız kalkıp Güneydoğuda sokaklarda gösteri yapan,hakimiyet ilan eden PKK’nın gençlik hareketinin olaylarına bunlar,Öcalan’ı itibarsızlaştırıyorlar, Kandile nanik yapıyorlar demeleri, bir taviz değil mi?
Öcalan’ın medyaya yansıyan açıklamalarına ne diyeceksiniz: ”çok önemli bir yol aldık, ben bu kadar etkili olacağımı hiç hayal bile edemezdim sözlerini nereye koyacaksınız?
Hiçbir taviz verilmiyorsanız çözüm sürecini neden şeffaf yürütmüyorsunuz?
Erdoğan’ın anayasayı yok sayan keyfibaşkanlık siyaseti de bir başka sıkıntı yaratıyor.
30 Ocak 2015’te Kırşehir’de halka yaptığı konuşmayla AKP’yi işaret ederek oy istemesi ve meydanlara inmesi ise, başlı başına ülkeyi siyasi bir kaosa sürüklüyor.Seni makamına taşıyan ve kalıcı kılan kanunları kabul edip ama görevlerini sınırlayan kanunları yok saymanızı, nasıl hukukla tarif edeceksiniz?
Böylesi bir karmaşa içerisinde süreç gerçekten bir muamma taşımaktadır.
Anayasanın kendine tanıdığı ve çizdiği sınırları yok sayarak partili cumhurbaşkanıyım, millî iradeyim diyerek kendini ilan etmiş oldu son Kırşehir konuşmasıyla..
Kırşehir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ana muhalefet partisi için söylediği söz edep dışı ve sorumsuz ve ahlaki değildir: “kılavuzu karga olanın gerisini siz biliyorsunuz demesini” nasıl yorumlamalı.
Bu sözü sokakta sıradan bir vatandaşa mikrofon uzatın inan söylemez.
“Türkiye’nin özgür basına ihtiyacı yok,özgür basın olmadan Türkiye mutlu” diyor.
Kim diyor?Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Kime?
“Freedom House’un yayınladığı raporda geçiyor. Washington merkezli düşünce kuruluşunun yeni başkanı Mart P.Loğan’a açıklıyor Erdoğan,2014 Kasım ayında basın özgürlüğü savunucusu bir grubun Erdoğan’ı yaptıkları ziyarette. “
Medya özgürlüğünü kabul etmeyen,demokrasinin kuvvetler ayrılığı önümüzde engel diyen kişinin tek adam olması halini,insan düşünürken ürperiyor.
Yorum Yap